Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

520 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
29 günde okudu
Masumiyet Müzesi - Kemal Bey'in Sarsıcı Aşkı
''Hayatımın en güzel anıymış, bilmiyordum.'' syf.11 Her şey, Kemal Basmacı veya Kemal Bey'in bir gün nişanlısı Sibel ile birlikte Nişantaşı'nda gezerken nişanlısının Şanzelize Butik'in vitrininde bir çanta görmesiyle başlıyor. Ertesi gün butiğe çantayı almaya giden Kemal Bey akrabası olan Füsun'un orada tezgahtar olduğunu öğreniyor v olaylar başlıyor. Çok fazla detay vermek istemiyorum. Ama Kemal Bey ile Füsun gözlerden uzak bir kaç aylık (Kemal Bey gibi tam süresini hatırlamıyorum şu an) bir beraberlik yaşıyorlar Merhamet Apartmanı'nda. Hilton'daki Sibel ile nişanına Füsun da geldikten ve onların mutluluğunu izledikten sonra Füsun sessizce ortadan kayboluyor. Kemal Bey aşk hastalığına kapılıyor ve her şeyden herkesten uzaklaşıyor. Uzunca bir süre nişanlısından saklasa da en sonunda her şeyi açıklıyor ve ayrılıyorlar. (Tabi ki yazıldığı kadar çabuk değil) Kemal Bey uzunca bir süre İstanbul'un sokaklarında Füsun'u arıyor. Bu süreçte eski alışkanlıklarını, eski neşesini, çocuksuluğunu kaybediyor ve bir anda olgunlaşmaya, büyümeye başlıyor. Her ne kadar 30 yaşında da olsa varlıklı bir ailede büyümesi onun eğlence dolu, sorumsuz bir hayat yaşamasına sebep olmuş. 9 ay sonra Sibel'den de ayrılınca Füsun'a yazdığı mektuptan cevap geliyor ve Çukurcuma'daki Füsunların evine akşam yemeğine davet ediliyor. Bu yemeğe giderken ben de Kemal Bey gibi heyecanlıydım. Ama içimde de küçük bir korku da yok değil. Füsun'un evlenmiş olduğunu öğrenen Kemal Bey'e o an acıdığım kadar hiç acımadım sanırım. O yıkıldı, ben de yıkıldım. Ama Kemal Bey küçük mutluluklardan, küçük temaslardan, küçük bakışlardan, hatta onunla aynı havayı solumasından bile mutlu oldu ama ben olamadım. Bir insan nasıl bu kadar sevebilir, diye çok düşündüm. Ben kimsenin beni kendi hayatını hiçe sayacak kadar sevmesini ve içselleştirmesi istemem. Aynı şekilde ben de kimse bu kadar yoğun sevmek istemem. Kemal Bey resmen kendini yok saydı. Aşkın gözü körmüş meğer. Her ikisi de bunu çok ağır bedeller ödeyerek anladı. Bu sırada İstanbul'un yapısındaki, insanlarındaki değişiklikler gerçekten çok güzel kaleme alınmış. O güzel şehir neler neler görmüş, neler yaşamış. Toplumsal olaylara da azıcık da olsa değinerek bize o zamanın İstanbul'unun nasıl olduğunu anlatması çok güzeldi. Kemal Bey; 8, koca SEKİZ, yıl boyunca neredeyse her akşam Çukurcuma'ya Keskinlere (Füsunların soyadı) akşam yemeğine gitti!!! Benim aklım bunu almıyor. Dokunamadığı, sevemediği, sadece gördüğü kişiyi sevdi. Çok ağır bir yük. Her iki taraf için de. Başta ben Füsun'un habersizce Kemal Bey'i terk etmesinden dolayı Kemal Bey'in yarım kalmışlık hissettiği için böyle davrandığını, bunalıma girdiğini düşünmüştüm. Hatta hala daha Füsun tarafından yanıtlanmasını istediğim çok soru var. Kemal Bey o kadar aydan sonra Füsun'u ilk defa görünce neden ''NEDEN?'' diye sormadı mesela. Neden beni terk ettin? Neden konuşmadık? Neden evlendin de beni şu an eve çağırdın? Neden bana eziyet ediyorsun?... Onu görmek bile Kemal Bey'e yettiği için ağzını bile açmadı, bu sorulardan korkar da tekrar gider diye çünkü onu görmemek, yanında olup sarılamamaktan daha kötüymüş. Çünkü Kemal Bey çok sevmiş. Kitabın son sayfasında bundan emin oldum. ''Herkes bilsin, çok mutlu bir hayat yaşadım.''
Orhan Pamuk
Orhan Pamuk
'tan okuduğum ikinci kitaptı. İlk
Kırmızı Saçlı Kadın
Kırmızı Saçlı Kadın
'ı okumuştum. O da değişik bir kitaptı. Ama
Masumiyet Müzesi
Masumiyet Müzesi
gerçekten apayrı bir yere sahip şu an bende. Yıllardır okumak istediğim bu kitabı en sonunda arkadaşımdan ödünç alarak okudum. Uzun bir zamandır okumak istediğim için başta beklentim çok yüksekti. O yüzden kitabın başlarında çok şaşırdım, neden bu kadar okumak istediğimi anlayamadım. Bunun iki sebebi var sanırım. Birincisi
Orhan Pamuk
Orhan Pamuk
'un Türkçesinin çok iyi olmaması. Okurken gerçekten cümlelerin yapısının bozukluğu okuma zevkimi, hızımı ve anlamamı bozdu diyebilirim. İkincisi ise Kemal Bey'in aşık değil de takıntılı olduğunu düşünmüş olmam. Gerçi kitabı bitirdiğim halde hala daha biraz takıntılı olduğunu ama aşık da olduğunu düşünüyorum. Kitabı okudukça bunlara alıştım. Sona doğru zaten elimden bırakamaz oldum. Ama kitabı bir de Füsun'un gözünden de okumak isterdim. Kitabın müzesini de İstanbul'a ilk gittiğimde ziyaret edeceğim. Kitabı okuduktan sonra Nazan Öncel'in Masumiyet Müzesi'nden etkilenerek yazdığı ''Canım Benim Nasılsın''ı dinlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Her bir sözü çok anlam ifade ediyor. Tabi ki kitabı okuduktan sonra.
Masumiyet Müzesi
Masumiyet MüzesiOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 202241,6bin okunma
·
40 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.