Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

248 syf.
·
Puan vermedi
AYAK FEMİNİSTİ
FUKOSUZ KONUŞ NİÇE DEMEDEN KONUŞ Bir başına girdim helaya. Bak cinsiyetime, verdim ömrümü hekime. Hekime gitmesem de kadın deniz gören evdeki teras mı? Eskinden kadınlar çiçektir dendiğinde, kadın kadındır, çiçek babandır denirdi. Şimdi Butler, bizlere “Kadın” kadın değildir, çiçek belki çiçek olabilir demekte. Bunun hikmeti nedir? Hikmet sözcüğü de artık misvak kokmaya başladı. Buralara nasıl geldik? Ağam burası Münih mi? Bu yazıda hiçbir yargı bulunmamakla birlikte yazılan şeyler sadece anlık bir sorgulamanın ürünü olup yatırım tavsiyesi değildir. Queer literatürünün temel kitaplarından olan Cinsiyet Belası kitabında Butler, öznelliğe dayalı düalist yaklaşımları ortadan kaldırdığımızda veya cinsiyeti ikilikler aracılığıyla kavranmaya çalışılmadığında bedenselliği, cinselliği ve cinsiyetler arasındaki farklılığı yeniden düşünmenin başka yolları keşfedilebilir olacağını söylemektedir. Bir cinsiyetin temel teşkil edip diğer cinsiyetlerin onu eki haline gelmesi durumuna karşı çıkan Butler için, tarih içerisinde kendisini merkeze yerleştiren egemen cinsiyetin erkek cinsiyeti üzerinde konumlandığını ve karşısına eksik bir cinsiyet olarak kadını koyup, bu iki cinsiyetin arasındaki cinselliğin norm açısından makbul olup, bunun dışına çıkan cinsiyet ve cinselliğin ise sapkınlık olarak kabul edilmesi problemlidir. Butler’a göre; “Toplumsal cinsiyeti üretip pekiştiren şey heteroseksüel normatiftik değil heteroseksüel ilişkilerin ardında yattığı iddia edilen toplumsal cinsiyet hiyerarşisidir.” Toplumsal cinsiyetin kadının ve erkeğin bir özü olmadığı, performatifliğin tekrar ve ritüelvari şekilde kültürel olarak zaman içerisinde üretildiği düşüncesi yatar. Cinsiyetin ve cinselliğin iktidar tarafından normaller ve anormaller aracılığıyla tekerrür etmesi, Butler’ın düşünceleri, Foucault’un yatay düzlemde işleyen iktidara işaret etmek amacıyla kullandığı norm kavramıyla analoji kurularak açıklanabilir. Queer kuram açısından “norm” sözcüğü, hem heteroseksüel olmayan insanların kısıtlanması hem de zihinsel özgürlüğün engellenmesi bakımından çok önemlidir. Norm tartışmalarını, biyopolitika açısından değerlendiren Foucault’nun tartışmalarıyla birlikte toplumsal cinsiyet tartışmasını ele almak gerekmektedir. (Ahlaki normlar, normlar diyerek etrafta dolaşan biri vardı 1k’da. heh işte o norm, bu norm.). Foucault’ya göre eskiden iktidarın kendisi, özel alanlar hariç kamusal alanda halkla ilişki kurarken iktidarın hedef alanını genişlettiği ve biyolojik varoluşu içerisine aldığı yönündedir. Foucault’nun iktidarın mikro analizlerinden yola çıkarak iktidarın; üzerinde tahakkümde ve tecessümde bulunabileceği alanın genişlemesi, gündelik yaşantımızın bütün alanlarına kontrolün yavaş yavaş sirayet etmesi ikinci dalga feminist kuramda “özel olan politiktir” sloganıyla karşılık bulacaktır. Foucault, tıbbın doğuşu ile ilgili seminerlerinde tıp aracılığıyla iktidarın, bedensel ve ruhsal müdahale gerektirmeyen alanlara doğru uzanmaya başlamasını irdeler. Foucault açısından sağlığın koşuları iktidarın, bizzat kendisinin üretilmesinde katkıda bulunduğu normlarla işlev görmektedir. Eşcinselliğin cinsel bir sapkınlık olarak görülüp tedavi edilmeye başlanması ise iktidarın tıp aracılığıyla özel alanlara girmesiyle açıklanmaktadır. Foucault, Hapishanenin Doğuşu kitabında devletin cezalandıran ve öldüren yapısını gittikçe denetleyen ve disipline eden iktidara dönüşmesinin ilk izlerini irdeler. Şehir tıbbı ile ilgili en önemli nokta ise sıhhi olanla sıhhi olmayanı birbirinden ayırma biçiminin, gittikçe normalin ve anormalin üretilme biçimine dönüşmeye başlamasıdır. İktidarın cinsiyet üzerindeki etkisini ise Butler, Foucault’nun yasa yerine normun