bazı kitaplar vardır ne edebi ne düşünsel alanda bir iddiası yoktur, üslubu basit anlatimi sadedir fakat kendini bir çırpıda okutur ve bitirince içinizde kocaman bir iz bırakır, bir ağaca kaba saba bir çakıyla isim kazır gibi.
Suada'nın hayatını pencere olarak alıp diğer kurbanların yaşadığı mezalimi , yüz karası savaşı anlatan bu kitap benim için bu yerdedir. yazarın kitabın ilk kısımlarında alelade bir anlatımı olsa da savaşın başladığı kısımda aklınız sadece tek suçu başka bir kitaba inanmak olan insanların tüm dünyanın şahitliği eşliğinde kıyımına kilitleniyor. gerçek dünyada insanların birbirine yaşattıklarına hiçbir kurguda rastlanamıyor ve o zaman anlıyorsunuz ki gerçek öykülerin iyi bir yazardan çok cesur bir yazara ihtiyacı var.sonlarına doğru boğazım düğüm düğüm okuduğum bu kitabı yazmaya ben cesaret edemezdim çünkü.