Gönderi

224 syf.
·
Puan vermedi
Antropolojinin alt dallarından biri olan etnografya, tekil kültürleri incelemektedir. Kültür ise, "bir toplumu diğer toplumlardan farklı kılan, geçmişten beri değişerek devam eden, kendine özgü, sanatı, inançları, örf ve adetleri, anlayış ve davranışları ile onun kimliğini oluşturan yaşayış ve düşünüş tarzıdır. Topluma bir kimlik kazandıran, dayanışma ve birlik duygusu verdiği toplumda düzeni de sağlayan maddi ve manevi değerlerin bütünüdür." Rabia Harmanşah ve Z. Nilüfer Nahya tarafından hazırlanan "Etnografik Hikayeler: Türkiye'de Alan Araştırmasının Deneyimleri" isimli eser, sosyal antropoloji alanında çalışmalar yapan bilim insanlarının bu çalışmalar sırasında yaşadıklarını, günlüklerine not aldıklarını bize aktarmaktadır. Her bilim dalı böyle olmasa da, bazıları, özellikle de canlı insanı ve dinamik toplumu inceleme üzerine çalışan bilim dalları, gerçek bilgiye ulaşmak amacıyla sahada da çalışmalar yürütmek zorundadır. Şayet bu yapılmazsa, test edilememiş teorik bilgiler kitaplardan kitaplara, dillerden dillere aktarılıp duran boş bağırtılar olarak kalabilmektedir. Bu kitabı okumadan önce, kendi tez çalışmam sırasında "alan araştırması" dediğimiz yöntem üzerine biraz düşünme imkanım oldu. Tez çalışmamın bir üst aşamada sahada araştırılmasının imkanı ve getirileri üzerinden, karakter olarak alan araştırması yapmaya yatkın olup olmadığımı sorguladım daha çok. Tam bu süreçte danışmanım tarafından Benedict Anderson'ın Sınırları Aşarak Yaşamak isimli kitabı ile tanıştırıldım. Etkileyiciydi. Ve tabi düşündürücü. Yine o sıralarda İlber Ortaylı Hoca'nın Bir Ömür Nasıl Yaşanır? isimli kitabını da okumuştum. Her iki yazarın kendi hayatından verdiği örnekler, alan araştırması hakkında kafamda soru işaretleri oluşturmuş, bu işe gönül verenler veya ömürlerinden küçük de olsa bir miktarını ayıran insanların kişisel dünyalarındaki rüzgarları ve durulmaları merak etmiştim. Araştırmacının bakış açısının, araştırdığı konuyu veya en azından ona dair yorumunu etkilediğini bildiğim gibi; konunun da araştırmacıyı yenilediğini veya dönüştürdüğünü biliyordum. İşte bu bilginin sahada çalışan, alan araştırması yürüten insanlardaki etkisi, benim için merak konusu olmuştu. Bu meraklar sebebiyle denk gelip aldığım bu kitabı, uzun süre okuyamayıp rafta süründürdüm, zihinsel olarak odaklanmaya hazır olmadığımdan. Ve aylar sonra bugün işte buradayım. Kitapta 10 araştırmacının, alan araştırması çalışması sırasında yaşadıkları, değişimleri, dönüşümleri, kendi kalemlerinden çıkan yazılarla aktarılmış okuyucuya. Bu araştırmacılar arasında üç yabancı araştırmacı da var. Araştırmalar, doğuda, batıda, köylerde, şehirlerde, etnik ve dini gruplar arasında, gecekonduda, hapishanede, komşuda veya kendi evlerinde yürütülmüş araştırmalar. Hem araştıran öznenin, hem araştırma sorusunun hem de araştırma nesnesinin bazen sıcak bazen soğuk ama her daim sürekli etkileşimini merakla okuduğum bir kitaptı. Her bölümü bitirdiğimde, yazarlara sormak istediğim pek çok soru belirdi kafamda, bu yönüyle de doğurgan bir kitap, bitti tamam konu kapandı deme isteğinizi daha giriş bölümünde unutmaya sebep olan cinsten. Hem sorularıma cevap bulup hem de yeni sorularla dolduğum için kitabı gerçekten çok beğendim. Yakın zamanda yazarların araştırmalarını da okumak gibi bir niyetim var, umarım gerçekleştirebilirim. Özellikle sosyal bilimler alanında okuyanlar ve araştırma yürütenler olmak üzere, kültür, tarih, psikoloji gibi alanlarla da uğraşanlara tavsiye edeceğim bir kitap. Bir şans vermelisiniz, pişman olmayacaksınız :) İyi okumalar dilerim
Etnografik Hikayeler
Etnografik HikayelerRabia Harmanşah · Metis Yayınları · 201636 okunma
·
23 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.