Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

166 syf.
1/10 puan verdi
·
4 günde okudu
SEVMEDİM. Söze neden 10 üzerinden 1 puanı uygun gördüğümle başlamak, sanırım en iyisi olacak. Bu puan, yazarın tabi ki yeteneğine değil, çünkü bu zaten komik olur. Bu puan, bu kitabın bana ne kadar hitap ettiğine verildi, yani hiç ETMEDİ. Beni rahatsız eden hususları sonlara doğru değinmek üzere bir kenara itip, kalan konularla ilgili birkaç kelam edeyim. Toptaş betimleme ve aktarma konusunda çok başarılı bir yazar. Eğer yanılmıyorsam bu ilk kitabı ve hiç de ilk kitap gibi değil. Cümleleri oldukça usta kurulmuştu. Bazı yazarlar, betimleme konusunda kalemi o kadar abartılı kullanıyor ki, anlatmak istediklerini zihinde canlandırmak bu abartıdan dolayı imkansızlaşıyor. Aşırı ayrıntılar canlandırılan sahneyle uymuyor, tam ‘’evet sanırım şöyle’’ derken tekrar bir tasvir yapılıyor, ‘’hobaaa o zaman şurası şöyle değil burası böyle değil’’ derken pat! sahneden çıkıyoruz. Fakat Toptaş’ın kalemi en azından bu kitap için böyle değil. Kalemle çizer gibi sözcüklerden resim yapıyor, hem de üç boyutlu. Duyguyu aktarma konusunda da betimleme ile aynı yetenek söz konusu. Endişeyi, yılgınlığı, karamsarlığı, merakı her şeyi hissettiriyor. Bedran karakteri taksiye mi bindi, bir anda köyünü mü düşünmeye başladı, hoop köydeyiz. Köye gittik, sabah oldu, zorla uyandığı sahne, o an uykunuz yok fakat o uyanmayı size yaşatıyor. Babadan korktu, ellerini gördü, kaçmak istedi, uzaklaşmak istedi ama kaçamadı derken evine geldi yatakta, birden hoop öğrenci evine gidiyoruz, öğrenci evinden sevgilisinin evine derken, ordan oraya gide gele gide gele yolculuğu beleşe getiriyorsunuz. Aktarma ve anlatma konusunda bu kadar yetenekli bir yazarla yıldızımızın barışmadığı nokta nedir? Ben Bedran deneni sevmedim. Özellikle rahatsız olduğum sapıksı şeyleri dışında, karakter çok sıkıcıydı. Sürekli bir arabesk mi desem nasıl desem bilmiyorum, itici, insanın kalbini daraltan, sürekli karanlık bir havası vardı. Karanlığı da açmak lazım, ona buna kötülük yapan ya da psikopat anlamında değil. Derin derin düşüne düşüne bir hal oldu. Hayır düşündüğü de ‘’essahtan bir şey olsa’’ gam yemeyeceğim. Onu sıkıcılıktan başka bir kelimeyle ifade edemem herhalde. İç dünyasını hiç mi hiç merak etmeyeceğim, renksiz bir tip. Ciddi ama ciddiyetinde zerre saygınlık uyandıracak bir taraf yoktu BENİM İÇİN. Gelelim dananın kuyruğunun koptuğu yere. Hepimizin değer yargıları var, kimisi ortak kimisi oldukça farklı. Bu sözüme bir parantez açmazsam yanlış anlaşılmaya oldukça müsait. Bu kitabı beğenen okurlardan bu incelemeyi okuyan olursa, lütfen benim düşüncelerimi kişiselleştirmesin. Sitede özellikle rahatsız olduğum bir husus var. Ben bir kitabı çok sevmişsem ve o kitapla ilgili çok saçma sapan bir değerlendirme değil de sevilmemiş, beğenilmemiş olduğuna dair bir inceleme okursam, hemen yorum atıp o kişinin fikrini değiştirmeye kalkmam. Olabilir yani beğenmek zorunda değil. Burada bir kalıp içindeki hamur değiliz. Çoğunluk azınlık olaylarına da girmem. Çünkü zaten her türlü yoruma/incelemeye denk gelme şansımız var. Tabi bazen çekinceler gölgesinde söylemek istediklerimizden daha azını söyleme durumunda kalabiliyoruz. Bırakalım yapsınlar, bırakalım söylesinler. Az liberal takılalım :P Bir de HER TÜRDEN İNSAN OLDUĞU İÇİN, SÖZÜMÜZ SÖYLEDİĞİMİZ DEĞİL ANLAŞILDIĞI KADARDIR. Fakat beni anlayacak ve benimle aynı düşünecek 3 kişi bile olsa bana yeter. Benden farklı düşünlere saygısızlık etmek istemediğimi tekrar belirterek ilgilenmediğimi de söylemek zorundayım. Zaten bu kitapla ilgili yazılan ne var ne yok okudum ben. Olumlu görüşler için incelemeyi burada kesiniz. Daha önce
