Sen Quasimodo... Yüreği ve görüntüsü bu kadar tezat olan bir karaktere rastlamamıştım. Ta ki
Notre Dame'ın Kamburu 'nu okuyana kadar...
Eserde, dışı bakılamayacak kadar çirkin, yüreği inanılamayacak güzel olan Quasimodo ve onun tam tersi olan Phoebus karakteri aracılığıyla, sadece dış görünüşe önem vermenin ne kadar yanlış bir tutum olduğunun mesajı çok başarılı bir şekilde verilmiş.
Hani bir söz vardır, "İçinin güzelliği dışına yansımış" diye,
Victor Hugo işte o sözü almış Notre Dame'ın kulesinden aşağı fırlatmış.
Eserle ilgili söylemek istediğim çok şey var. Bir düzeltme yaparak anlatmaya başlayayım, eser değil şaheser bu kitap... En sevdiğim kitaplardan olan
Notre Dame'ın Kamburu kitabını okuma konusunda çekimserdim, sıkıcı ve ağır bir kitaptır diye düşünüyordum. O yüzden de okumak isteyenler varsa birlikte okursak birbirimize motivasyon olur diyerek okuma daveti yaptım. (Bana eşlik eden
Htcgzl 'e çok teşekkür ederim.)
İlk 130 sayfadaki kilise tasviri ve Paris mimarisi anlatımı ile zor bir başlangıç oldu, acaba arkadaşlara yazık mı ettim diye düşünmeden edemedim :) Ama fikrine ve zevkine güvendiğim
Büşra 'nın ilk sayfalarda tasvir çok ama sonrası güzel ilerliyor şeklinde motive etmesiyle ha gayret diyerek devam ettim. İyi ki devam etmişim. Kitabın ilerleyen sayfalarında kitaba başladığım için pişmanlığın aksine bu kitabı neden daha önce okumadım diye bir geç kalmışlık hissi hakim oldu. Bana göre
Notre Dame'ın Kamburu ölmeden önce okunması gereken eserlerden.
Bu kitabı okumadan ölseydim eğer, kendimi hiç yaşamamış sayardım.
Notre Dame'ın Kamburu , orijinal adıyla Notre Dame de Paris adından da anlaşılacağı üzere Notre Dame de Paris katedralini konu edinmektedir. Bu sebeptendir ki
Victor Hugo kitabın isminin hakkını verircesine kilisenin ve Paris'in gözümüzün önünde canlanması için tüm ayrıntısı ile tasvir eder. Otuz sayfa süren Paris mimarisi hakkındaki tasvirlerden sonra sayfa 142'de okuruyla dalga geçer gibi şöyle der: "İşte 1482'de yaşayan kargaların Notre-Dame'in kulelerinin zirvesinden gördükleri Paris böyleydi."
Bu cümleyi okuduğumda "N'apayım ben 1482'de Notre Dame'in tepesinde gezinen kargaların gördükleri manzarayı diye söylenerek, neyse bakalım devamında ne var" diyerek okuduğum kitabın sonlarına doğru bu tasvirlerin boşuna olmadığını anladım.
Quasimodo kambur, bir gözü görmeyen, sağır ve insanların yüzüne iğrenmeden bakamayacağı kadar çirkin biridir. (Kitapta bu şekilde tanımlandığı için bu şekilde kullandım.)
Küçükken ailesi tarafından terk edilen ve kilisenin papazı tarafından yetiştirilen Quasimodo, insanların içine hiç çıkmaz. Büyüdüğünde kilisenin zangocu olur. Ve yıllarca kilisede kalmasından dolayı kilise ile adeta bütünleşir. Notre Dame'ın Kamburu çevirisi de bu bütünleşmeden dolayıdır.
Papaz Frollo ve zangoç Quasimodo'nun Çingene kızı Esmeralda'yı görmesiyle işin rengi değişir. Papaz karşılık görmeyen tutkularının ve şehvetinin esiri olarak şeytanlaşır, Quasimodo'nun sevgisi ise o kadar masumdur ki, okurken gözlerim dolmuştu, hatırlayınca yine doluyor.
"Sizi uyurken görmeye geldim. Sizi uyurken izlemem size zarar vermez, öyle değil mi? Şimdi gideceğim. Bakın, duvarın arkasına geçtim. Gözlerinizi yeniden açabilirsiniz."
S:401
Sevdiği kadın onun görüntüsünden iğrenmesin diye düşünmesine bakar mısınız?
Oysa Esmeralda'nın gözü yakışıklı yüzbaşı Phoebus'tan başkasını görmemektedir. Phoebus ise yalancı, karaktersiz bir karakterdir.
Durum böyle karmaşıkken neler olacaktır?
Okuyup görün bence kitap dostlarım, kitapla kalın.
Son olarak bir alıntı bırakıyorum:
"Görünüşe bakma genç kız
Yüreğe bak." S:414
Alıntıda sadece genç kız denilse de bu mesaj genel bir mesaj olsun.
"Görünüşe bakma...
Yüreğe bak..."
Toplumda kadının ve kadınların yaşadığı olayları ger
Çek bir hayat hikayesi ile ele aldım, kırmızı gelincikler kitabım çıktı imzalı almak isteyen dmbden ulaşabilir