Orada oturup hiçbir şey sormadan alayını işe alıyordum – zencileri, Yalıudileri, felçlileri, sabıkalıları, fahişeleri, manyakları, sapıkları, geri zekâlıları; yeter ki karşımdaki iki bacağının üstünde durabilsin ve elinde telgraf tutabilsin. Yüz bir şubenin müdürlerinin korkudan ödleri patlıyordu. Ben gülüyordum. Yarattığım korkunç karmaşayı düşünerek bütün gün gülüyordum. Kentin her yanından şikâyet yağıyordu. Hizmet sekteye uğramış, kabız olmuş, boğulmuştu. Bir katır bile adrese benim koşum taktığım tiplerden daha çabuk ulaşırdı