Gönderi

10 Yılda 15 Milyon Genç Heder Ediliyor..
Bugün takvim yaprakları 20 Mayıs'ı göstermektedir. 19 Mayıs ile ilgili yaptığım bir araştırmada şöyle bir metin ile karşılaştım: "19 Mayıs 1919, esaretten kurtuluşa atılan ilk adım, İşgal altındaki bir ülkenin kurtuluşunu millette gören ve İngiliz donanmasının demir attığı İstanbul'dan silah arkadaşlarıyla Anadolu'ya geçen Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'da yaktığı bağımsızlık meşalesi 103 yıldır dünyayı aydınlatmaktadır." Tarihe baktığımızda Osmanlı Hilâfet Devletinin hüküm sürdüğü dönemin, İslam fıtratı üzerine yaratılmış insanların fıtratlarına uygun olarak yaşadıkları bir dönem olduğunu görürüz. Müslüman ve gayrimüslimlerin tebaasında yaşadığı bir devlet olmasına rağmen halkın huzur ve güven içerisinde bir yaşam sürdüğü tarihte görülmektedir. İnsan, fıtratına uygun bir yönetim nizamı ile yönetilmek zorunda mıdır, buna gerçekten ihtiyacı var mıdır? Sorularına cevaben şöyle diyebiliriz: İnsanın fıtrat üzere doğması, her çocuğun mükemmel bir yaratılışla dünyaya gelmesi, yaratılış özelliği itibariyle ve isteyerek hakkı kabul etmeye hazır hâlde yaratılmış olmasıdır. Bu bağlamda her çocuk günahsız, tertemiz doğar ve üzerine tatbik edilen sistemin hayata bakış açısına göre yönelme eğilimindedir. Ebeveyn çocuğu İslam fıtratı üzere yetiştirirse çocuk Müslüman olur. Bir Hristiyan gibi yetiştirirse Hristiyan olur. Hakikat bu ise öyleyse esarette olan bir milletin varolduğu katiyen söylenemez. Her ne kadar İslami hassasiyete sahip olan nesillerin yetişmesi için çaba sarf edilse de (!) üzerimize tatbik edilen sistem ahlâkın bozulmasında en büyük etken olmaktadır. Çünkü evde yetişen çocuklar topluma çıkıyor, okullarda okuyor veyahut sosyal bir faaliyette hatta hayatın tüm alanlarında sistemin fasitliğine maruz kalabiliyorlar. Osmanlı Devletinin eğitim sisteminde tamamen ihtiyaçlara binaen eğitimler veriliyordu. Meselâ kız çocuklarına mesleki eğitim ile birlikte dikiş, ev işleri gibi becerilerde öğretilirdi. Erkek çocukları istedikleri meslek üzerine eğitim alırdı. Peki, şuan üzerimize tatbik edilen laik sitemin milli günlerinin sanki gurur duyulacak bir neslin varoluşu anısına olmasını nasıl değerlendirebiliriz? Gençlik ve Spor Bayramı ile gençliği ifsat etmeyi hedef gösterdiler. Ve hedefi gerçek kılmak için çalışmaya devam ediyorlar. 19 Mayıs kurtuluşun simgesi değildir. Nesillerin yok oluşunu plânlayan bir hedef olarak ilân edilen günün başlangıcıdır. Bağımsızlık ve aydınlanmayı temsil eden (!) bugün gençlere armağan edilmiştir. Gençler ulusun geleceği ve ümidi, milli mücadelenin ilk adımı olarak görülüyordu. Ve hedef 10 yılda 15 milyon genç yaratmaktı. Siyasetçi, iş insanı Besim Tibuk, yıllar evvel 10. Yıl Marşı'nın hikâyesini şöyle anlatmıştır: "Bu şiirin marş olarak hazırlandığı 1933 yılında Türkiye'nin pek de övünülecek bir yanı yoktu. Bu sebeple Atatürk, İnönü'yü görevden almak istiyordu. O da iki kez Rusya'ya gitmişti. İşte bu dönemde hazırlanan marş bugün belli kesimler tarafından söylenip duruyor. Oysa bu marş, sanıldığı gibi özgürlük ve demokrasiyi değil aksine totaliter (zulme dayalı devlet anlayışı) ve militarist (askeri