Gecenin Sonuna Yolculuk
Gecenin Sonuna Yolculuk
adlı eseri okumuş ve bazı göğüs ve zihin deşici ifadeler/ durumlardan ötürü zorlanmış ve yer yer rahatsız olmuştum. Fakat şu an hiç rahatsız değilim aksine daha beteri daha kötüsünü görünce öp başına koy sözünü anlamış bulunuyorum. Orda rahatsız olduğum konulardan biri, Bardamu denenin bir arkadaşının nişanlısı ile birlikte olması, bunu defalarca tekrarlaması, sonra bunların bir araya gelip o arkadaşını gerizekalı yerine koyması, üstelik adamın kör olması ve bunu böyle çok da tın bir havada anlatmasıydı. Ben kalleşliğe ve gevşekliğe gelemiyorum kardeşim. Burdakiyse bambaşkanın da başkası. Tu Allah belanızı versin dediğim iki sahne oldu. (Şu an bu satırları paylaşıp paylaşmama konusundaki rahatsızlığım baş ağrısı gibi şakaklarımda zonk zonk zonkluyor. Yani şu satırları yazıp, burdaki hiç kimseyle yüzcek tanışmak istemiyorum, öyle utanıyorum edepsizlik benim hatam olmasa da. Fakat benim kitabımda az dürüstlük yoktur, açarsam kartları sonuna kadar gitmeliyim.) Burdaki konu çoklu birliktelik. Fakat bunu da açmak gerek. Bedran denen, sevgilisinin evinde, sevgilisinin arkadaşı, sarışın, beyaz bacaklı, küçük bilmem ne’li, şuh bakışlı Figen ve sevgilisinin ablası otururlarken kapı çalar, ablagibiablanın bir erkek arkadaşı gelir. Yeterli erkek sayısı sağlanamayınca banyoda Bedran, Figen ve Bedran denenin sevgilisi; diğer odada ablagibiablayla onun arkadaşı zeybek oynarlar. Ben zeybek diyim, siz başka şeyler anlayın. İlk önce Bedran denenin sevgilisi gelir, ona ablagibiablayla onun yanındaki herifin halının üstünde üryan zeybek oynayışını gülerek gösterir. Yahu bu na-na-na-na-na-na-sıl bir sahneeeeeeeee. Ya bu nasıl bir gevşeklik. Sonra diğer iki insan kız banyoya geçerler, elektrik gider ve Bedran denenden mum isterler, derken olaylar hızla gelişir, folklorük figürler eşliğinde zeybek başlar. Kitabın sonunda da yine başka bir birliktelik, sahneye çıkar. İlk önce her normal insan gibi iki kişi, yani Bedran ile başka bir kız, sevilen parçalardan biri olan Gangnam Style eşliğinde raks ederler; pis, boş pencereleri naylon bir evde –demek ki yankısı iyiymiş- sonra kapıda bir gölge belirir, aaa bunlar şok yine bir ablagibiabladır. Hadi der o da üryan kalır ve üç kişi yumruk yaptığı ellerini çapraz üst üste koyup sallamak suretiyle takılırlar. OLMAZ OLSUN BAĞĞĞZZZI ŞEYLER. Ben Kübra. Sırf biraz sempatik bir dil kullanarak, aslında aşağılamanın bin türlüsünü yapmak istediğim fakat frene bastığım bu incelemede asla ama asla bu kitabı önermiyorum. Rezillik. Başka hiçbir şey değil. Başka kitaplarına bakacağım. Fakat denk geldiğim ilk ahlaksızlıkta o kitabı okumayı bırakacağım. O kadar şaşkın ve üzgünüm ki. Okuyanı şair eden bu yazar, bu kitabında edebi yeteneğini, fantezi dünyasına çok başarılı bir şekilde meze etmiş… Umarım o çok beğenilen kitaplarında bu iğrenç eğilimi bırakmıştır. Ama bendeki fikrini kıramayacağını düşünüyorum. Beğensem dahi artık onu tertemiz bir sevgiyle takdir edemem. Tabi ki yazarın çok da umrunda olmayacak. Fakat görüşlerimi açıkça belirtmezsem de ben başımdan aşağıya çatlardım. Hala kendimi yeterince kusmuş hissedemeyerek
Yalnızlıklar
Yalnızlıklar
'a doğru gidiyorum. Hadi eyvallah.
