Gönderi

Ahlâkî olgunluk elde edilmeden bilimsel üstünlüğe erişilemez. Meselâ hırsızlık bir ahlâkî bitkinliktir. Bu davranış bir toplumda yaygınlaşmışsa, hayatın her yönüne kolaylıkla sirayet edebileceği için hem toplumu yozlaştıracak hem de bilimsel ilerlemeyi engelleyecektir. Hırsızlık, çok âdi ve basit bir ahlâkî çöküntü olmasına rağmen, kolaylıkla rüşvete, yalana, bencilliğe ve kopyacılığa yol açacağından -zaten bunlar mevcut oldukça bilim de mümkün olamayacağından- zincirleme bir etkiyle fikri hayatı her yönden zehirleyecektir. Ahlâkın bilim açısından temel bağlamsal şart olduğu gerçeğini, İslâm medeniyeti örneğinde açıklamak kolaydır. İslâm geldiğinde, mevcut ahlâkî ve toplumsal değerleri sorgulamış, ahlâken bitkinlik olarak gördüğü bu değerleri, yüksek ahlâk değerleriyle değiştirmek istemiş ve böylece o toplumda büyük bir ahlâkî mücadele başlamıştır. Bunun neticesinde iyi ile kötü arasındaki bu mücadele hayatın her boyutuna yansımıştır. Bu medeniyette, yeni ahlâkî değerler zaten bilgiyi yücelttiği için, ahlâkî mücadelenin ayrıca fikrî mücadeleye dönüşmesine gerek kalmıyordu, Gerçi bu dönüşüm tabii olarak zaten gerçekleşiyordu; çünkü bu tür bir mücadelede yer alan fert ve gruplar, kendilerini fikren müdafaa ve haklılıklarını ispat edebilmek için fikirler geliştirmek zorundaydılar
Sayfa 146 - İsam YayınlarıKitabı okudu
·
40 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.