Nesnel düşünce becerisi akıllılıktır, düşünmenin ardındaki duygusal durum ise alçakgönüllülüktür. Nesnel olabilmek, yani kişinin aklını kullanabilmesi ancak kişi alçakgönüllü tavır içindeyse ve kendini çocukluğundaki "her şeye gücü yeten" ve her şeyi bilen" olma hayalinden
kurtarabilirse olasıdır. Bu, sevme sanatının uygulanması tartışmasında şu anlama gelir: Sevgi, narsisizmin hemen hemen olmadığı alçakgönüllülüğün, nesnelliğin ve düşüncenin gelişmekte olduğu yerde vardır. Kişi tüm yaşamını bu amaca adamalıdır. Sevgi gibi alçakgönüllülük ve nesnellik de birbirinden ayrılmaz. Eğer ben bir yabancı hakkında nesnel olamıyorsam ailem için de olamam; bunun tersi de geçerlidir. Eğer sevme sanatını öğrenmek istiyorsam, her durumda nesnel olmayı denemeli, nesnel olamadığım durumlara karşı da duyarlı olmalıyım. Karşımdaki kişi hakkında kendi ilgi, gereksinim ve korkularımı işe karıştırmadan o kişinin gerçek kişiliğiyle, narsist düşüncelerimle
çarptırılmış kendi oluşturduğum kişiliği arasındaki farkı görmeliyim. Nesnel ve akıllı olabilme yetisine sahip olmak sevme sanatını başarmanın yarı yolu sayılır, ancak kişinin bunu ilişki kurduğu tüm insanlar için geçerli kılması gerekir. Eğer kişi nesnelliğini sevdiğine saklamak ister ve diğer ilişkilerinde nesnel olmazsa, her durumda başarsız olduğunu kısa zamanda görecektir.