Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yitmenin ve yitirmenin sızılı coşkusunu duydum, Nazlı'yla yolculuğumuzun -yoldaşlığımızın- ardından böyle bir ruh haline kapılmıştım en son: Vardık ki artık yokuz. Ne müthiş bir şeydi bunu hissetmek, hissedebilmek ve bu öyle bir histi ki tek başına yaşandığında hep eksikti -o yüzden "vardım ki artık yokum," değil, "vardık ki artık yokuz"-, bunu insan yanındakine söylemeli, bu duygunun onu da kederle coşturduğunu sezerek, birlikte mırıldanmalılar, "Vardık ki artık yokuz," başlarını sallamalılar çok hafif, hak vermeliler, takdir etmeli, edilmeliler, dalıp gitmeliler kim bilir nerelere, o dalgınlığın içinde mırıltısı işitilmeli yeniden, "Vardık ki artık yokuz." Başkalarını da duyup eşlik etmeli. Bir döngü, bir dönüşüm, yokluğun da yeniden varlığa evrilebileceğini bilmek zamanında nasıl mümkün olmuşsa, gene öyle. Kederle sevinç el ele, durup dururken, yalnızken, yokluklara, boşluklara kahrolurken çoğaldığını hissetmenin şaşırtıcı iç huzuru. Yoklukla sonsuzluğun bıçak sırtı yakınlığını sezmek, iki ucunda olmak aynı anda, iki uç arasındaki her şeyin bir parçası duymak kendini, her şeyi kendi parçan bilmek. Ben de mırıl mırıl seslenmek istedim "vardık ki artık yokuz" türküsünü mahallemin (evet ya, mahallemin) insanlarına geveze sığırcıklarına akşamüstünün, kedilerine ve köpeklerine, onlar duymazdan gelirse sokak lambasının pırpırındaki börtü böceğe, döküntü binalara, önlerindeki parlak arabalara, çere çöpe, küncüden ufağına, hızla yaklaşan kedere, iç sıkıntılarına ev içlerinin.
Sayfa 240
·
42 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.