Gönderi

Altmışlı yılların Ankara'sında, üniversitede, Dil-Tarih'te başlamıştı Salih'le arkadaşlıkları Muhsin'in. Salih İngiliz Edebiyatı'nda, o Felsefe'deydi. İkisi de fakültede okumaktan çok, Türkiye devrimini nasıl gerçekleştireceklerinin telaşlı arayışı peşine düşmüş gençlerin arasındaydılar. Ateşli özlemle bekledikleri devrimin yolunu kesmeye kalkışmış faşistlerle savaşmaktan daha önemli ne olabilirdi ülkenin o günkü koşullarında? Üniversitelerde kürsülere çökmüş çoğu kişilerin, kuşaklar boyu yutturdukları masallara gençlerin bugün de katlanmalarını bekleyenlere, yılların birikmiş öcünü alır gibi giderek artan alaylı bir başkaldırmayla bakıyorlardı. Yeni kurulan FİKİR KULÜPLERİ FEDERASYONU'nda toplanmaya başlamışlardı. Yaşamdaki kavgadan, o kavgaya yol gösteren, bir günlerin yasak yayınlarından öğreniyorlardı artık ne öğreniyorlarsa! Az şey öğrendikleri de nasıl söylenebilirdi ki ülkenin yasaklarla karartılmış yarım yüzyıllık geçmişinde, yeraltında yürütülen kavgaları bilmedikleri için, her buluşunu yeni sanan, on sekiz-yirmilerinde "özgün teorisyenler!" bile çıkıyordu! Kimi gruplardaki sıkı devrimci gençlerin, iktidara geçtiklerinde cumhurbaşkanlığı, başbakanlık gibi üst düzey yöneticilikleri aralarında paylaştıkları söyleniyordu. Baştan beri Salih'le birlikte oldukları için bu karmaşada pek bocalamış sayılmazdı Muhsin! Salih, daha ortaokuldayken komşuları olan bir basımevi dizgicisinin, Tahsin Amca'nın verdiği kitaplardan bir şeyler kapmaya başlamış, adamın genç denilecek yaşta kanserden ölümüne kadar sürüp giden bu ilişki epeyi şey kazandırmış ona. Bulgaristan göçmeniymiş Tahsin Amca; akşamları rakıyı fazla kaçırdı mı Salih'in bilmediği bir eski örgütten (Adam "komünistim" dediğine göre TKP olmalıydı; başka bir devrimci gizli örgüt var mıydı ki o günler!) söz açar, söve saya birilerini suçlarmış. On üçündeki Salih'e, altı yaşlarındaki kızına "enternasyonal"i öğretmiş; birlikte söylerlermiş. Emekçilerin sınıf kavgasından, sınıf bilincinden, örgütlü çalışmaktan söz edermiş. "Bahr-i Hazer", "Salkım Söğüt" şiirlerini okurmuş ara sıra Nazım'dan. Nazım'ın asıl kimliğini, edebiyatta, devrimci devinimdeki yerini yıllar sonra öğrenmiş Salih ya, epeyi iz bırakmış gencecik kafasında bunlar demek ki, o karmaşık günlerde yolunu seçerken paldır küldür atılmıyor, sağlam bir ölçüye bağlı kalmaya çalışıyordu. Toplantılardaki konuşmalar sırasında bu "ilkeli" tutumu daha ilk gün Muhsin'in gözünden kaçmamış; yakınlık oluşmuştu aralarında.
Sayfa 15 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okuyacak
··
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.