Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

7 Haziran 2015 seçimlerine, bir önceki seçim gibi herhangi bir kriz ya da tıkanma olmadan, olağan seyri içinde gidildi. Seçimlere en dezavantajlı konumda giren parti Ak Parti olmuştur. Ak Parti, büyük bir siyasi risk alarak çözüm süreci denilen süreci başlatmış ancak bu süreç PKK'nın istismarları ve sabotajları sonucunda barışçıl bir seyir izleyememişti. Halen süreç devam ediyordu ancak gözle görülür bir barış ortamı oluşmamıştı. Bu da milliyetçi tabanda Ak Parti'ye yönelik tepkilerin artmasına sebep olmuştu. Bu tepkileri oya dönüştüren parti ise MHP olmuştur. Bu seçim öncesinde en çok tartışılan parti HDP olmuştur. HDP ilk defa seçimlere bağımsız adaylar yerine parti olarak girmeye karar vermişti. HDP'nin 2014'teki oy oranı %10'a yaklaşmıştı ama kıl payı barajın altında kalabilirdi. O nedenle, başta CHP olmak üzere, MHP dışındaki bütün partiler, HDP'nin barajı aşması için yoğun bir gayret sarf ettiler. Bu bağlamda CHP “her CHP'li aileden HDP'ye bir oy gitsin” şeklinde bir kampanya yürüttü. (...) Bu seçimlerde CHP'nin stratejisi, “CHP'nin kazanmasından çok Ak Parti'nin kaybetmesi” üzerine oturtuldu. CHP, HDP'nin barajı geçmesini temin ederek Ak Parti'nin milletvekili sayısını düşürmek, böylece tek başına iktidar olmasını önlemek istiyordu. Bu amacına da ulaştı... HDP, bu seçimlerde, Ak Parti'ye muhalif bütün kesimlerin desteğini alarak girdi. Çözüm sürecinin yarattığı ortamı da istismar etti ve kendi lehine kullandı. (...) Bölgedeki güvenlik güçleri pasif konumda bekledikleri için PKK'nın sivil militanları, başta kırsal bölgeler olmak üzere, seçmenleri büyük bir baskı altına aldılar. (...) Sonuç itibariyle bu seçimler çözüm sürecinin, baskın belirleyici faktör olduğu bir seçim oldu. MHP, çözüm sürecine tepki gösteren oyları toplayarak, HDP de çözüm sürecini lehine istismar ederek yükselişe geçti. Seçim sonuçları bu gelişmenin sonucunu yansıtmıştır: (...) Ak Parti %40,87 (...), CHP %24,95 (...), MHP %16,29 (...), HDP %13,12. Seçim sonuçları Ak Parti için tam bir sürpriz oldu. Şimdiye kadar girdiği bütün seçimlerden birinci çıkmış ve tek başına iktidar olmuştu. Yine birinci partiydi ama tek başına iktidar için yeterli sayıya ulaşamamıştı. Koalisyon kapıya dayanmıştı.  (...) Siyasi tablo dört koalisyon modelinin, matematiksel olarak muhtemel olduğunu gösteriyordu. Birinci ihtimal, Ak Parti dışındaki (...) üç partinin (CHP-MHP-HDP) bir koalisyon kurmasıdır. Bu ihtimal, MHP'nin HDP ile bir koalisyonda yer almayacağı kesin olduğundan, imkân dışı bir ihtimal olarak elendi. Ak Parti'nin de HDP ile bir koalisyona yanaşmayacağı aşikârdı. Geriye, Ak Parti'nin liderliğinde iki koalisyon seçeneği kalıyordu: Ak Parti-CHP ve Ak Parti-MHP. Cumhurbaşkanı Erdoğan hükümeti kurma görevini, birinci partinin lideri olan Ahmet Davutoğlu'na verdi. O da ilk görüşmeyi CHP ile yaptı. (...) MHP koalisyon konusunda CHP'ye göre daha isteksizdi. Temmuz sonunda başlayan Ak Parti-CHP görüşmeleri, Cumhurbaşkanının konumu, eğitim sistemi, dış politika gibi konulardaki anlaşmazlıklar sebebiyle tıkanmıştır. MHP ile yapılan müzakereler ise çözüm süreci, 17-25 Aralık davaları, Cumhurbaşkanının konumu gibi konulardaki anlaşmazlıklardan dolayı sonuca ulaşamamıştır. Bir koalisyon hükümeti kurulması konusunda Ahmet Davutoğlu oldukça istekliydi. Erdoğan ise iktidarı paylaşmaktansa yeniden seçimlere gitmeyi planlıyordu. İkili arasında, ileride derinleşecek olan görüş ayrılıklarının ilk başladığı yer burasıdır. (...) Anayasaya göre 45 gün içinde hükümet kurulamazsa seçimlerin yenilenmesi gerekiyordu. 