Gönderi

168 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
"Yine de bir süre sonra büsbütün öleceğim sonunda. Gelecek ay belki." Böyle başlar Malone, kendine ya da bize bir şeyler anlatmaya. Molloy yahut Moran, kör topal ilerleseler de ayaktaydılar hâlâ. Malone ise dikeyliğini yitirmiştir, yatağa bağımlı vaziyettedir, başa çıkmayı beceremediği hayatın karşısında yatay haldedir, bir nevi teslimiyet halidir bu. Sadece küçücük kalmış bir kurşunkalemi, nerden geldiğini bilmediği bir defteri, bir de ihtiyaç duyduğu nesneleri yaklaştırıp uzaklaştırmaya yarayan bir sopası vardır. Dağılmaya, büsbütün dağılmaya karşı koyabilmek için öyküler anlatır kendine, dolaylı olarak da defteri okuyacak olanlara. İçinde bulunduğu durumun, duygularının düşüncelerinin aktarımıyla bazen aniden kesilir, sonra yine aniden başka bir yerden devam ediverir bu öyküler. Üstelik anlattıkları hayal ürünü müdür yoksa kendi başından geçenler midir, bu da belirsizdir. Olaylar biçim değiştirir, isimler değişir ikide bir. Zaten önemi de yoktur, "hangi bedenin ve tinin pörsümüş kalıntısı olsa görür işimi, insanların peşini sürmenin bir anlamı yok pek." der. Onun ruh hali okuru da kavrar giderek. En az onunki kadar dağınık bir kafayla kalakalırsınız bazen. Kendi ifadesiyle, öyküler aracılığıyla, "olmamanın eşiğinde başka biri olmayı başarıyor"dur Malone. Söyleyiş tarzı da yer yer başkalaşır. Hüzün dolu zarif cümlelerle son derece nobran ifadeler iç içe geçer. Hayat bu kadar acımasızken ve ölüm kapıdayken lisanı inceltmeye, yumuşatmaya lüzum görmez gibidir. Başlangıçta daha sakin sularda seyreden öyküler de sona doğru sertleşir, hırçınlaşır. Yok olmayı kabullenmiş hattâ bunu ister gibi görünse de ölüme bir tepkidir belki bu da. Yine de başlangıçtaki kadar sükunet içinde sona erer yazılan. Kalem küçüle küçüle bitmiştir, onu tutan beden gibi. Bellek neredeyse silinmiş, ego yok edilmiştir. Anlatı da biter, suyu kesilen musluktan akan son cılız damlaları andıran, kısa, kesik cümleciklerle. Okuma boyunca bütün o yoğunluğa rağmen ara ara duyumsadığımız sessizlik kaplar uzamı. Müzik sustuğu anda geriye kalan belirgin sessizliğe benzer bir sessizlik... "ne kalemiyle ne sopasıyla ne ışıklara, ışıklar demek istiyorum hiçbir şeye dokunmayacak evet hiçbir şeye dokunmayacak hiçbir şeye hiçbir şeye bir daha"
Malone Ölüyor
Malone ÖlüyorSamuel Beckett · Kırmızı Kedi Yayınevi · 2018268 okunma
··
508 görüntüleme
Eylül Türk okurunun profil resmi
Öncelikle zihninizde derinleşen müziğin, eserle uyumu yine çok keyifliydi, inceleme için teşekkür ederim☘️ Dün gece bitirdim eseri, Malone, ikimizi de can damarımızdan vurdu sanırım Şaziye Hanım. Molloy'da beni ilk kısım çok etkilemişti, Malone'un da ikinci yarısı çok düşündürücüydü. İnsanlar elleri kalem tutuyorsa düşüncelerini en doğru ve etkili biçimde dile getirebilmek için uğraş verirler. Beckett adeta bu yolu tersinden yürüyor... Yani anlam yüklenen her şeyden, yalınlığa ve ilk ürpertiye... Kendi anlatılarını yarıda bırakıp, kendi sözünü kesmesi, yine Molloy'da gördüğümüz, bedensel ve zihinsel dağılışın eş zamanlılığına işaret ediyor gibiydi. Odanın duvarlarının hiç görülmemiş çiçeklerden ve tavandaki ikonolardan sonra tamamen gri renge bürünmesi yaşamın ve ölümün o odaya akseden nefesiydi adeta... Postmodern karakterlerde eşyaların önemi bazen diğer her şeyin ötesine geçer, adeta özdeşleşilmiş, bir bağımlılık halini almıştır, özellikle Malone'un her seferinde kalemlerin markalarına vurgu yapması ve sadece onunla dünü, bugünü görünür kılabilmesi, hayata onunla tutunma çabası çok çarpıcıydı. Islahevindeki felçli mahkûmun anlattığı Saposcat'in geçmişinden yahut anımsadığı olaylardan bağımsız, hayali bir karakter olduğunu düşündürdü bana nedense... Üçleme'ye devam edecek misiniz bilmiyorum ama bir gün mutlaka 'Adlandırılamayan'da görüşmek üzere👏🌹
şaziye.. okurunun profil resmi
Yorumunuz için ben teşekkür ederim. Ayrıca yazdıklarımı paylaştığınız için de teşekkürler. Çarpıcı noktalara değindiniz yine, var olun. Malone Ölüyor'u okurken zihnimde hep bir orkestra eşlik etti bana gerçekten, bunu hissetmiş olmanız çok hoş. Beckett ile devam edeceğim, az önce Adlandırılamayan'a başladım Kitabın başında J. M. Coetzee'nin Beckett'a dair bir yazısı var, onu okudum ve şahane idi. Beckett, daha da derinlerine yürümem gereken, beni cezbeden, hem ürkütüp hem büyüleyen bir orman gibi duruyor önümde. İç sesim "devam et" diyor. Bu yüzden devam...
3 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.