Kitabın her satırı ansiklopedi gibiydi. Dağları, denizleri, ovaları anlattı. Doğudan batıya alimleri, bilginleri tanıttı. Kâinatı ölçtü, yer küreye böldü. Sâdi'nin köyüne kadar götürdü. Kelimelere bayramlık süslü elbiselerini giydirdi. Başını öne eğen Cûdi'ye tevazu tacını taktı. Bir Sâdi konuştu, bir Mevlâna ...
Sahne ışığı kimin üzerinde yandıysa, O'nun önünde diz kırıp oturduk kitabı okurken. "Bu dersten payemize ne düşecek" diyerek.