Sonsuzluğa Nokta
Sonsuzluğa NoktaHasan Ali Toptaş · Everest Yayınları · 20171,718 okunma
··
489 görüntüleme
Serpil Ağ okurunun profil resmi
Öncelikle değerli okur arkadaşım Kübra Hanım, özgür hür iradeniz ve açık yüreklilikle esere farklı bir bakış açısı getirdiğiniz için sizi takdir ederim. Lâkin sizi takdir etmem, aynı düşüncede olduğumuzun bir göstergesi olmadığını da, açıkça beyan etmek isterim. Denis Diderot'un dediği gibi, düşünceme kılıf değiştirtmektense susmak kolay olsa da benim için, bazı istisnai durumlar mevzu bahis olduğunda düşüncelerin açık yüreklilikle ifade edilmesini ve hangi janrda olursa olsun şaşmaz bir ortahallikten sakınılması gerektiğini savunanlardanım. Özellikle düşüncelerimi kaleme almamda ki gayem, inceleme altında esere karşı yapılan yargısız infazlardır. Makul düşünmekle birlikte, taban tabana zıt olan bireylere de rastlamak imkân dahilinde olduğuna göre, nedir bu manasız öfke!... Meğerse bir çok okur, eser hakkında olumsuz bir yorum fırsatını kollarmış da, haberimiz yokmuş. Elbette ki, eser de göze çarpan Bedran isimli karakterimizin sergilediği davranışları ben de tasvip etmiyorum. Lâkin benim tasvip etmemiş olmam, çevremizde Bedran gibi insanların varlığını görmezden gelmemize etken midir? Her ne kadar kaleme alınanlar tiksindirici olsa da!... Yazılanların var olmadığını inkâr edebilir miyiz? Ya da bir okur arkadaşın yaptığı gibi, bu yazılanları yazara mal etmek ne kadar doğru? Zola " Rahibe " isimli eserinde, görünüşte efendi ve vakur sahibi olan insanların, özünde ne sapkınlıklar yaşadığını kaleme alırken boşuna mı, bu hususa değinmiştir. Görüşümde beni doğrulayan en önemli etken, daha iğrençlerini okuma zaafında bulunmuş olmam! " Gizli Anların Yolcu'su " isimli eseri okuduktan sonra, artık hiç bir şeye şaşırmamayı öğrendim. Her ne kadar çevremde ki insanlara acaba, demekten şahsımı alıkoyamasam da... Kabul ediyorum, hepimizin değer yargıları vardır. Ne yazık ki, bu değerler kişiye ya da vuku bulan olaylara karşı şekillenmez. Lâkin muğlak düşünceler kişiye özeldir ve hiç kimse bir başkasının düşüncesine sirayet etme hakkına sahip değildir. Şiddetli hazlarda, derin acılar gibidir. Dilsizdirler, onlar da... Bazı yazarlar aleni olarak dile dökse de!... Yazarın zengin bir muhayyile ve güçlü bir muhakeme yeteneğine sahip olduğunu ve ayrıca çevresinde ki insanlara bakarak eserlerini meydana getirdiğine eminim. Yazım dilinde ince bir dirayet var olduğu da aşikâre ortada. " En iyi kalite şarap bile fermantasyon sırasında ham ve kekredir. Ancak uzun bir süre fıçı da kaldıktan sonra tadına doyulmaz. " der, Denis Diderot. Her ne kadar sapkınlıklara karşı, her daim hakikatin savunucusu olsam da, yazarların bu sapkınlıkları kaleme aldıklarını inkâr edemeyiz. Hakkım değil belki ama bence yazara bir fırsat daha verin. Ki bunu size " Geçmiş Şimdi Gelecek " isimli eserden dolayı hüsrana uğramış bir okur arkadaşınız söylemekte!... Selâm eder ve sevgilerimi iletirim.
K. okurunun profil resmi
Değerli Serpil Hanım, her zamanki temiz Türkçe'nizle teşrif buyurmuşsunuz, size sizin gibi konuşmamayı, hadsizlik bilerek bir yanıt vermek isterim. Yorumunuzda ''Denis Diderot'un dediği gibi, düşünceme kılıf değiştirtmektense susmak kolay olsa da benim için, bazı istisnai durumlar mevzu bahis olduğunda düşüncelerin açık yüreklilikle ifade edilmesini ve hangi janrda olursa olsun şaşmaz bir ortahallikten sakınılması gerektiğini savunanlardanım.'' demişsiniz, ben de aynı düşüncelerle bu incelemeyi yazdım. Birçok okur kardeşimizin, arkadaşımızın edebi yönündeki yetenekten dolayı beğendiği, benim de içinde geçen tek bir nokta haricinde beğenmediğim bu esere fikrimi sunmak istedim. Bir sürü farklı insan yaşıyor dünyada. Bu farklılıklar içinde benzerlerimiz de var çok şükür. Bu husustan kaynaklı bir kitapla ilgili yorumlar okuduğumuzda, bu yorumlar ne kadar çeşitli olursa, benzerlerimize ulaşmak ve onların işlerini kolaylaştırmak o kadar mümkün olur. İncelemeleri