...radyo programlarının kapanışında sarf edilen tuhaf bir cümle var: "Dinlediğiniz için teşekkürler." Durup düşündüğünüzde bu deyiş gerçekten son derece hayret verici. Eğlendiren, görünürde değer içeren bir şey veren kişi bunu alan kişiye neden teşekkür etsin ki? Alkışı kabul etmek ayrı, fakat dinleyiciye sizi dinleyip eğlenme lütfunu bahşettiği için teşekkür etmek bambaşka bir şey. Bu durum verilen hizmete atfedilecek değer yahut değersizliğin tüketici veya alıcının keyfine kaldığı anlamına geliyor; verdiğimiz örnekteki tüketiciyse halktan başkası değil. Kreisler'in bir konçerto çaldıktan sonra dinleyiciye teşekkür ettiğini bir düşünün! Az önce örnek olarak verdiğimiz radyo programcısının durumu, gösterisini yapmanın yanı sıra kendisini izleyenlere eğlenmeleri için yalvarması gereken saray soytarısından farklı değil. Ve saray soytarılarının insanın yaşayabileceği en küçük düşürücü duruma girdiği herkesin malumudur.
Elbette ki burada radyo spikerlerini eleştirmiyoruz. Bu ifade yalnızca toplumumuzda sıkça rastlanan bir tavrı örneklemek amacıyla kullanıldı: birçok insan davranışlarının değerini davranışın kendisiyle değil de bu davranışın nasıl kabul gördüğüyle ölçüyor. Pasif olan alıcı kendisine yöneltilen şeyi başarılı yahut başarısız kılacak güce sahip. Dolayısıyla biz de hayatta birey olarak yaşayıp davranmaktansa oyuncu olma eğilimine kapılıyoruz.