Gönderi

·
Puan vermedi
Ayşe Kulin’in LGBT içerikli romanı. Kitaba başladığımda da içeriğini biliyordum. Bir Türk yazarın eşcinselliği nasıl irdelediğini merak ederek başladım kitaba. Ayşe Kulin’in dili o kadar akıcı ki çok yoğun bir dönemde olmama rağmen 3 günde bitirdim kitabı. Pek çok soru işareti bıraktı kitap kafamda. Bir çeşit tatminsizlik hissediyorum. Kitabı okurken bana farklı farklı duygular tattırıp bir çok yerin altını çizdiren kitap sonu ile beni tatmin edemedi sanırım. Yeteri kadar hissedemedim. Devamı niteliğinde iki kitabı daha varmış, bu kitabın. Herhangi bir soru işaretim cevap bulur umuduyla kalanını da okuyacak gibiyim. -Spoiler- Kitap daha en başından aslında bize kimin öldüğünü söyleyerek başlıyor. Biz henüz karakterleri tanımadığımızdan anlamasak da okurken ölenin Bora olduğunu bariz bir şekilde anlıyoruz. Bunu söylemek için kitabın sonuna gelmeye gerek kalmıyor. Bu merak duygusunu azaltıyor mu derseniz, hiç azaltmıyor. Bora ve İlhami arasındaki aşk beni ciddi anlamda çok etkiledi. Özellikle ilk kısımlarda. Aralarındaki diyaloglar kitaptan en çok keyif aldığım şeylerden biri olabilir. Bora’nın gençliğinin getirdiği enerji, hafif alaycılık… mest oldum. İlişkilerinin ilerleyen kısımlarında pahalı hediyelerin gündeme gelmesi beni biraz huzursuz etti, dürüst olmak gerekirse. İlhami başından beri maddi durumu yerinde bir karakter, evet. Sevdiği adama hediyeler alması kadar da doğal bir şey olamaz ama her ufak sorunda ilk başvurduğu şeyin para olması ve zaman zaman sadece kafasının içinde de olsa maddi durumlarındaki farklılığın bir acıma veya aşağılama maddesi olması ürpetiyor beni, insan sevdiği kişi kim olursa olsun nasıl böyle bir şey düşünebilir dedirtiyor, İlhami’nin bazı düşünceleri bana. Ve artık son kısımlara doğru iyiden iyiye artan paranoyalar… Her şey bir yana ben ne kadar ilişkilerini sevmiş olsam da başta, İlhami’nin nasıl ve ne zaman ortaya çıktığını çözemiyorum. Ona olan acıma duygusunu anlayabilirim ama aşkını… Kafamdaki büyük soru işaretlerinden biri bu. Evli, çocuğu olan ve evlendiği kadına aşık olarak evlenmiş bir adam nasıl olur da bir gecede biseksüel olduğunu keşfedebilir veyahut kabullenebilir? Gözümde zor bir ihtimal gibi. Böyle bir aşkın aldatma hikayesi ile gölgelenmemesini isterdim. Ayşe Kulin yazdığı kitap ile sesini çıkarmaktan korkan koca bir topluluğa ses olmuş. Sadece eşcinsellere değil, toplumda aykırı görülmüş ve ötekileştirmiş herkese. Peki bunu yaparken nasıl bazı şeyleri bu denli yanlış dillendirmiş? Bora’nın tecavüze uğradıktan sonra eşcinselliğe yönelmesi mesela. Bu detay sanki eşcinsellik doğuştan değilmiş de sonradan gelen bir şeymiş gibi bir algı oluşturmuş. Sanki seçimmiş gibi. Ya da bu kadar hassas bir konuya dokunup insanlara eşcinselliğin problem yaratmaması gerektiğini vurgularken Bora’yı sanki tek eşli kalmayı beceremeyen bir karakter gibi göstermesi ve daha niceleri. Ve Bora’nın ölümü… Bora o balkondan nasıl düştü, çözemedim. Yazar bizim hayal gücümüze bıraktı biraz, belki de. Handan mı itti, Eda mı itti, Bora atladı mı? Başlı başına Bora’nın ölümü beni çok yaraladı. Çocukluğundan bu yana türlü türlü acılar çekmiş Bora’nın sonunda mutluluğu, onu avuçlarının arasına alabilecek kadar yaklaştığı anda hayatını kaybetmesi. Yaralanabileceğimi bile bilmediğim yerlerimden yaralandım. Ve belki de bu konuda en can alıcı noktalardan biri de Bora’nın o balkondan düşmek konusunda şakayla karışık İlhami’ye laf sokması. Keşke her şey farklı olsaydı… Kitabı herkese öneririm. Belki önyargılarınızı kırmanıza yardım eder. Aşkın cinsiyeti olmadığını görmemizi sağlar, toplum olarak. Hiçbir aşk aldatmayı haklı çıkarmaz ama kitabın sonunda İlhami’nin de Eda’ya dediği gibi ‘Sen benim seni aldatmama kızmıyorsun, bir erkekle aldatmama kızıyorsun.’ durum bu olmamalı. Aldatmanın bir problem teşkil etmesinin tek sebebi aldatma olması. Aldattığı cinsiyet değil.
Gizli Anların Yolcusu
Gizli Anların YolcusuAyşe Kulin · Everest Yayınları · 20198,2bin okunma
·
90 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.