45 gün sonunda kurulamayan hükümetler nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan, anayasadaki yetkisini kullanarak seçim kararı almış (26 Ağustos) ve yine anayasanın bir gereği olarak Davutoğlu başkanlığında bir seçim hükümeti kurulmuştur. Seçim hükümeti, yeni seçimlerin yapılacağı 1 Kasım 2015'e kadar görevde kalmıştır... Seçim sonuçlarından en çok memnun olan parti HDP olmuştur. (...) Seçimlerden sonra HDP'lilerden özerklik ve özyönetim ilanları gelmeye başladı. Bu açıklamaları PKK'nın yeniden başlattığı terör olayları (Hendek Terörü) takip etti. Bunun üzerine Ak Parti hükümeti 23 Temmuz günü PKK'ya yönelik operasyonları yeniden başlattı; Kuzey Irak uçaklarla bombalandı... PKK da asker ve polise yönelik terör eylemlerine hız verdi. Bunun üzerine Türkiye'nin dört bir yanında HDP binalarına yönelik saldırılar düzenlendi. HDP Genel Merkezi'ne saldırıldı, binanın ilk iki katı ateşe verildi. Bölgede PKK'ya yönelik operasyonlar neticesinde, 1 Kasım'a doğru, terör büyük bir oranda kontrol altına alınmış ve devlet yeniden bölgeye hâkim olmuştur. (...) Bunun sonucunda 1 Kasım seçimlerinde bölgede HDP'nin oyu düşmüş Ak Parti'nin oyu yükselmiştir. Çözüm sürecinin bitmesi ve Ak Parti hükümetinin yeniden PKK'nın üzerine gitmesi, İç Anadolu gibi muhafazakâr milliyetçilerin yoğunlukta olduğu bölgelerde, MHP'ye kaymış Ak Parti oylarının yeniden Ak Parti'ye dönmesini sağladı. İç Anadolu'da MHP'nin oyu düşerken Ak Parti'nin oyu yükseldi. (...) Seçim sonuçları adeta 7 Haziran sonuçlarının revizyonu ve düzeltme işlemi gibiydi. Ak Parti'den HDP ve MHP'ye giden oylar yeniden Ak Parti'ye dönmüş ve Ak Parti bir önceki seçimlerde olduğu gibi yeniden %50'ye dayanmıştı. CHP ise oylarını korumuştur. Bu sonuçlar, yeniden tek başına Ak Parti iktidarı demekti. (...) Parti Oy Oranı: Ak Parti %49,50 (...), CHP %25,32 (...), MHP %11,90 (...), HDP %10,76 (...) Ak Parti, başbakan Ahmet Davutoğlu'nun başbakanlığında tek başına hükümeti kurarak yoluna devam etti... Bu dönemde hükümeti en çok uğraştıran konu terör konusu olmuştur. Eskiden bir tek terör örgütü vardı: PKK. Şimdi ise Irak ve Suriye'deki iç karışıklıktan doğan IŞİD (DEAŞ) terör örgütü ile merkezi ABD'de olan FETÖ çıkmıştı. Devlet bu üç terör örgütüyle aynı anda mücadele etmek zorunda kaldı. IŞİD, 2016 yılının ilk aylarında İstanbul'un turistik merkezlerine yönelik terör saldırıları düzenlemiştir. Daha öncesinde de PKK yandaşlarına yönelik bombalama eylemleri düzenlemişti. IŞİD'i bitirmeye yönelik olarak kurulan uluslararası koalisyonun da katkısıyla, bu örgüte yönelik sonuç alıcı operasyonlar kısa sürede etkisini göstermiştir. Aynı dönemde FETÖ'ye yönelik olarak da, güvenlik güçleri takiplerini sürdürürken, bu örgüte üye olan çeşitli üst düzey bürokrat görevden uzaklaştırılmış, haklarında yasal takip başlatılmıştır. PKK'lı teröristlere yönelik olarak da Güneydoğu'nun çeşitli il ve ilçelerinde Huzur Operasyonlarının sürmesi dikkati çeken bir diğer önemli gelişmedir. Bu dönemin en önemli gerilimi Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki gerilimdir. Özal ve Demirel'in yaşadıkları, Erdoğan'ın da başına gelmiştir. Erdoğan, bir başkan gibi hareket etmek istiyordu. Davutoğlu ise, başbakanlık