okuduğumda, her arkadaşın kendine daha yakın gelen konuyu ele aldığını gördüm. Misal beğendiğim tek konu evin eşyalarla sıkıştırılıp, evde ruhumuza neredeyse yer kalmayacağı konusu. Bu birçok okur arkadaşın hoşuna gitmiş. İncelemeyi yazarken buna değinme gereği duymadım. Çünkü zaten kaleme alınmış. Burada daha ziyade bana değil, diğer arkadaşlara tepki geldi. Onların da kişisel kanaatleridir. Bir şey diyemem. Fakat benim hisseme düşen kısma değinmek zorundayım. Ben yazarı bir kez daha okumam demedim. Ki zaten sabah Uykuların Doğusu adlı kitaba başladım. Fakat öyle tepkiler geldi ki hayretler içerisindeyim. Bu konuyu her ne kadar uluorta konuşmak istemesem de konuşmak gerekliliği de ortada. İlk defa cinsellikle ilgili bir şeyler okuyor değilim. Belki biraz çirkin olacak bu, hele ki sizin gibi bir insanın karşısında ayrıyeten ar ederek söylüyorum ama herkesin kendi dünyası, istediği fanteziyi yaşar. İster kendini kırbaçlatır, ister iki kişi ister grupça takılır beni ilgilendirmez. Fakat ben edebiyatı, dilinin hüneri, bu kadar övülen yazarın, bu kitabında hayal kırıklığı yaşadım. Eminim böyle olacak en azından 3-5 kişi vardır. Çünkü dediğim gibi, farklıyız ve benzerlerimiz var. Herkese yakın gelecek yorumlar yazılmalı ki daha çok kişiye, daha çeşitli bakışlar sunulsun. Misal çilekli dondurma, karamelli dondurma, sade dondurma vs. İsteyen istediğini tercih eder, referans alır. Hani demişsiniz ya yazarın bunu kaleme alması, tasvip etmesem de, bu tür durumların olduğu gerçeğini değiştirmez. Evet. Öyle zaten. Fakat bu durum eleştiri niyetine kaleme alınmamış ki. Bu durum hayat akışı içerisinde bir olay olarak yer almış. Ben BUNU SEVMEDİM. Diğer bir konu, yazarın dilinden bahsetmişim, aktarma ve anlatma konusundaki başarısından bahsetmişim, Bedran karakterinin karakterini sevmediğimden, onun düşünce yapısından hoşlanmadığımı (sadece cinsel bakışını kastetmiyorum), böyle karanlık, insanlara karşı daha sessiz, iç dünyasında da renksiz olan tarafını sevmediğimi belirtmişim. Neden diğer konu bu kadar ele alınıyor, bu da beni kanıtlarcasına, insanların daha çok cinsellikle ilgilendiğini gösteriyor. Ben yazarın hakkını yemedim ki. Adamın benzetmelerdeki, betimlemelerdeki başarısı ortada. Eserin benim kalbimde bir yer bırakmadığını ifade ederek, cesur bir şekilde çıktım yazdım. Birkaç ukala dümbeleği çıkıp beni eleştiriyor. Hakaretlerle. Daha iyisini yazsınlar, meydan ortada :) Tutan mı var? :) Ben onların, sitede oluşturacakları etkiyi engelleyebilir miyim? :) Çıksınlar, yere göğe koymasınlar, bu site 200'ün üstünde beğenileri gören bir site. Ulaşsınlar, kendi benzer edebi zevkindeki insanlara :) Ama yok. Kalıplara girelim. Hepimiz, aynı düşünelim. Sonra çoksesliliğin faydalarına methiyeler düzelim. Bunlar insanın okumaya olan inancını azaltıyor. Herkesin aklı kendine yeter. Bizler sadece fikir sunabiliriz. Ben 80 kişiye ve okuyup beğenmeyen de hadi 10 kişi olsun, 90 kişiye ulaşacağını dahi düşünmedim. Çok sevdiğim ve değer verdiğim Murat Kardeşimin incelemesi 1. sıradaydı, onun altında da yaklaşık sayıda beğeni alıp öne çıkan incelemeler vardı. Kitabı merak edenler, kitabı incelemek istediklerinde geriye düşmemiş bu yorumu da görecekler. Ben diğer incelemelerin de okunması tarafıyım zaten. Böylece beklenti düzeyi makul bir düzeyde olur, tercih etme seçeneği de daha sağlıklı bir şekilde gerçekleşir. Uzun bir yorumla, değerli vaktinizden biraz çalmış bulunmaktayım. Umarım anlaşılabilmişimdir. İnşallah herkes kendisini en iyi şekilde ifade eder, herkes de görüşünü paylaşır. Burada bir kelimeyi doğru düzgün yazamayan, nokta-virgül bilmeyen adamlar bana laga luga yapmasın. Sizin gibi, Metin Bey gibi benimle aynı fikirde olmasa dahi düşünce özgürlüğünü savunan insanlar olsun, baş tacıdır böyle insanlar. Zaten geldiğimiz nokta ortada, susturula susturula millet pısırık oldu. Bari burada sindirilmeye çalışılmadan, özgürce beğeni ve beğenmeme durumumuzu ifade edebilelim. Sağlıcakla..
