Gönderi

268 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
---Çanakkale'ye Yürüyüş--- Atsız, ne de güzel anlatıyordu Çanakkale'yi, "Bir tarafta her türlü vesaitle pusatlanmış soğuk kanlı İngilizler, çevik Avusturalyalılar, sporcu Yeni Zelantlılar, korkunç Senegalliler, vahşi Hintliler, insanla maymun arasında dehşetli bir mahlûk olan Maûrîler, Martinikliler diğer tarafta da sessiz ve gösterişsiz Türkler vardı." derken. Atsız Ata'nın bence buradaki en büyük rahatsızlıklarından birisi, İngilizler ve bize karşı cephede savaşan tüm dünya insanlarının mezarlarını titizlikle ettikleri ziyarete karşılık bizimkilerin sadece 'Ah Çanakkale' benzeri tabirler kullanarak bu ziyaretlerin yapılmasını isteyip kimsenin oraları ziyaret etmemesi diyebiliriz. Buna daha kolay ve şu devirden örnek verirsek, insanların 'Buluşalım' fikri ve karşılığında 'Tamam' denmesi ve o buluşmaların uzun yıllar aradan sonra gerçekleşmesi veya yapılan bu 'Buluşma' planının lafta kalması diyebiliriz. Peki ya şu 'Kızıl Elma' türküsüne ne demeli ? Asya Boz Kurt dolacak, Rus’un benzi solacak, Olukça kan akarak İlk yurt bizim olacak *** Kurarak kuraltayı Alacağız Altay’ı. Japon, Çin, Rus demeden Çekeceğiz bir yayı. *** Asya Boz Kurt dolacak, Çin’in yüzü solacak, Dört yan kana boyanıp Öz yurt bizim olacak. Bunun gibi niceleri var. Bunlar bile insanın kan akışını hızlandıran şeyler. O günleri, saf kan Türk olduğumuz, bozulmadığımız zamanları arıyor insan. Ve haklıda.. Devamında ise Çanakkale Yürüyüşünde, gezdikleri yerleri anlatıyor. Özellikle Anafartalar gezisinde çok güzel, insanı hem gülümseten hem hüzünlendiren hikayeler vardı. Tabi dönüş yolculuğunda söylenen şiirden de bahsetmezsem rahat edemem. Buyurunuz ; Asırlar bize yaştır, Kemal ülküye baştır, Bize yol göster Kemal, Anayurda ulaştır. Kendisi bir yerde de tarihimizi Lozan sonrasından başlatmak isteyen, Osmanlının Arap falan olduğunu zanneden bilgi yobazlarına değinir. Haklıdır da. Kendi dediği gibi de Lozan sadece Şanlı Türk Tarihinde düşen bir 'Yaprak' olup, öncesinde Türk olduğumuz gibi sonrasında da ve her zaman da Türk olmaya devam edecek ve bundan gurur duyacağız. ---Türkçülüğe Karşı Haçlı Seferi--- Burada anladığım kadarıyla biraz CHP eleştirisi yapıyor kanımca. Tabi buna takılmadım. Öğretmenler arası bir tartışma var ve bir dergi çıkartacaklar. Sanırsam ismi Orhun oluyordu. He bu arada kendisi de 'Türkçe Öğretmeni' olarak atanmış, onu da ekleyelim de öğretmenlerle ne işi var demeyelim. CHP eleştirisi yargısına nereden kapıldın diye düşünürseniz de 1962 seçimlerinde CHP başa gelir de Faşist Atsız ve Arkadaşlarını yargılarsa gibi bir tabir kullanmıştı, oradan sonra emin oldum bende buna tabi. Ardından Atsız'ın iş başvurusuna Askeriye de öğretmenlik ya da benzeri çıkmış ve burada polis de yaka paça yemekten kaldırıp onu getirmişti. Tabi sonradan olayı öğrenince hatırladığımla yazdığım şeylerin arasından bunu unutmam; "Halk Partisinin polisi önce ateş ediyor, sonra nişan alıyor. Taktik meselesi" diyordu. Ya