Hiç acele etmeden, yudum yudum okudum. Anı betimlemesi o kadar sade ve doğal ki günümüzde geçmişin kasvetinden, geleceğin kaygısından kurtulmak için tavsiye edilen "kişisel gelişim an"larından çok farklı bir an bu anlatılan "an". 1963'te yazılan bir metinden hala sıcak bir temmuz rüzgarı esiyor sizin zihninize de.
Bilge Karasu, suyu berraklaştırıp en güzel çakıl taşlarını hiç avcuna almadan, büyüyü bozmadan bize gösteriyor. Metinleri fonetik bir uyumla bir şarkı gibi akıp gidiyor. Gereksiz monologlarla okura haksızlık etmeden olması gereken parantezlerde epey düşünmenizi sağlıyor.
Tanrısal anlatımın bu kadar yakıştığı çok az hikaye gördüğümü de söylemeliyim bu arada. İyi ki yazmış...