6 sonraki yanıtı göster
mithrandir21 okurunun profil resmi
Bazı materyalistler Kur'an'a karşı şöyle tavır takınırlar, suçsuz bir çocuğun öldürülmesi hak görülüyor derler veya içinde 4 eş ile evlenme var, kadına dayak var ya da Muhammed Peygamber'e kuzenleri helal kılınıyor diye 600 sayfalık kitabı komple yok sayar ve saçmalık olarak görürler, bu konulara tek bir bakış açısından bakıp, farklı düşünmeyip, muhakeme yapılmadan İslam dinine de saldırabilmekteler ve "Korkuluk Mantık Hatası" içine girip kötü bir örnek üzerinden de komple dini kötülerler. Burada da ne yazık ki böyle bir durum olmuş, kitabın içindeki bir karakterden dolayı koskoca Hasan Ali Toptaş ergen yazarı durumuna getirilmiş, babası minibüs şoförü vs. denmiş hatta ahlaksız bir kişi durumuna getirilmiş, edepsiz olmuş. Bir kitapta her türlü karakteri okuyabilir ve okurken de en gerçekçi şekilde okuyabilmeliyiz. Cem Yılmaz diyor ya, sanırsın Yeşilçam filmlerinde TDK uyuşturucu kaçırıyor diye, işte bu mantıkla kitap okumayı bekliyorsak tekrardan yazık. Okunan bir kitaba "puuu Allah belanızı versin" demek komik olduğu kadar güzel bir şey de, demek ki kitapları bu kadar yaşayarak okuyorsunuz. Ama ne yapmış burada HAT, okur siz de mi yapın demiş, gizliden gizliye mesaj mı vermiş? Her ne kadar puanım esere ve yazara değil deseniz de verdiğiniz 1 puan sitede yazara ve kitaba işliyor. Kitabı beğenmemek en doğal hakkınız ama yorum yazanlar da dahil beğenmiyorken yazarı bir sınıfa sokmanız son derece yanlış.
K. okurunun profil resmi
BANA YÖNELTİLEN YORUMLAR İÇİN: Serpil Hanım, bana mesaj atmış, ona yorum yazdıktan sonra. Biz birbirimizi anladık, sıkıntı yok. ONA YAZDIĞIM YORUMU BURAYA YAPIŞTIRIYORUM, çünkü o yorum aslında genele de yazılmış bir yorumdu. Buraya tekrar görüşünü ifade edecek arkadaşlar olursa onu okusun lütfen, üstüne bir şeyler ekleyip aynı görüşlerimi tekrar yazma gereği duymuyorum. Uğur, sen de onu okursun. BURADA HİÇBİRİNİZ BİLİRKİŞİ DEĞİLSİNİZ. Ben de sizlerden biriyim. Bizler burada normal insanlarız, oldukça komik noktalardan tartışma açmaya yeltenenler oldu, tabi şu an keskin bir bıçakla ayrılmış gibi olduğumuz için, resmen taraf olduk. Herkes kendi kafasına uygun olanı sonuna kadar destekleyip diğerine taş atıyor. (Hayır ne gerek var.) Yani istediğiniz gibi takılabilirsiniz, çünkü ben sizin düşündüklerinize takılmıyorum. İncelemede zaten yazmışım, bir dünya şey okudum kitap hakkında, bundan sonrasıyla ilgilenmiyorum demişim, ama ''ama-''lar hiç bitmeyecek. Bundan sonra cevap vermek gereği de duymuyorum, çünkü farklı bir şey söylemeyeceğim. Fakat kendimle ilgili şunu söylemeliyim, bir yazıya imzamı atmamak için çabalasam da yapamıyorum. Benim yazılarımı daha evvel okumuş bir kişi önüne isimsiz bir yazım konsa, bu Kübra'ya ait der. Daha genele hitap eden tarzda yazmak istesem de olmuyor. Bir tarzım var, duygularımı daha resmi şekilde ifade etmek istesem de beceremiyorum demek ki. Fakat bundan hoşlanan, bana burda da dışarda da yazı dilimi çok beğendiğini ifade eden çok insan oldu. Demek ki sıkıntı yok. Biri, Hiçbiri, Binlercesi'ne yaptığım incelemede dediğim gibi, asla her zaman, herkes bizi sevmeyecek. Asla en iyisi de olmayacağız. Bu tür kaygılarla hareket etseydi kişiler, bu kadar çok kitabı kaleme alan kişi olmazdı, bizler de mahrum kalırdık. Siteye 2013 senesinde kayıt oldum. Kayıt olmadaki amacım birden fazla kitap incelemesi okumaktı. Böylece bir kitabı satın aldıktan sonra hayal kırıklığı yaşama ihtimalimi azaltacaktım. DEĞERLİ OKUR ARKADAŞLARIM, SİZLERE DE TAVSİYEM BU YÖNDE, BİR KİTABI TEK BİR YORUMLA OLUMLU YA DA OLUMSUZ DEĞERLENDİRMEYİN. Sizden ricam diğer değerli okur arkadaşların incelemelerini de okuyun. Bu gönderinin altına yorum yapıp, saygı çerçevesinde konuşan herkese teşekkür ederim, değer kattınız. Hakaret etmeye çalışan tipitip okurlar siz de var olun, beni epey güldürdünüz, ciddiye alamadığım yanıtlara dönüp dönüp güldüm :) :) Artık tartışmayın LÜTFEEEN. ''Değerli Serpil Hanım, her zamanki temiz Türkçe'nizle teşrif buyurmuşsunuz, size sizin gibi konuşmamayı, hadsizlik bilerek bir yanıt vermek isterim. Yorumunuzda ''Denis Diderot'un dediği gibi, düşünceme kılıf değiştirtmektense susmak kolay olsa da benim için, bazı istisnai durumlar mevzu bahis olduğunda düşüncelerin açık yüreklilikle ifade edilmesini ve hangi janrda olursa olsun şaşmaz bir ortahallikten sakınılması gerektiğini savunanlardanım.'' demişsiniz, ben de aynı düşüncelerle bu incelemeyi yazdım. Birçok okur kardeşimizin, arkadaşımızın edebi yönündeki yetenekten dolayı beğendiği, benim de içinde geçen tek bir nokta haricinde beğenmediğim bu esere fikrimi sunmak istedim. Bir sürü farklı insan yaşıyor dünyada. Bu farklılıklar içinde benzerlerimiz de var çok şükür. Bu husustan kaynaklı bir kitapla ilgili yorumlar okuduğumuzda, bu yorumlar ne kadar çeşitli olursa, benzerlerimize ulaşmak ve onların işlerini kolaylaştırmak o kadar mümkün olur. İncelemeleri okuduğumda, her arkadaşın kendine daha yakın gelen konuyu ele aldığını gördüm. Misal beğendiğim tek konu evin eşyalarla sıkıştırılıp, evde ruhumuza neredeyse yer kalmayacağı konusu. Bu birçok okur arkadaşın hoşuna gitmiş. İncelemeyi yazarken buna değinme gereği duymadım. Çünkü zaten kaleme alınmış. Burada daha ziyade bana değil, diğer arkadaşlara tepki geldi. Onların da kişisel kanaatleridir. Bir şey diyemem. Fakat benim hisseme düşen kısma değinmek zorundayım. Ben yazarı bir kez daha okumam demedim. Ki zaten sabah Uykuların Doğusu adlı kitaba başladım. Fakat öyle tepkiler geldi ki hayretler içerisindeyim. Bu konuyu her ne kadar uluorta konuşmak istemesem de konuşmak gerekliliği de ortada. İlk defa cinsellikle ilgili bir şeyler okuyor değilim. Belki biraz çirkin olacak bu, hele ki sizin gibi bir insanın karşısında ayrıyeten ar ederek söylüyorum ama herkesin kendi dünyası, istediği fanteziyi yaşar. İster kendini kırbaçlatır, ister iki kişi ister grupça takılır beni ilgilendirmez. Fakat ben edebiyatı, dilinin hüneri, bu kadar övülen yazarın, bu kitabında hayal kırıklığı yaşadım. Eminim böyle olacak en azından 3-5 kişi vardır. Çünkü dediğim gibi, farklıyız ve benzerlerimiz var. Herkese yakın gelecek yorumlar yazılmalı ki daha çok kişiye, daha çeşitli bakışlar sunulsun. Misal çilekli dondurma, karamelli dondurma, sade dondurma vs. İsteyen istediğini tercih eder, referans alır. Hani demişsiniz ya yazarın bunu kaleme alması, tasvip etmesem de, bu tür durumların olduğu gerçeğini değiştirmez. Evet. Öyle zaten. Fakat bu durum eleştiri niyetine kaleme alınmamış ki. Bu durum hayat akışı içerisinde bir olay olarak yer almış. Ben BUNU SEVMEDİM. Diğer bir konu, yazarın dilinden bahsetmişim, aktarma ve anlatma konusundaki başarısından bahsetmişim, Bedran karakterinin karakterini sevmediğimden, onun düşünce yapısından hoşlanmadığımı (sadece cinsel bakışını kastetmiyorum), böyle karanlık, insanlara karşı daha sessiz, iç dünyasında da renksiz olan tarafını sevmediğimi belirtmişim. Neden diğer konu bu kadar ele alınıyor, bu da beni kanıtlarcasına, insanların daha çok cinsellikle ilgilendiğini gösteriyor. Ben yazarın hakkını yemedim ki. Adamın benzetmelerdeki, betimlemelerdeki başarısı ortada. Eserin benim kalbimde bir