o muhteşem söz ; "Ne de olsa Türküz, yalana dolana aklımız ermiyor" deyişi, bunlar benliğimiz için önemli veriler aslında. Aslında benim şahsi fikrim, Atsız'ın, Atatürk sonrası İnönü CHP'sinde işlerin Atatürk ile ilgisinin uzaktan yakından alakası kalmadığını, halkın partiden uzaklaştığını söylemeye çalışmasıdır. Mesela ben bunu gayet anlayışla karşılıyorum çünkü merak edip biraz baktığım zaman -doğru yazdığımdan emin değilim burayı- 'Koalisyon' hükümetleri hariç Atatürk sonrası CHP'nin İnönü başarısızlığının ardından hiçbir seçimde başa gelemediğini gördüm. Yanlışım varsa düzeltin. Bu da aslında CHP'nin nasıl da şerefli bir adamın arkasına sığınarak hiç de şeref kelimesinin anlamlarına sığmayacak davranışlar içerisinde bugünlere geldiğini gösteriyor. Bunları rahatlıkla söyleyebiliyorum, ne de olsa Atsız Ata'nın öğrencileriyiz. Ağzımızda "Vatan,Devlet ve Millet" kelimeleri varken, bunların hangisi kimi rahatsız eder değil mi ? (Niğde Ülkü Ocakları Başkanımızın konuşması geldi aklıma) Şimdi size bir sır vereyim diye başlayan bi cümle vardı. Halk Partisi çağının sırlarından, yani bu sırrı bir ben biliyorum bir de bütün dünya dediği. Gerçekten bambaşka bir adam. Dalkavuklar Gecesi sonrası bu kitabı da çok güzel geldi bana. Sabahattin Ali'den bahseder. Hasan Âli ile karıştırıldığını, milli şef ile beraber birtakım kimselerin Atsız gibi milliyetçi bir insana düşman olduklarını anlatır. Düşünsenize Milli Şef (!) ama Milliyetçi ve şuan Türkçülerden dediğimiz birisine düşman. Eh ne kadar Milli olduğu ortada. Atsız'ın da dediği gibi CHP başta olsaydı onun o zaman ki korkusu şuan da benim korkum olurdu ancak o zaman ki Demokrasi dediği özgür irade şükürler olsun şimdide var. Atsız'ın "Dünya binbir türlü süt emmiş insanlarla doludur. Ayrıca her insan az veya çok inek sütü de içmiştir. Demek ki her insanın bir anası, bir de inek süt anası var. Tabii her ineğin bir öküz kardeşi olur. Şu halde her insanın da bir öküz dayısı var demektir. İnsanların niçin zeka ve insanlık dışında hareket ettikleri anlaşılıyor değil mi? Her insan bir öküzün yeğenidir. Oğlan dayıya, kız halaya çeker derler. Herhalde bazı insanlar, süt dayılarına fazla çekiyorlar. Bundan da cihanın huzursuzluğu doğuyor." sözü oldukça açıklayıcıdır. Burada özellikle CHP tarihini bilmeyen bilginlerin (!) İsmet İnönü ile Atamızın kavgasını ve İnönü'nün başkanlıktan atılma mevzusunu bilmemesini de doğal karşılıyorum. Zaten bizi kendinden soğutan ilk örneği ve kendisini sevmeyişimizin nedenlerinden biri de Ata ile olan kavgasıdır. Kitap bir yerden sonra tamamen İsmet Paşa'ya geliyor zaten. Anılar, anlatılanlar, Paşanın bizim en büyük düşmanlarımızdan Ruslara olan dostluk çabaları gibi. Ancak burada bence İsmet Paşa düşmanlığından ziyade İsmet Paşa'nın yanlışları ve yanındaki dalkavukları görmemesi eleştirisi yapılıyor. Atsız'ın da sert hem de aşırı sert mizacı olduğunu düşünürsek bu pireyi deve yapmak oluyor. Çünkü Milli Şef'in kardeşlerine Milli Biraderler ya da Milli