Tutkularının tarihte kök salmadıkları aşikardı; tutkuları, sıtma dolu balçığa gömülü köylerinden dışarı çıkmıyor, bir elin
parmaklarını geçmeyecek sayıdaki evlerin ortasında gelişip gidiyordu. Gündelik yiyeceğin ve paranın ivediliği ve sefaleti vardı
bu tutkularda. Kibarlık budalalarının şekilciliğine bürünüp kendilerini gösteren bu tutkular, küçük ruhların ve ıssız toprakların dar dünyasında kabardıkça kabarıyorlardı;dul kadının ocağında çalı çırpının zayıf ateşi üzerinde homurdanıp ıslık çala çala kaynayan toprak tencerenin kapağını zorlayan buhar gibiydiler.