Gönderi

Waldo Sen Neden Burada Değilsin?
Waldo Sen Neden Burada Değilsin?
syf. 90 ... Bense hep düşünüyor, düşünmenin gücüne varmaya çabalıyor­dum. Bu düşüncelerim neyi, nasıl, niçin yaptığımla doğrudan ilişkiliydi. Bana kişilik kazandırmış bulu­nan değerler nelerdi ? Bu değerler kendi başlarına ayakta kalabilirler miydi ? Bu değerleri bana yakın kılan daha temel değerler var mıydı ? Neyi, hangi insanlarla yapıyordum ? Benim sahip olduğum de­ğerle bu insanların bir ilişkisi var mıydı ? Bunların yoksa, bunlarla ilişkili olan başka insanların var mıydı? İnzivaya çekilmedim, fiili olarak. Fakat düşün­cemi bulandıracak, düşünmekte olduklarımı kesinti­ye uğratacak ilişkiler ortadan kalktı. Bu süreç içinde beni müslüman olmaya götüren belirgin bir olay, bir kişi veya belirgin bir iç aydınlanması yok. Yaşadı­ğım binlerce olay, o güne kadar iyi veya kötü bağlan­tılar içinde olduğum binlerce kişi benim öz kaygularım bakımından ne anlama sahiptir ? Neden çırpınıp duruyorum ? Acaba insanın hep korku ve tedirginlik içinde olmadan yürüyebileceği bir yol var mı ? İnsan hem haklı olduğunu, doğru davranış içinde olduğu­nu bilip hem de güvenlik içinde bulunabilir mi ? Ki­me hesap verilecek ? Kim beni yargılayacak ? Eğer hata ve yanlış içindeysem beni kim bu halimle kabul edebilir ? Ondokuz yaşında yazdığım bir şiirde: "Zengin dul dişi bir kedi seviyor ya kucağında Belki bu insanlara güvenimi doğuruyor dur­madan" demişim. İnsanlara hangi bağlamda güvenilebileceği, demek ki kafamda yer eden bir hususmuş. Bu günlere kadar insanlarla aramdaki güven bağını kültürel bir dolayımdan geçirerek kurabileceğimi düşünmüştüm. Bu yüzden, yazdığım bir kaç teorik yazıda kültürü mümkün olduğunca sabit bir refe­rans noktası görme eğilimi taşıdığımı ifadeye çaba­lamışım. Fakat bu düşüncemi fazla ileri götüremedim. Çünkü, kültür «doğru» nun referansı olarak alınacaksa, ahlâk iflâs ederdi. Ederse etsin diyemiyordum. Farkettiğim kadarıyla, ahlâkı dışarıda bı­rakmak, İnsanî olan her şeyi açıklamasız bırakmak demekti. Ahlâksız olmak İnsanî olanın içine dahil edilse bile böyle bir katılımı ancak mantıklı kalarak başarabilirdik. Ahlâksız olanı İnsanî olan içine ka­tan mantık, bir başka ahlâkı (diyelim ki sosyal ve fizikî zaruret fikrini) esas kabul etmek zorundaydı. Hangi ahlâk ? Bu soruyu 'yaratılışı, varlığı müm­kün kılan ahlâk' diye cevaplandırabildim. Yeniden doğmayı, dirilmeyi mümkün kılan ahlâk, ancak ya­ratılmayı mümkün kılan ahlâk olabilirdi. Varlığımı borçlu olduğum, doğru mu eğri mi davrandığımı ka­rara bağlayan olabilirdi ancak. Böylece öteden beri sahip olduğum ve beni kendimi kandırmaktan alıkoyan "deus otiosus" inancı, içimde Islâm itikadının Al­lah, Kaadir-i Mutlak inancına inkılâb etti. Ateş'ten uzak kalmayı, Bahçe'ye girmeyi isteyen biri olma güvenine (ve belki de safiyetine) sahip oldum. El­hamdülillah.
·
68 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.