Her düzen karşıtının rüyasıdır: hükümetin olmadığı, zorlamanın ve baskının olmadığı, her şeyin kendi kendine yürüdüğü, herkesin yerini bildiği ve görevini yaptığı bir toplum. Bu kitapta Saramago, isimsiz bir başkentte böyle bir durumu özetliyor. Şehir, panik tepkisiyle hükümet tarafından tamamen terk ediliyor çünkü vatandaşlar art arda iki seçimde boş oy kullanıyor. Odak noktası anarşist davranışlar değil, politikacıların ve hükümet liderlerinin bu zımni halk ayaklanmasına tepkilerinin üzerine.
Saramago burada en şiddetli alaycı yeteneklerini ortaya çıkarıyor ve bunun sonucunda hükümet bakanları arasında, gücün kullanılmasının ne kadar ürkütücü olabileceğini gösteren, dünyanın alt üst olduğu komik(!)konuşmalar ortaya çıkıyor. Basitçe lezzetli..
Ancak yaklaşık 200 sayfadan sonra yazar aniden rotasını değiştirip hikayeyi başka romanı Körlük'ün devamı haline getiriyor. O romandan bir dizi karakter birdenbire yeniden ortaya çıkıyor. Bunun amacının ne olduğu ve hikayeye ne kattığı benim için tam olarak net değildi. Ayrıca Saramago, önce sert ama sonra çok vicdanlı bir polis memuru etrafındaki yan entrikalarda kayboluyor. Yine de Körlük" düzeyine ulaşabilen bir roman değil.