"sen, buluşabildiğimiz ender günlerden birinde, bana gelmiştin. yaz başıydı; ben bahçede oturmuş rakı içiyordum; sen de -galiba mutluluktan- koşuşturup duruyordun. sana, yarı şakayla, "haydi bakalım -bana erik getir" demiştim. koşup gitmiştin: bahçede bir erik ağacının olduğunu biliyordun. epey sonra (hatta, biraz daha gecikseydin,