yer bırakmadığını ifade ederek, cesur bir şekilde çıktım yazdım. Birkaç ukala dümbeleği çıkıp beni eleştiriyor. Hakaretlerle. Daha iyisini yazsınlar, meydan ortada :) Tutan mı var? :) Ben onların, sitede oluşturacakları etkiyi engelleyebilir miyim? :) Çıksınlar, yere göğe koymasınlar, bu site 200'ün üstünde beğenileri gören bir site. Ulaşsınlar, kendi benzer edebi zevkindeki insanlara :) Ama yok. Kalıplara girelim. Hepimiz, aynı düşünelim. Sonra çoksesliliğin faydalarına methiyeler düzelim. Bunlar insanın okumaya olan inancını azaltıyor. Herkesin aklı kendine yeter. Bizler sadece fikir sunabiliriz. Ben 80 kişiye ve okuyup beğenmeyen de hadi 10 kişi olsun, 90 kişiye ulaşacağını dahi düşünmedim. Çok sevdiğim ve değer verdiğim Murat Kardeşimin incelemesi 1. sıradaydı, onun altında da yaklaşık sayıda beğeni alıp öne çıkan incelemeler vardı. Kitabı merak edenler, kitabı incelemek istediklerinde geriye düşmemiş bu yorumu da görecekler. Ben diğer incelemelerin de okunması tarafıyım zaten. Böylece beklenti düzeyi makul bir düzeyde olur, tercih etme seçeneği de daha sağlıklı bir şekilde gerçekleşir. Uzun bir yorumla, değerli vaktinizden biraz çalmış bulunmaktayım. Umarım anlaşılabilmişimdir. İnşallah herkes kendisini en iyi şekilde ifade eder, herkes de görüşünü paylaşır. Burada bir kelimeyi doğru düzgün yazamayan, nokta-virgül bilmeyen adamlar bana laga luga yapmasın. Sizin gibi, Metin Bey gibi benimle aynı fikirde olmasa dahi düşünce özgürlüğünü savunan insanlar olsun, baş tacıdır böyle insanlar. Zaten geldiğimiz nokta ortada, susturula susturula millet pısırık oldu. Bari burada sindirilmeye çalışılmadan, özgürce beğeni ve beğenmeme durumumuzu ifade edebilelim. Sağlıcakla..'' Herkese, aklına ve kalbine hitap eden kitaplara denk gelmesi temennisiyle, iyi okumalar dilerim...
Selman Ç. okurunun profil resmi
Merak edenler için ilgili sayfalar. i.hizliresim.com/DybQQm.jpg Öncesi sonrası var tabii. Sadece bunları okuyup yazara bak "sapık" falan diye dillendirmek acımasız bir eleştiri olur. Ve bunlarla bakarak bu yazarı okumam ben demek de afedersiniz ama ön yargının daniskasıdır . Zaten ne geliyorsa başımıza ön yargılardan gelmiyor mu? Neyse daha fazla bir şey demeyeceğim ama sadece bunları baz alarak kitap ve yazar hakkında yorum yapmak sağlıklı olmaz
K. okurunun profil resmi
Selman Bey neden bu kadar dertlendiniz? Kitaba tıklayan bir sürü olumlu yorum ve başka türlü görüş okuyor zaten. Asıl bu tür bir yorum yok. Ve evet okumak istemeyen de okumaz bir daha, kime ne?
3 sonraki yanıtı göster
Metin T. okurunun profil resmi
Kübra Sultan (Sueda Reyyan hanımdan devşirdim. Kübra'ya çok yakışıyor bu hitap) yine uzun ve renkli bir incelemeyle girmiş sitenin gündemine. Oldukça samimi ve dürüst fikirlerini söylemiş. Bu kitabını yazarın içeriğinden dolayı beğenmedin sanırım. Ben bu kitapta aynı şeyleri hissetmedim. Ama her bireyin kendini ifade etmekte özgür olduğunun onun en büyük hakkı olduğuna çok önem veririm. Bu anlamda Kübra Sultan'ın incelemesini çok değerli buluyorum. Ben HAT'ın üslubuyla biraz dertliyim. Kelimelere dans ettirdiği öyle güzel cümleleri var ki, bunu da not etmem lazım önce. Ama bazı kelimelerde yaratmaya çalıştığı anlam kaymalarını sevmiyorum. Bunu şöyle açabilirim. Kederin rengi bizde karadır, o bu anlamı kırmızıya yüklemeye çalışır mesela. (Bu örnek anlaşılsın diye tamamen benim uydurmam) Yani anlam kaydırmaya çalışır. Bu beni çok zorlar. Zorlamanın dışında, hoş bulmuyorum. :))) Velhasılı kelam, en güzeli, Allah herkesin gönlüne göre versin. Kalemine sağlık Kübra Sultan. Sen çok yaşa emi dürüst insan.
