Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

304 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Kitabın atmosferine yakıştırdığım, kitabın konusu ile şarkının simgelediği şeyin pek ilgisi olmasa da Ağlayan Kadın gibi bir anlama gelen, şu şarkı ile birlikte incelemeye başlamak istiyorum. youtube.com/watch?v=XgI8g5a... -------------- İnceleme ufak tefek spoiler içeriyor olabilir. ------------------ Kitap bittiğinden beri Pamuk kitapta tasvir edilen eve neden Sessiz Ev demiş olabilir diye düşünüyorum. Büyükhanım ve kocası evlilikleri boyunca birbirleriyle bu evde doğru düzgün konuşmadıkları için mi? Fatma’ya içini döküp anlaşılmayı bekleyen Selahattin Darvinoğlu ömrü boyunca aradığı bu şeyi hiç bulamadığı için mi? Fatma kocasından korkup, kızgınlığını, tiksintisini kelimelere dökemeyip sustuğu için mi? Yoksa cüce ve büyükhanımın içsel dünyalarını birbirlerine anlatamamalarından dolayı mı? Belki de hepsi ve biraz torunların da hepsinin ayrı havada olup birbirleriyle konuşacak pek de bir şey bulamamaları… Keyif alarak okuduğum, melankolik iç burkan bir kitaptı. Tüm karakterler çok güzel işlenmiş olmasına rağmen özellikle Büyükhanım ve Recep’in kısımları çok çok güzeldi. Faruk’un arşiv okumaları ara ara beni sıksa da genel olarak çok güzel bir anlatım vardı kitapta. Her karakterle bağ kurabiliyoruz, hepsinin kendince çektiği acıları hissedebiliyoruz. Hayat dediğimiz uzun yolculukta kimiz, ne yaşadık, ne anladık bol bol sorgulatan bir kitap daha. Selahattin ve Fatma olarak iki karakterle Pamuk bize hem aydın diye tabir ettiğimiz kesimin, hem yeniliklere karşı olan, tutucu diye tabir ettiğimiz kesimin kusurlarını göstermiş. Örneğin “Batılı” olma saplantısı bulunan Selahattin karakteri, karısını kendi istediği kalıba sokamayınca “Doğulu” erkekler gibi karısının üzerine kuma getirir, yeni kanun sebebiyle dilediği gibi (Boş ol! Boş ol! Boş ol!) karısını boşayamayacağından yakınır vs. Selahattin bence kitapta da ara sıra belirtildiği gibi delirmiş, Fatma ise bence tam bir cadı yaşlı teyze. Hiçbir şeyden memnun olmayan, huysuz, aksi, herkesin arkasından iş çevirdiğine inanmış ve epey de acımasız. Özellikle Recep’e karşı... İkisi arasında hala güncelliğini koruyan inanç mı bilim mi çatışmasını ve iki tarafın birbirine olan hoşgörüsüzlüğünü bol bol okuyoruz. Metin ve Hasan ise bence birbirine benziyordu. İkisinin de platonik aşkları, bunu nasıl ifade edeceklerini uzun uzun düşünüp, düşündüklerinin minicik bir kısmını harekete geçirebilmeleri... Kendilerini yalnız hissetmeleri ve bu yüzden hoşlanmadıkları arkadaş ortamlarına katlanmaları... İkisinin de ailesinden utanması ve bir gün önemli kişiler olacaklarına inanmaları da benzerdi. Metin önemli kişi olmaya giden kurtuluşu Amerika’da, Hasan ise faşist arkadaş grubunda arar. Aslında ikisinin de net olarak istediği şey bu değildir. Aslında Hasan’a üzüldüm, bir anlık öfkeyle yaptığı şey belki de tüm hayatını etkiledi. Kitap boyunca aslında arkadaşlarına göre vicdanlı, iyi bir çocuk olduğunu gözlemliyoruz. Öfkesine kapılıp yaptığı şey sonrasındaki yıllarda belki de iyice suça batacak, belki de önemli kişi diye tabir ettiği şey eli silahlı mafya babası olarak vücut bulacak. Belki de yine önemli kişi olmak umuduyla Serdar ve diğerleri gibi insanlar tarafından kullanılıp, harcanacak. Olan biten olayları kendisinden hiç okumadığımız Nilgün’ün ölümü ise çok ani gerçekleşti, hiç beklenmedikti. Kendimi kaptırmış okurken “yok artık!!” diye bir çığlık attım. Orhan Pamuk öncesinde hiç