yetkilerini kullanmak istiyordu. Aradaki gerilimin artması üzerine Erdoğan, Davutoğlu'nu istifaya zorladı. Erdoğan daha ılımlı ve itaatkâr bir başbakan arıyordu. Aslında Erdoğan bu sorunu kökünden çözmek için sistem değişikliğini savunuyor ve başkanlık sistemine geçilmesini istiyordu. Fakat bunun için anayasa değişikliği gerekiyordu ve bu değişiklik için başka bir partinin desteğine ihtiyacı vardı. Tek başına Ak Parti'nin sayısal gücü buna yetmiyordu. O yüzden Erdoğan, sistem değişinceye kadar itaatkâr bir başbakan formülüne mecbur idi. 5 Mayıs 2016 tarihinde ilan edilen formüle göre, Davutoğlu Ak Parti'yi olağanüstü kongreye götürecek ama kongrede kendisi aday olmayacaktı. 22 Mayıs günü, Davutoğlu'nun yerine, İzmir Milletvekili Binali Yıldırım kongrede (...) Ak Parti genel başkanlığına seçildi ve partinin üçüncü genel başkanı unvanını elde etti. Yıldırım, cumhurbaşkanının görevlendirmesiyle, 65. Cumhuriyet Hükümetini kurmuştur. Binali Yıldırım döneminde de FETÖ'ye yönelik tasfiye hareketleri devam etti. Genel olarak kamuda, özel olarak emniyet ve yargıda yuvalanmış FETÖ mensupları yoğun olarak tasfiye ediliyordu ve sıra TSK'ya gelmişti. O ana kadar tasfiye hareketi orduya sirayet etmemişti. Temmuz ayının ilk haftasında, MİT tarafından ordu içindeki FETÖ mensupları belirlenmiş ve tasfiye edileceklerin listesi hazırlanmıştı. 15 Temmuz Cuma günü, tasfiye edileceklerin listesi tamamlanmıştı; 18 Şubat Pazartesi düğmeye basılacaktı ve ordu içindeki FETÖ mensupları tutuklanacaktı. Bu hazırlığı önceden haber alan FETÖ, MİT'ten önce düğmeye basmaya karar verdi. Ordu içindeki FETÖ mensupları 15 Temmuz'u 16 Temmuz'a bağlayan gece darbe yapmaya karar verdiler. Darbe hazırlığının MİT tarafından öğrenilmesi üzerine, gece yarısından sonra planlanan darbe saati, daha önceye çekildi. 15 Temmuz 22.00 sularında başlayan darbe girişimi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın halkı sokaklara davet etmesi sonucunda püskürtüldü. (...) Darbenin bastırılması sürecinde 250 kişi hayatını kaybetti, 2700 kişi yaralandı. Darbe girişiminin bastırılmasından sonra (yaklaşık 2 yıl sürecek olan bir) olağanüstü hal ilan edildi ve başta TSK olmak üzere kamu kesiminde tespit edilen FETÖ mensupları ve yandaşları tasfiye edildiler. 25 Temmuz sonrasında, bütün şehirlerde sivil halk günlerce demokrasi nöbeti tuttu. İstanbul Yenikapı'da, Cumhurbaşkanının öncülüğünde, Ak Parti, CHP ve MHP liderleri ile Genelkurmay Başkanının katılımıyla büyük bir demokrasi mitingi düzenlendi. Genelkurmay binasına da “Hâkimiyet Milletindir” yazılı bir afiş asıldı. (...) 27 Mayıs'ta başlayan askeri vesayet, 50 yıl sonra, 2011'de sona erdirilmişti. Ancak FETÖ'cüler, bu vesayetin yerine kendi vesayetlerini kurmaya çalışmışlardı. Bu vesayet girişimi de 15 Temmuz 2016'da bertaraf edilmiştir, Böylece 1960 tarihinde başlayan vesayet düzeni, 2016 yılında tamamen sona erdirilmiş oldu. 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra, çözüm süreci bitmiş ve Ak Parti iktidarı, bütün ağırlığıyla PKK'nın üzerine gitmeye başlamıştı. Bu gelişmeyle birlikte, daha önceden hükümet karşıtı bir pozisyonda duran ve CHP ile ortak hareket eden MHP, yavaş yavaş hükümete yakınlaşmaya başlamıştır. 15 Temmuz'dan sonra MHP'nin bu yakınlaşması daha ileri boyutlara taşındı. Bu yeni süreçte MHP lideri Bahçeli, Erdoğan'ın uzun süredir gündemde tuttuğu başkanlık sistemine geçiş konusunda yeşil ışık yaktı. (...) Yıldırım ile Bahçeli, siyasal sistemin yeniden tasarımına dayalı bir Anayasa değişikliği gündemiyle 1 Aralık 2016 günü biraraya geldiler. 