Hoşuma gidiyor bu. Daha doğrusu hoşa gitmekten başka, baskın, ayrılınmaz bir tutku. Seni anlatabilmek...Kime ama? Bu bok düzeninin, bu dört boyut zindanının, kâinat, sonsuzluk fâlan dedikleri bu ölümlü şakalar kaos'unun nesine, neresine anlatmak?
Sus, kimseler duymasın,
Duymasın, ölürüm ha.
Aymışım yarı gece,
Seni bulmuşum sonra.
Seni kaburgamın altın parçası.
Seni dişlerinde elma kokusu.
Bir daha hangi ana doğurur bizi?
Ve biz, milyarlarca, aşkın, yalanın, alçaklığın, kahramanlığın; kapıları, kapakları, kuş uçurmaz uzaklıkları ve ayrılıklarıyla, kahrolası yasaklarıyla, bu acayip kaos karanlığında, biz ikimiz! İki müthiş hasret, iki parça can...