hissettirmeden sokuvermiş ölümü hikayeye. Çarpıcı bir ölüm istemiş ve başarmış. Aynı şey kitabın başında da Recep üzerinden yapılmış aslında, kahvedekilerin onunla neden alay ediyor olduğunu düşünedururken birden cüce olduğunu anlıyoruz. Nilgün dönemin komünist kesimini temsil ettiği için suskun bırakıldığı ve baskı ve şiddetle etkisiz hale getirilmesi simgesel gibi yazılar okudum fakat bilemeyeceğim. Ayrıca sağ kesimi tamamen öcü gibi göstermiş eleştirilerine bir parça katılıyorum, Nilgün kitap okuyan, iyi, naif bir karakter olarak çizilirken diğer karakterler ise tamamen zorba çizilmiş (Hasan’ın takıldığı çocuklar) burada Pamuk bir parça haksızlık etmiş olabilir. Büyükhanımın ağzından okuduğumuz mezarlığa gittikleri 7.bölüm yazım tarzı bakımından çok güzeldi. Bir yandan babaannenin iç sesini okurken, bir an araya torunların ona sorduğu sorular giriyor, sonra yine iç sese dönüyoruz. Metin'den okuduğumuz 21. bölüm ise
Tutunamayanlar
Tutunamayanlar
'daki gibi virgüllerle birbirine bağlanan cümleler, nokta kullanılmayan tüm bölüm bir cümle şeklinde yazılmış. Tadı damağımda kaldı desem yeridir. Alternatif sonlar yazıp duralım diye ucunu epey açık bırakmış Orhan Pamuk. Dünden beri aklıma takılanlar; - Babaanne çocuklara ayrılmadan önce ne anlatacaktı? - Hasan yakalanacak mı, yakalanmazsa nasıl bir gelecekte olacak? Daha da mı suça bulaşacak yoksa daha iyi bir insan mı olacak? Ölür mü tutuklanır mı? - Hasan Nilgün’ün kendisi yüzünden öldüğünü öğrenecek mi? Öğrenirse ne düşünecek, ne hissedecek? - Nilgün’ün ölümü kardeşleri tarafından nasıl karşılandı? - Metin Amerika’ya gidebilecek mi? Faruk vebanın izini bulabildi mi? - Ayrıca babaanne öldü mü sonunda ölmedi mi ben anlayamadım. =) Öldüyse ne olur ölmediyse ne olur? Sanırım onca zaman önyargılı olduğum Orhan Pamuk’un müptelası oluyorum. Tekrar tekrar okunabilecek güzellikte bir kitabını daha bitirmiş olmanın burukluğuyla incelemeyi kitaptan şu alıntı ile bitirmek istiyorum. “Bizim tükettiğimizi sandığımız hayat denilen şey, tuhaf ve anlaşılmaz bir şey ve kimse kendi hayatının bile neden öyle olduğunu bilemiyor. Durup durup bekliyorsun ve o, bir yerden bir yere, neden kimse bilmeden, öyle giderken, sen kendi hayatın içinde, nereden nereye gittiğine ilişkin birçok düşünce düşünüyorsun; yanlışı, doğrusu olmayan ve bir sonucu bile olmayan, tuhaf düşünceler derken bir bakıyorsun, yolculuk burada bitti.”
Sessiz Ev
Sessiz EvOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 20186,8bin okunma
··
231 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
yusuf ADMIŞ okurunun profil resmi
Bir ara acaba düşüncelerimi mi okudun diye tereddüt etmedim değil.. Ben bu kadar güzel anlatamadım kitabı.. Kalemine yüreğine sağlık..
NigRa okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, ben de zor toparladım yazdım kafamdakileri.
1 sonraki yanıtı göster
Nesrin A. okurunun profil resmi
Ne kadar detaylı ve merak uyandırıcı bir inceleme, elinize sağlık
NigRa okurunun profil resmi
Teşekkür ederim.
Yasin okurunun profil resmi
Okudunuz mu bilmiyorum ama yazar sonraki kitabı olan Beyaz Kale'de tarihçi Faruk'a kitabın girişini yazdırmış. Nilgün'ün ölümünden iki yıl sonra Faruk arşivde bir elyazması buluyor. Çok güzel bir inceleme yapmışsınız ,zevkle okudum. Teşekkürler.
NigRa okurunun profil resmi
Okudum evet. Tüm kitaplarında birbirine göndermeler var, (tümünü okumadım henüz) yine bunda Kara Kitap göndermesi de vardı yanlış hatırlamıyorsam.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.