10 Aralık'ta MHP'nin de desteklediği AK Parti'nin Anayasa değişikliği teklifi TBMM Başkanlığı'na sunulmuş ve teklif 30 Aralık 2016'da komisyonda kabul edilmiştir. (...) Başkanlık sistemi konusundaki değişiklik teklifi, 16 Nisan 2017'de halkoyuna sunulmak üzere Resmi Gazetede yayınlandı ve ülke yeni bir seçim atmosferine girdi... CHP kampanyasını, Anayasa değişikliğine “Hayır” üzerine kurdu. HDP de Erdoğan'ı hedef alan “Seni başkan seçtirmeyeceğiz” sloganı eşliğinde hayır kampanyası yürüttü. AK Parti ve MHP, (...) “evet” kampanyası yürüttü(ler). (...) Referandumda “hayır” oyu kullanacaklarını açıklayan ve bu doğrultuda “Türk Milliyetçileri Hayır Diyor Platformu"nu kuran muhalifler, il il gezerek hayır kampanyası yürüttü. Bu muhalifler daha sonra MHP'den ayrılarak İyi Parti'yi kurmuşlardır... (...) Çekişmeli geçen bir kampanya sürecinin ardından, referandum sükûnet içinde gerçekleştirilmiştir. 16 Nisan 2017 günü yapılan referandumdan %51,41 Evet, %48,59 Hayır oyu çıktı. Bu sonuçla, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” resmen kabul edilmiştir. (...) Anayasa değişikliğiyle kabul edilen yeni hükümet sistemi, Partili Cumhurbaşkanı modeline dayalıdır. Bu hükümden yararlanan Erdoğan değişikliğin kabulünden kısa bir süre sonra, 2 Mayıs'ta Ak Parti genel merkezinde üyelik beyannamesini imzalayarak, AK Parti'ye üye olmuştur. (...) Ak Parti 3. Olağanüstü Kongresi'nde ise geçerli (...) oyun tümünü alarak, genel başkan seçilmiştir. Böylece Erbakan, Özal ve Demirel'in gerçekleştirmek isteyip de gerçekleştiremedikleri nihai sonuca ulaşmıştır. Erdoğan, hem tek başına yürütmenin başı hem de partisinin başkanı olmayı başarmıştır. Böylece hem yasama hem de yürütme üzerinde etkin bir güç sahibi olmuştur. Bu bakımdan Erdoğan, birinci ve ikinci cumhurbaşkanından sonra en yetkili üçüncü cumhurbaşkanı olmuştur diyebiliriz... (...) Referandumdan sonra, 2017 yılının ikinci yarısında, MHP içindeki rekabet yeniden ısındı ve karşılıklı suçlamalar arttı. MHP'li muhalifler bu süreçte partiden ihraç edildiler. İhraç sonrasında ise muhalifler, Meral Akşener öncülüğünde bir araya gelerek 25 Ekim'de İyi Parti'yi kurdular. Partinin kuruluş sloganı “Türkiye İyi Olacak” şeklindeydi. CHP'de parti içi rekabet, Kemal Kılıçdaroğlu ile Muharrem İnce arasında geçmiştir. Karşılıklı suçlamaların nihai hesaplaşma yeri kurultay oldu. 2 Şubat 2017 tarihinde yapılan CHP 36. Olağan Kurultayı'nda Kemal Kılıçdaroğlu, rakibi Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin aldığı 447 oya karşılık, 790 oyla yeniden genel başkanlığa seçilmiştir. (...) 2018 yılının başından itibaren ülkede artık yavaş yavaş seçimler konuşulmaya başlanmıştır. Anayasa değişmiş ve yeni bir sistem kabul edilmişti. Hala eski sistemin sürmesi doğru değildi. Fiili durumun hukuki duruma uydurulması gerekiyordu. Bu bağlamda, normal süresi 2019 yılında olması gereken seçimlerin öne alınması gündeme getirildi. MHP bu süreçte Ak Parti ile Cumhurbaşkanlığı ve genel seçime yönelik olarak iş birliğini geliştirme adına atımlar atmıştır. Nitekim Bahçeli yeni yılın ilk günlerinde, 8 Ocak'ta medya kuruluşu temsilcileriyle yaptığı toplantıda MHP'nin Cumhurbaşkanlığına aday göstermeyeceğini, seçimde Yenikapı ruhuyla hareket ederek Erdoğan'ı