Kamburlar demek kim olursa olsun, bir devletin başına hakaret etmek sadece şeref eksikliğidir kanımca. Üstelik çocuklarına da Şefzade lafzını yakıştırmak oldukça yanlıştır ve Atsız da bunları söylemiştir. Yani yapılmaması gerektiğini. Tam da bu kadar İsmet Paşa yeter, adamı tamamen kötü göstermeye gerek yokken Ata da bunu hissetmiş ki, konuyu kapatmış ve kendini anlatmaya geçmiş. Kendisini, kendi ağzından dinlemek, onu tanımak için oldukça iyi olacaktır zaten. Ne güzel ya. Kendini anlatan ya da bir tarihi anlatacakken ta atalarından başlayanları örnek vererek başlamak ve bunu yapmadan -ki iyi ki yapmamış- direkt konuya giren Atsız, maceralarını da anlatıyor ve bunlar oldukça gülümsetiyor insanı. Tabi burada beni meraklandıran ve hüzünlendiren sebep var. Atsız, Apandist şüphesiyle sürekli doktorlara gözüküyor. Kendi öğrenciyken durumun farkında ama koskaca doktorlar bunun farkında değil ve beni üzen tarafı bu büyük (!) doktorlardan birisi de Atamızı da vefatından önce muayene eden Abrevaya. Bağlantıyı kurduğunuzu düşünüyorum. Burada anılarını anlatırken mesela Köprülüzade Fuat vardır ki bir lafı çok mühimdir. "Meb'usların siyasetle uğraşması yasaktır" diye. Çok hoşuma gitmişti. Ardından CHP'nin Türkçü ve Komünistlere karşı 1944 öncesi tutumundan yeni bir başlık altında söz edilmiştir. Bu bölüme girerken insanın ot gibi aynı zamanı yaşamak istemiyorlarsa ileriyi düşünmek zorunda olduklarından bahsediyordu. Bir milletin savaş sonrası bile devrinin en güçlü devleti İngiltere'ye 1-2 sene içinde kafa tutabilecekken nasıl olup da maneviyatının azaltıldığını, nasıl savaşçı ruhunun sömürüldüğünü maddeler halinde anlatıyor ki bu maddeler oldukça önemli aslında. Benim burada önemli gördüğüm noktalardan birisi de CHP'nin 6 okundan birisi Milliyetçilik olduğu halde kendisi Türkçülüğü sevmez, Türk Ocaklarını da kapatırdı. Böyle bir durumda benim merakım bu ülkenin ve Atatürk'ün kurduğu bir parti, nasıl olur da 'Milliyetçilik' çizgisinden şaşabilir ? Anlam veremiyorum. Sanırım biraz korku biraz da menfaat bunda etkili olmuştur sonuçta CHP, Yaşasın Millet Varolsun Vatan yerine 'Yaşasın Milli Şef' diyeni önemli yerlere getirip Türk Çocuğunu, Vatan Sevdalısını kendinden soğutuyordu. Finali ise tamamen kendisine yaraşır şekilde ve biraz da İsmet Paşa'nın bu sefer dalkavuklarına değil, onlar nedeniyle körelmiş olan kendisine söylemiştir. "İsmet İnönü’nün büyük suçu, Türkçülüğü düşman bilerek bu romantizmi yıkmağa calışması olmuştur. Halbuki Türkçülük, o zamana kadar İsmet Paşaya düşman değildi. Hatta aile babasıdır diye onu biraz tutuyordu bile. Fakat o, bunu anlayamadı. Tarihin asla bağışlamıyacağı bir suç isleyerek Türkçülüğü yıkmağa çalıştı. Türkçüler takım takım hapislere girdiler ama Türkçülük yıkılmadı. Yıkılan kendisi oldu."
Çanakkale'ye Yürüyüş - Türkçülüğe Karşı Haçlı Seferi
Çanakkale'ye Yürüyüş - Türkçülüğe Karşı Haçlı SeferiHüseyin Nihal Atsız · İrfan Yayıncılık · 2015732 okunma
·
103 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.