milliyetçi) zihniyetini temsil eder." demişti. Sonuç olarak demokrasiyi insan hakları olarak gören bir siyasetçi benimsediği bir sistem ile ilgili bu açıklamayı yapmıştır. Bundan da şunu anlayabiliriz: Günümüzde gençliğin geldiği duruma bakınca "10 yılda 15 milyon genç ve sahada heder ediliyor, ziyan oluyorlar." Demokrasi adı altında mevcut sistemde din(i) dar nesiller çoğalıyor. Üretemeyen, sürekli tüketen, düşünemeyen, gittikçe bencilleşen, aydınlık günlerden habersiz, hedefsiz bir gençlik görüyoruz. Gençliğin ve geleceğin teminatı yalnızca Raşidi Hilafet Devletinin varlığı ile mümkün olacaktır. Zira insanlığın kurtuluşu, dünyanın yaşanabilir hâle gelmesi ancak İslam'ın yönetim nizamı olan Hilâfet ile sağlanabilir. İnsanoglu ekmeğe ve suya duyduğu ihtiyaç kadar Hilafete muhtaçtır Yok etmeye, üstünü örtmeye çalışsalar da İSTİKBÂL İSLÂM'INDIR‼️ Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır: "Rasulünü hidayet ve hak din ile gönderen O'dur. Öyle ki; müşrikler hoşlanmasalar da onu (hak din olan İslâm'ı) bütün dinlere karşı üstün kılacaktır." [Tevbe 33]
·
1 artı 1'leme
·
4.192 görüntüleme
Nazlı Hilal okurunun profil resmi
Biz gerçekten de kendi halkımız, dede ve ninelerimiz, Atatürk ve silah arkadaşları sayesinde esaretten kurtulduk. Ne derseniz deyin biz gençler milletimizi, vatanımızı sevmeye ve korumaya devam edeceğiz. Din ve kurtuluş namına verdiğimiz savaşlar birbirinden ayrı şeyler değil. Lütfen bayramlarımızı rahat bırakın.
Ciحaن Oruç okurunun profil resmi
Hilâfet, ezan, Kur'ân ve i'lâ-yi kelimetullah için verilen bir savaştan sonra; ezanı, Kur'an'ı yasaklamak ve Allah'ın kanunlarını tatbik eden peygambere halef olan bir milletin 1400 yıllık Ekmel nizamı, hilâfet sistemini yıkıp yerine batı(l)dan başına Türk konularak ithal edilen kanunlarla bu ÜMMET bir parya halinde. İngiltere'de bile şeriat mahkemeleri bile varken sizin laik seküler zihniyet bacılarımıza sokakta 2024 yılında bile rahatsızlık veriyor, türbanını yeren ve onu aşağılayıcı cümleler ediyor. Müslümanların maslahatlarını gözetmeyen bu sistemden müslümanlar rahatsız. Sizin dininiz size bizim dinimiz bize.
Kızıelmalar okurunun profil resmi
Her sözü neden çekmek istediğiniz yere çekiyorsunuz? Bütün kainat islam, her toplumda olduğu gibi bunu da inkar edecekler olacak. Fakat siz özellikle bir ülkenin kurucusunun laflarını istediğiniz yere çekiyorsunuz. Bu adamım her yaptığında bir kabahat bir suç aramak istiyorsunuz. Kimse kusursuz değil. Sizin eylemlerinize ve sözlerinize baksak sizi de dinsizlikle suçlayabiliriz. Nasıl Şii kısımda Hz. Ali gibi bir şahsiyeti Hz. Osman gibi bir şahsiyeti kafir olmakla suçladıkları gibi. Ben müslümanım ve Türk olduğumu söylemekten Atamın ve emeği geçen birçok arkadaşının annelerimin dedelerimin kan dökerek kazandığı bu ülkeden memnunum. Eksiklikleri varsa söyleriz ki herkesin ve her şeyin vardır. Eksiklikleri görürüz ve bunu düzeltmek için değerli bir şahsiyet oluruz ve düzeltiriz. Fakat siz eksiklik belirtmiyorsunuz. Siz bu ülkenin kurucularını yok sayıyorsunuz. Siz hiç Türk kimliğiyle o çok güzel gösterdiğiniz coğrafya da zulüm görmediniz. Bunu hiç mi okumadınız? O dönemin yazarları bunları ifade eder.
