Bazı kitapların yaş sınırı vardır gerçekten. Normalde severek, etkilenerek, kendinden bir şeyler bularak okuyacağın kitap bir bakmışsın sana çok çocukça geliyor. Bu kitapta benim için öyle oldu. Lise çağlarında methini çok duyduğum ama okumaya fırsat bulamadığım kitabı okul kütüphanesinde görünce 'geç olsun ama güç olmasın!' diyerek okumaya karar verdim. Çerez niyetine iki günde de bitirdim.
Serra'nın yaşadıkları, günlük tutması, edebiyata ilgi duyması beni yıllar öncesine götürdü. Lise yıllarımı özlemle anmama vesile oldu. Gençlik çağlarımı ve arkadaşlıklarımı yâd ettim bol bol. Bir de o yılları düşününce, Serra gibi benim de ne kadar boş şeylere üzüldüğümü fark ettim aslında. Ama adı üzerinde, gençlik... Yaşamadan bilemezsin! Hani bir söz var ya, 'Bugünkü aklım olsaydı, dün yaptıklarımı yapmazdım ama dün yaptıklarımı yapmasaydım, bugünkü aklım olmazdı.' diye. Bizimki de tam o hesap...
Kitabın konusuna gelirsek Serra bir lise öğrencisidir. Okulunu ve arkadaşlarını çok sever. En çok da yazı yazmayı ve kitap okumayı. Annesi ve babası boşanma aşamasına gelince yaz tatilinde Çeşme'deki teyzesinin yanına gider. Kuzeni ve onun arkadaşlarıyla çok güzel bir yaz tatili geçirir burada. Daha sonra Ankara'ya geri döner. Annesi ve babası boşanır. Ama zamanla bunun üstesinden gelir ve okula adapte olur. Edebiyat kulübüne katılır ve kendi yolunu çizmeye başlar. Her genç gibi tökezler ama ayağa kalkmayı bilir. Yazarın vermek istediği mesaj da buydu bence. İyi okumalar...