K. okurunun profil resmi
İnsan tabi biraz tedirgin oluyor, acaba ne tür tepkilerle karşılaşacağım diye, herhangi bir gerginlik ortasında kalmak istemiyorum.. Fakat ifade etmezsem de içimde kalıcaktı.. Teşekkür ederim.. Kübra Sultan ve diğer güzel cümleleriniz için :) Edebiyatı bana da birçok insan gibi akıcı geldi aslında, anlam kayması olarak çok bir şey fark etmedim fakat bundan sonra okuyacağım kitaplarında buna dikkat edeceğim. Merak ettim, acaba nasıl yazmış... Siz de çok yaşayın, hep böyle başımızda olun e mi! :)
Hatice okurunun profil resmi
İşte görmek istediğimiz incelemeler. .elinize sağlık kübra hanım :) alıntıların bazıları çok dokunduğu için okunacaklar listesine eklemiştim an itibariyle çıkardım.. Çünkü bu tarza benim de tahammülüm yok.. yazarım ve saygı duy sanat bu edebiyat vs çok abartılıyor bazen ..sen de okuyucuya saygı duyup bu kadar rezilliği pervasız yazamazsın ben yazarım diye ama değil mi !!! bunları düşündün tasarladın yazdın da hiç mi utanmadın diyesim var kimse kusura bakmasın..safi zihinleri bulandırmak maharet değil.. Bi de kitaplarını halıda yüzükoyun yazıyomuş diye okumuştum halıda Zeybek kısmını okuyunca direk bu geldi aklıma :) hep savunduğum şey yazarın yazdığı şeyler illaki hayatından hissettiklerinden parçalar barındırır diye. . Hemen gömmeyim de yine çünkü bazı alıntıları beğeniyor ve paylaşıyorum.. ama bu kısma tepkimi de belirtmeden edemem.. adı üstünde edep iyat..edep ya hu edep!! insanız değil mi..hayvandan bi farkımız olsun..edepsizliğin adı özgürlük olalı beri ortalık berbat!!
1 önceki yanıtı göster
K. okurunun profil resmi
Kahkaha attım :) Var olun Şimal Hanım :) Serdar Ortaç mı dinlesek? :)
2 sonraki yanıtı göster
Nesrin A. okurunun profil resmi
Benim kitabı okuduktan sonra hiç aklımda kalmayan kısımlardı bahsettikleriniz, muhafazakar biri olmama rağmen. Ahlaksızlıklar övülmüyorsa kitapta bahsetmenin nesi yanlış anlayamadım. Ama daha seçici kişiler için gayet bilgilendirici bir inceleme olmuş.
K. okurunun profil resmi
Evet, benim de gayem buydu zaten. Olumlu anlamda değerlendiren, beğenen okur arkadaşlarımızın kuvvetli çoğunluğu yanında benim gibi daha seçici olmak isteyen insanlara bir ses olmak istedim.
Selman Ç. okurunun profil resmi
Bu kitap yazarın ilk romanı olarak geçmekte. Daha öncesinde öykü kitapları ve 'şiirsel metinler' olarak ifade ettiği Yalnızlıklar kitabı var. 1 puan bence acımasız olmuş.Tabii ki değerler, düşünceler konusunda haklı olabilirsiniz. Fakat bu yazılanların belki de daha fazlasını gerçek hayatta görüyoruz duyuyoruz izliyoruz vs. Bunları savunduğum anlamı çıkmasın buradan. Bunu belirteyim. Neyse olayın orasında değilim. Fikrinizi değiştirmek gibi de bir çabam yok. Ancak kitabın bir bölümünde anlatılanları sanki kitabın tamamı böyleymiş gibi algılayanlar olabilir. Evlilik, işsizlik, yoksulluk kent, taşra temaları da işleniyor. Bu bakımdan biraz eksik sanki bilemedim. Yanii tamamen "cinsellik" olarak ifade etmek kitaba haksızlık olur kanımca. Ayrıca bu kitapta olay örgüsünden ziyade dil ve anlatım ön planda zaten siz de belirtmişsiniz betimlemeleri, dil vs.
K. okurunun profil resmi
''Tu Allah belanızı versin dediğim iki sahne oldu.'' cümlemdeki iki sanırım kitabın tamamının böyle olmadığını belirtecek, yeterli bir ifadedir. Gerçek hayatta olanlara da 10 üzerinden 1 veriyorum. ''Bedran karakteri misal taksiye bindi, takside bir anda köyünü düşünmeye başladı, hoop köydeyiz. Köye gittik, sabah oldu, zorla uyandığı sahne, o an uykunuz yok fakat o uyanmayı size yaşatıyor, babadan korktu, ellerini gördü, kaçmak istedi, uzaklaşmak istedi ama kaçamadı derken evine geldi yatakta, hoop öğrenci evine gidiyoruz, öğrenci evinden sevgilisinin evine derken ordan oraya gide gele gide gele yolculuğu beleşe getiriyorsunuz.'' Sanırım bu cümlelerim de kitapta köy, öğrenci evi, adamın kendi evi, babası vs. kalan sahnelerinde olduğunu anlatmaya kafi. Burdaki konuda eksik kalmadım. Zaten diğer arkadaşlar bakılacak başka noktaları değerlendirmişler, daha çok dili sevildiği için dili değerlendirimiş. Ben de tekrara düşmeden benim dikkatimi çeken hususları, sevmediğim için de bu şekilde değerlendirdim tabi.
3 sonraki yanıtı göster
46 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.