1 önceki yanıtı göster
Ciحaن Oruç okurunun profil resmi
Kızıelmalar
Kızıelmalar
bizim dinimiz bize milliyetçilik ve kavmiyetciligi yasaklıyor. Ayrıca biz müslümanlar olarak Rab'lik olarak Allah'ı birledik lâilaheillallah diyerek ve yaşayarak. Siz kanunlarınızı kendiniz gibi bir kuldan alıyorsanız ona yaptığınız kulluk olduğunu öğrenin sonra gelin Allah kime rahmet ediyor kime azap ediyor onu konuşalım.
6 sonraki yanıtı göster
Blau und Märchen okurunun profil resmi
Müslüman ve gayrimüslimlerin tebaasında yaşadığı bir devlet olmasına rağmen halkın huzur ve güven içerisinde bir yaşam sürdüğü tarihte görülmektedir...." Cümlesinden sonrasını okumaya değer bile görmedim. Bu yazının sahibi bilmelidir ki: Gerek batılı oryantalistlerin gerek, gayriresmi Türk tarihçilerinin çalışmaları, bizlere Osmanlı'nın sadece gayrimüslimlere değil aynı zamanda Anadolu Türklerine düşman bir devlet olduğunu açıklarlar Ziya Gökalp: Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak adlı çalışmasında, Osmanlı egemenlik sistemini; Ne Türk, Ne Kürt,Ne Arap, Ne Arnavuttu, Bütün Milletlere düşman bir topluluktu. Bu Topluluk, lazla eğlenir, Kürtü küçümser, Türkü aşağlardı diyerek Osmanlı'nın kendi tebaasına karşı görüşünü açıklar. Osmanlı denilen mekanizma, başka toplumların zenginliklerine, birikimlerine göz koyup, hiç merhamet göstermeden yağma ve talana girişen despot bir yönetimdir. Osmanlı, kendi halkına yabancılaşmış, devşirme ve despotik bir devlet geleneği olduğundan, onu savunarak halktan ve demokrasiden yana olmak mümkün değildir.Osmanlı ile övünmek demek, tebaa olmayı içsellestirmek, başkalarının bizim tebaamiz olduğu günleri özlenir kılarak bugünkü geriligimizin kompleksini gidermemiz demektir. Eğer bir Türk tarihî yazılacaksa, bunun Osmanlı'ya karşı bir tarih olmak zorundadır. Çünkü Osmanlı saray ve çevresi dışında kalan tüm halklara düşman ve zalimdir. Bunun dışında; Din devletlerinde resmi dinin dışında ki dinlere yer olmadığı gibi dinsel dogmayı ve uygulamaları da sorgulamaya olanak yoktur. Dünyanın adaletle değil mevcut eşitsizlik ve güç ilişkileriyle devamını isteyenler, insanın hak ve özgürlükleriyle değil,.kadere razı tebaa olarak kalmasını isteyenler, dinin toplumsal etkinliğinin güçlendirilmesi yoluna giderler.
Ciحaن Oruç okurunun profil resmi
Bende sizin yazınızın oryantalistler kısmına kadar okudum 😊 Bariz belli oluyor ki emperyalistlerin tuzağına düşmüş birini karşımda bulmama yetti. Ders müfredatından çıkıp gayri resmi yerli ve yabancı 40 ülkenin tarih kitaplarına bakmanızı tavsiye ederim. Bu kadar cahillik bünyeye zarar.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.