Bir şeye sahip olmak için ondan vazgeçmek gerektiğini idrak ettiğinde, önce ayaklarının sevgilinin ayaklarına ne kadar benzediğini fark eder, sonra gönlünün sevgilinin gönlüne büründüğünü. Kuşların, rüzgarın, ayrıldığın, gecenin, kum tanelerinin, sessizliğinin ve en son her şeyin sevgilisinin adını mırıldanmakta olduğunu seyredince kendi adını unutur, her ağızdan sevgiliye türküler yakan bir dil olduğunu anlayınca da, neyi unuttuğunu hatırlamaz olur.