destekleme kararı aldığını açıklamıştır. Bu eğilim doğrultusunda atılan en önemli adım, Ak Parti ve MHP'nin, partilerin seçim ittifakı yapabilmelerini öngören ortak kanun teklifini 21 Şubat'ta TBMM başkanlığına sunmalarıdır. (...) Böylece daha önce bazı partiler tarafından fiilen gerçekleştirilen ittifak, resmi ve hukuki bir çerçeveye oturtulmuştur... (...) Seçim kararının alınmasının ardından, mevcut haliyle hukuken seçime katılamayan İyi Parti'nin parlamentoda grup kurabilmesi için CHP harekete geçti. Bu maksatla CHP'den 15 milletvekili istifa ederek, 5 milletvekili olan İyi Parti'ye katılmış, CHP'nin desteğiyle İyi Parti parlamentoda grup kurabilecek sayıya ulaşmıştır. Parlamentoda grubu bulunan bir partinin seçime katılma hakkı olduğundan İyi Parti 2018 seçimlerine katılabilmiştir. (...) Resmi ittifak uygulaması ilk defa 2018 yılındaki seçimlerde uygulandı. Bu seçimlerde hem cumhurbaşkanı seçilecek hem de genel seçimler yapılacaktı. İttifak siyasetinin uygulanması bağlamında ilk olarak 4 Mayıs 2018 tarihinde Cumhur İttifakı kuruldu. Cumhur İttifakı, Ak Parti, MHP ve BBP'nin katılımıyla oluştu. 5 Mayıs 2018 tarihinde ise Millet İttifakı kuruldu. Bu ittifaka CHP, İyi Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti katılmışlardır. Cumhur İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı başından itibaren belliydi: Erdoğan. Millet İttifakı ise bu konuda büyük bir sıkıntı yaşamıştır. Cumhur İttifakı'nın tek adayının karşısına tek bir aday çıkaramamıştır. (...) Meral Akşener, cumhurbaşkanı adayı olmak konusunda ısrarcı davranınca ortak aday projesi çökmüştür. Sonuç itibariyle Cumhur İttifakı seçime tek adayla girerken, Millet İttifakı üç adayla seçime girmiştir: Muharrem İnce (CHP), Meral Akşener (İP), Temel Karamollaoğlu (SP). Selahattin Demirtaş (HDP) ile Doğu Perinçek'in (VP) de aday olmaları sonucunda muhalefet beşe bölünmüştür. (...) Bu seçimi ilk turda, beklenildiği gibi Erdoğan kazanmıştır: %52,59. Erdoğan'ın en yakın rakibi İnce ise %30,64'te kalmıştır. HDP'nin adayı Demirtaş, HDP'nin son seçimlerde aldığı oyun altına düşmüştür: %8,40. Seçimlere büyük bir iddiayla giren Akşener ise hayal kırıklığına uğramıştır: %7,42. Seçimlerden sonra Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı sisteminin ilk kabinesini kurmuştur (9 Temmuz 2018). Kabinede İçişleri Bakanı Süleyman Soylu dışında, popüler ve siyasi ağırlığı olan isimler yer almamıştır. Kabine üyeleri daha çok bürokrat ve teknokrat ağırlıklı olmuştur. (...) Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle aynı gün yapılan milletvekili seçimlerinde de durum değişmemiştir. (...) Sonuçlar şöyledir: (...) Ak Parti %42,56 (...), CHP %22,65 (...), HDP %11,70 (...), MHP %11,10 (...), İyi Parti %9,96. (...) Bu seçimlerde Ak Parti, birinciliği korumakla birlikte oylarını yaklaşık 7 puan düşürmüştür. Bu oy oranıyla Ak Parti 7 Haziran 2015'teki oy oranına gerilemiştir; mecliste salt çoğunluğu kaybetmiştir. (...) İlk defa seçimlere giren İyi Parti ise kıl payı barajın altında kalmıştır. Fakat ittifak üyesi olduğu için ve ittifak üyesi CHP barajı geçtiği için İyi Parti de barajı geçmiş sayıldı.  (...) Ancak Akşener cumhurbaşkanı adayı olduğu için milletvekili olamadı ve meclise giremedi. CHP'nin yardımıyla seçimlere katılabilen İP, yine CHP'nin sayesinde meclise girebilmiştir...
Sayfa 319Kitabı okudu
·
153 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.