İdeal bir dünyada yaşıyor olsaydık işler böyle gitmezdi şüphesiz. Böyle bir dünyada dıştan gelen darbelere karşı daha dayanıklı olurduk İnsanların bizi fark etmeleri ya da görmezden gelmeleri, hor görmeleri ya da yüzüroüze gülmeleri
böylesine etkilemezdi bizi. Birisi çıkıp da bize abartılı iltifatlar yağdıracak olsa onun sözlerine kapılıp gitmezdik Ve kendimizi adil bir biçimde değerlendirebiliyor olsaydık, bir başkasının eleştirileri karşısında bu kadar yara almazdık Kendi değerimizin farkında olurduk Oysa biz karakterlerimizle ilgili bin bir türlü görüşü içimizde tutuyoruz. İçimizde hem zekaya hem aptallığa, hem komikliğe hem sıkıcılığa, saygıdeğerliğe ve silikliğe dair izler taşıyoruz. Ve böylesine dalgalanabilen karakterlerimizle biz, o anda ne kadar önemli olduğumuz sorusunun yanıtını tamamen toplumun takdirine bırakıyoruz. Toplum üyelerinin bizi o anda hor görmesi içimizdeki olumsuz değerlendirmeleri, bir gülümseme ya da iltifat ise olumlu değerlendirmeleri ortaya çıkarıyor. Kendimize tahammül edebilmek için diğerlerinin şefkatine birebir bağımlıyız sanki.