Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Aziz Thomas Aquinus, Aristoteles’in felsefesini, sâdece Kurtubalı İbni Rüşt’ün şerhleri aracılığıyla tanıyıp öğrenmişti. Biz batılılar, aritmetik, cebir, tıbbın temelleri, mekanik bilimi, kimya ve gökbilim gibi ticaret tekniğimizi de İslâm uygarlığına borçluyuz.
Sayfa 232 - PdfKitabı okuyor
·
276 görüntüleme
Dildade okurunun profil resmi
Buraya Sigrid Hunke'nin Batı'yı Aydınlatan Doğu Güneşi isimli kitabından ufak bir alıntı birakmak istiyorum ve yakın zamanda
Bizi Bize Zindan Ettiler
Bizi Bize Zindan Ettiler
isimli kitapta aynı konu üzere tesadüf etmem sizinle paylasma isteği uyandırdı bende sevgilerle..
leydi spinoza okurunun profil resmi
Alıntıyı okuyacağım şimdi. O arada ben yazara baktım, ilgi çekici görünüyor, hattâ pdf bile var, ben okurum, ama ne zaman bilemem. Teşekkür ederim paylaştığınız için.
1 sonraki yanıtı göster
Dildade okurunun profil resmi
"Batı, gelişme olanakları açısından Müslüman Arap dünyasından iki ya da üç yüzyıl daha önde olduğu halde ilerlemenin yavaş yavaş başlayabilmesi için bin yıl geçmesi gerekti. İşte bunun nedeni ancak bu gerçek ışığında anlaşılabilir ve bunun dışında anlaşılamaz. Alacakaranlıkta uçmaya başlayan Minerva’nın baykuşları üzerine Hegel’in söyledikleri, Yunan biliminin çöküş dönemindeki son titreşimleri için de söylenebilir ve Batı biliminin bin yıllık kuluçka dönemi içinde geçerlidir. Ama Arap gelişmesi için geçerli değildir. Burada bilim garip bir biçimde “Kültür ağacının geç dönem meyvesi” değildir. Fetihten sonra henüz bir yüzyıl geçmiştir ve Kur’an’ın teolojik olarak işlenmesi henüz tamamlanmıştır ki, Arap bilimindeki gelişme birdenbire ortaya çıkar. Bilim tıpkı bir kış kuraklığından sonra topraktan fışkıran bir çiçek denizi gibi fışkırır ve çok kısa zamanda dünya çapında üne kavuşur. Henüz genç olan beceriksiz ve dik kafalı İslamiyet kısa sürede diğer dinlerle karşı karşıya gelir. Bir tarafta Sünni Müslüman inançların özgür düşünceli mezheplerinin temsilcileri savaşa hazır bir biçimde mevzilerine yerleşir. Başka bir tarafta ise düşünce ayrılıkları katı dindarların birliğini bozar. Ve onları çeşitli ekollere böler. Bunun çok hızlı ve öldürücü sonuçları olabilirdi ama genç İslamiyet olgun dinlerle ve felsefi inançlarla hesaplaşma sırasında, kendi düşünsel gücünü denemek zorunda kalır ve fevkalade bir sonuç alır. Çünkü o, aynı dönemin Hristiyanlığından çok farklı bir durumdaydı. Bu onun hem şansı hem de şanssızlığıydı. O Allah’la kul arasında bir aracı kabul etmez ve dolayısıyla, sağlam bir örgütlenmeye sahip bir ruhban sınıfı, her şeye kadir ve her şeyi denetleyen bir iktidar tanımaz; en azından bu tayin edici dönemlerde tanımaz. Dini ve dünyevi otorite; yani Halife Sünni eğilimleri desteklediği ve el-Mansur’dan el-Me’mun’a kadar bü- tün Abbasîlerden daha az açık olduğu halde, düşüncelerin hareket alanı burada, çok genel anlamda, daha geniş, sapkınlık ve kâfirlikle suçlama daha azdır. Kuşkusuz taassubun dini hoşgörüye galebe çaldığı her yerde -burada da- bilim derhal durur."
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.