Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

832 syf.
·
Puan vermedi
Heredotos'u 2015 yılında tesadüf eseri bulup okumuştum. Metnin içindeki bir hadise beni oldukça etkilemişti. Yıllar geçmesine rağmen etkisinden hiçbir şey kaybetmedi. Aşağıda vereceğim metinde o hadiseyi anlatıyor. Ömer Seyfettin bu hadiseyi oldukça çarpıcı şekilde öykülemiş. Henüz karşılaştım. Heredot okurken ne hissettiysem onun iki misli acı duydum içimde. O yüzden bu detayı inceleme olarak kayıt altına almak istedim. Tarih'te geçen meseleyi beş sene önce yazdığım şekliyle düzeltmeden aktarıyorum: "Lydia kralı Kandaules’in deliler gibi sevdiği bir karısı vardı. Karısını o kadar çok seviyordu ki, yeryüzünde ondan daha güzelinin olmadığını düşünüyordu. Bazen bu durumu o kadar abartırdı ki, karısının güzelliğini yakınlarına anlatmaktan da geri kalmazdı. Hayat bu ya, bazen iyiliklerin gelip kendisini bulması için bir takım zorlukları önüne koyarken, bazen de kötülüklerin habercisi iyiliklerin bizzat kendisi olabilir. Kandaules’te işte böyle bir ikilemde olduğunun farkında olmaksızın, en sevdiği askerlerden olan Gyges ile birlikte otururlarken ona hiç ummadığı bir teklifte bulunarak, karısını ona göstermek istediğini söyledi. Gyges, kralından karısının güzelliğini en çok dinleyenlerdendi. Fakat bu teklif karşısında şiddetli bir mahcubiyet duymuştu. Kralına ve Kraliçesine saygısızlık yapmamak için bu teklifin hiç hoş olmadığını uygun bir dille ifade etmeye çalışmıştı. Ancak Kral Kandeules bu güzelliğe sahip olmanın övüncünü birisiyle paylaşmadan rahat edemeyeceği düşüncesine saplanmıştı bir kere… Kralın ısrarlarına dayanamayan Gyges mahcup vaziyette durumu kabullenmek zorunda kaldı. Kandaules, karısının bu durumu fark etmeyeceği şekilde gerçekleştireceği planını Gyges’e detaylıca anlattı. Gece olduğunda kapının arkasına gizlenen Gyges, tedirgindi. Vücudunun her yerine saran bir korkuyla beklemekteydi. Kraliçe odaya girdiğinde Kandeules’in planladığı gibi olanlardan habersiz odada gezinmekteydi. Gyges büyük saygı duyduğu kraliçesini yarı çıplak halde görmesinin verdiği heyecanla telaşa kapılarak, hızla odadan dışarı çıktı. Bu çıkış anında meydana gelen tıkırtıyı Kraliçe fark etmişti bile. Üstelik odadan çıkanın kim olduğunu da… Kraliçe bozuntuya vermeden yatağına girerek uykuya daldı. Kral Kandaules ise uzun süredir bahsettiği bu güzelliğin yalnızca kuru bir övgüden ibaret kalmadığını ispatlamış olmanın verdiği gururla yatağa girerek uykuya daldı. Ancak ikisinin de atladığı bir şey vardı ki, o dönemde birinin çıplak görülmesi büyük bir ayıp sayılıyor ve sonunda bir cezayı gerektiriyordu. Kraliçe sabah olduğunda yanındaki askerlerine çeşitli görevler vererek uzaklaştırdı. Aralarından çok güvendiği bir askerine ise Gyges’i huzuruna getirmesini emretti. Asker bir süre sonra yanında Gyges ile gelerek Kraliçeyle baş başa bırakarak uzaklaştı. Kraliçe, Gyges’e gece olup biten hadiseden haberinin olduğunu ve bunun bir bedeli olduğunu söyledi. Kendisine sunulan iki seçenek vardı; ya kralı öldürüp hem kendisine hem de krallığa sahip olacaktı, ya da kendisi canıyla bu bedeli ödemek zorunda kalacaktı. Bu iki seçenek karşısında, yaşama karşı duyduğu bağlılık ağır basmıştı. Ve Kandaules için, iyilik sandığı kötülük, kozasında ki gelişimini tamamlamış oluyordu. Gyges, kraliçenin kendisine tahsis ettiği askerlerle beraber kralını öldürmek için harekete geçmişti. Nihayetinde bu bir namus davasıydı Kraliçe için, gözünü bile kırpmamıştı bu kararı alırken… Hâsılı en güvendiği askerlerinden birisi olan ve nice sırlarına şahit olan Gyges, kralını öldürerek, hem güzelliğiyle dilden dile dolaşan kraliçenin hem de krallığın hâkimi olmaya hak kazanmıştı. Lydia, bu hadiseden sonra, Gyges’in kraliçeden olan çocuklarıyla tam dört nesil süren bir yönetime sahip oldu. Kandaules ise sahip olduğu bir güzelliğin bedelini, gurur elbisesinin cazibesine kapılarak canıyla ve tahtıyla ödemek durumunda kalarak ismini tarihe elim şekilde geçirmiş oldu."
Tarih
TarihHerodotos · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2019926 okunma
··
460 görüntüleme
Penthos okurunun profil resmi
Ömer Seyfettin'in hikayesinde geçen bir ifade: "Aklımda, hatıramda vaktiyle derin bir iz, bir yâd-ı teneffür bırakan bir vaka bana plan hizmetini ifa etti. Bu Candaules’ün hikâyesiydi. Kütüphanemden Heredot’un tarihini aldım. Bu vakayı belki yüz defa daha okudum. Candaules’ün ahlâksızlığı ve hodbinîsi de tıpkı sizinki gibiydi. Hatta dekorlar bile müşabih idi. Sanki bu müstehcen piyesi binlerce sene sonra siz tekrar oynamak istediniz. Mahvedilen bendim. İlk sahnesini, ilk perdesini oynadığınız bu piyesin ikinci perdesini itmam etmek hakkı bana isabet ediyordu."
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.