Yılmaz’ın sanatı politika ile nasıl iç içe gördüğünü kendinden dinlersek: “... Benim anladığım sanat, sınıf mücadelesinin en etkili ve en ihmal edilmez silahlarından birisidir. Ve emperyalizme, tefeci bezirgan, toprak ağası, gerici ortaklarına, revizyonistlere, oportünistlere, sözde marksist şovenlere, burjuva ve küçük burjuva milliyetçiliğine, her türlü gerici kültür, siyaset ve ideolojilere karşı acımasız savaş verir. Bize düşen tarihi görev: Halkımızın ve dünya halklarının; maddi, manevi esaretlerinin temel nedeni olan ve dünya halklarının gelişmelerini hayatın her alanında engelleyen emperyalizm ve burjuva uşaklarının, feodal kalıntıların, ekonomik, ideolojik, toplumsal, siyasal ve kültürel bütün gerici kuramlarına karşı uzlaşmaz bir savaş vererek; pençelerinden, boyunduruklarından kurtulmaktır. İşte ben bunun için yazıyor, bunun için sanat yapıyorum. Ve bu nedenle de halkın sanatçısı halkın savaşçısıdır, diyorum. Gerçek devrimci sanatçı, memleketinin politik ekonomik durumlarıyla yakından ilgilidir. Kendisini bunun dışında gördüğü an, sanatçı niteliğini yitirir. Bir sanatçı eylemin dışında olduğu zaman, eski devirlerin sanatçısı olur. Yazar, bozar. O kadar!”