Nasıl yandın böyle?...
Uçağım alev aldı,çöle düştü...Alevler içinde çöle düştüğümde, ayaklarımın altındaki kum bile tutuşmuştu.(sayfa 11-12)
2. Dünya savaşı ortamında Toskana'da terkedilmiş bir villada kesişen dört hayat...
Çöl kaşiflerinden Kont Almásy'nin uçağı çölde vurulmuş ve Almásy ağır yanmış, belleğini yitirmiş durumdadır.Hemşire Hana hastaya İtalya'da terkedilmiş bir villada bakmaktadır. Hasta yatağında ölmeden önceki son anlarında, anılarının en derinliklerinde gezip sürekli geçmişiyle yaşamaktadır. Ama en çokta Katharine'i ve çölü düşünmektedir.
Savaşın yıkıcılığı, hudutların anlamsızlığı, ihanet, yasak aşk...
Belki de insanın normal hayatta asla yapmayacağı davranışlar savaş ortamında sıradanlaşıyor.
Kitap başta Almásy olmak üzere, hemşire Hana, Caravaggio, Singh ve diğer karakterlerin kendi öyküsünü anlatıp sonunda olay örgülerini birleştiriyor, karakterleri ayrı ayrı ele alıp anlattığı için biraz kopuk gibi gelse de yine de güzeldi. Ama bence filmi çoktan kitabın önüne geçti.