geçirilmesi ile ilgili tartışmasından hareketle, toplumsal cinsiyet üzerinden geliştirilen normların toplumsal çıktısı olarak, erkek ve kadın arasındaki normal kabul edilen cinsellik normlarının da sonrasında neyin insan olup olmadığı, neyin idrak edilebilir neyin idrak edilemez olduğunun belirleyeceğine ve hangi bedenlerin meşru kabul edilebileceğine ontolojik bir zemin oluşturur. Foucault ve Butler’ın cinsiyet kimlikleriyle ilgili tartışmalarından çıkan sonuç; tüm bunların kuvvetli birer kültürel fantezi ya da mit biçiminde yeniden kavramsallaştırıldığıdır. Butler’ın ve Foucault’nun bu kabulleri kimliklerin birer mit olduğu, kimlik siyaseti açısından öznelerin toplumdan tamamen yalıtık bir özerkliği olmadığı, Louis Althusser’in de belirtmiş olduğu belirli yapıların içerisine girerek özneleşme süreci yaşadıklarını ve bireylerin egemen ideolojilerce adlandırıldıklarıdır. Kitabı buraya kadar özetlediğimiz yeterli. Yatırım tavsiyesi olmayan kısıma geçelim. youtu.be/rm9coqlk8fY?si=... Kavramsal sınır nerede ve kim tarafından çizilir? Yazıdaki kadın kavramından yola çıkarsak eğer bu sınırı nereye çizeriz? Kadın olmak nerede başlar ve biter? Renk specktrumunu gözümüzün önüne getirelim. Kadın olmaklık bir yerden başlayıp bir yerde bitmiş olsun. O sınırdan itibaren de erkek kavramı başlasın. Sarı ve turuncu arasındaki specktrumdaki geçiş, keskin bir şekilde ayrılmamıştır. Sarı yavaş yavaş turuncuya döner. Queer hareket kadın ve erkek arasındaki geçişi bu şekilde muğlaklaştırmayı mı hedeflemekte yoksa tamamen iki kavramı da ortadan mı kaldırmaktadır? Cevap Butler açısından nettir: İkisi de ortadan kalkmalı. Şimdi bu geçişliliği, hop alıp ontolojik bir tartışamaya kaydıralım. Canlılık ve cansızlık arasındaki sınırı nasıl belirleriz? Bu durum diğer kavramlar açısından bir tehlike arz etmeye başladı. Durumu muhafazakâr bir yerden ele alıp, durumu laçkalaştırmaya çalışmıyorum. Sadece kavramların sınırlarının belirlenmesi üzerine konuşmaktayım. Hakikat sözcüğü bizleri rahatlatan, yüreklerimize su serpen bir sözcüktür. Bunun nedeni ise üzerine çok fazla düşünmeden belirlenmiş sınırların içerisinde düşünmemizi kolaylaştırmasıdır. Herhangi bir inançtaki keskin kurallar tepen demir yumrukla inmesinin sebebi de budur. Hakikat kutsal kitap aracılığıyla bildirilmiştir. Neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar verilmiş, ferman-ı şerif yüce padişahındır. Ferman elimizde bulunmadığı durumda, doğru ve yanlışa karar vermediğimiz bir ölçütün olamayacağı açıktır. Ölçüt burada kavramlara çekilen sınırı ve onları birbirlerine bağlayan tutamaç görevi görür. Evet tutamaç. Starbucks’ta kahveyi alırken elimiz yanmasın diye bize verilen karton. Bu akşam ölürüm beni kimse tutamaç (öğk iğrenç şaka). Ölçüte ve hakikate ilişkin düşüncelerini filozoflar aktarmış durumda. Her biri kendisine has ölçütler belirleyip hakikati bulmak için sistemler ortaya koymuşlardır. Bu başka bir incelemenin konusu. Butler’ın yaptığı şey de tam olarak post-truth çağına uygun. Hakikatin çölüne hoş geldiniz.
Cinsiyet Belası
Cinsiyet BelasıJudith Butler · Metis Yayıncılık · 2020599 okunma
··1 alıntı·
396 görüntüleme
Cronossa okurunun profil resmi
Yani herhalde hakikat söz konusu oldu mu ya ak ya Kara diye bir tercih olurdu.Şimdi grinin 50 tonunda parçalanmış özne ve nesnenin sahte ve "decade" bir aradalığı var.Artik fantazi yoluyla asalak bir ruh durumundayız.Şöyle güzel bir söz vardır: Balık bulanık suda avlanır..Postmodernizmin ne avladığı belli. .-Niçe olmadan konuşamam ama şöyle bir sözü var galiba ;suyu bulandırıyorlar daha derin görünmek için.Arz ederim..:)
Amar okurunun profil resmi
Geyiyiği düz ovada avlarlar. Balıkta sığ sularda yakalanır o yüzden derüni şeyler söylememiz gerekir :)
4 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.