Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

380 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
Sahiden bereketli mi topraklar üzerinde? Geçim derdinde olan garibanın ezildiği, ırgatbaşının işçinin haftalıklarından kestiği, işçilere araç gözüyle bakıldığı, tozlu topraklı, bayat ekmeklerin yemek zorunda bırakıldığı bir ortamda sahiden bereketli mi topraklar üzerinde? Umutların bir bir söndürüldüğü, emeklerin sömürüldüğü, adam kayırmanın başını alıp gittiği, gurbetin için için yaktığı bir ortamda sahiden bereketli mi topraklar üzerinde? Tatilde biraz daha olaya dayalı, kolay okunan kitaplar okumak için liste oluştururken Bereketli Topraklar Üzerinde’ye de şans vermek istedim. Nasıl olsa edebiyatımıza daha fazla ağırlık verecektim bu sene. Başlangıç için güzel bir seçimdi bana göre. Okudum. Orhan Kemal’i bize hep şöyle anlattılar: “Asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü’dür. İşçi sınıfını edebiyatımıza dahil eden yazarımızdır. Kitaplarında genelde Çukurova yöresini işledi. Arka sokaklara, toplumun alt tabakalarına, fabrika ve toprak işçilerinin gurbetteki acılı hikayelerine, temiz umutlu kişilere yer verdi. Kısa ve yalın cümlelerle gerçekçi bir üslubu benimsedi.” Buraya kadar çok güzel. Ama kimse bize bu adamın gerçeği kulaklarından tutup acılı acılı yerlerde sürüklediğinden, şahit olanın kafasını duvarlara vurdurduğundan bahsetmedi. Kimse Orhan Kemal’in bize umudun ne kadar tatlı ama bir o kadar da acı olduğunu gösterdiğini söylemedi. Kimse bereketli topraklar üzerinde neler döndüğünden bahsetmedi. Daha neler neler… Roman, Ç. Köyü’den Çukurova’daki fabrikatör hemşerilerin yanında iş bulma umutlarıyla yola çıkan üç arkadaşın hikayesini anlatıyor. İflahsızın Yusuf, Köse Hasan, Pehlivan Ali. Bu üç arkadaş. İflahsızın Yusuf dışında diğer ikisi hiç köyden çıkmamışlar. Yusuf yolda atıp tutuyor. Ben şöyle gördüm böyle gördüm, emmim şunu dediydi bunu dediydi. Tabi arkadaşları fazla dinlemiyorlar bunu. Onaylayıp duruyorlar. İnsan işte ufak bir umut ışığı görse sonunu düşünmeden peşine takılıyor. Hakkılar da tabii. O zamanlarda para mı var insanlarda, yemeye ekmek mi var. Geçim derdi zorluyor, haliyle gurbet yolu gözüküyor insanlara. Bu üç arkadaş neyse gidiyor Çukurova’ya işe başlıyorlar ama sonrası? Sonrasını anlatmayacağım ama yaşananlar bir insanlık dramıdır desek yeridir. Orhan Kemal bu romanında 4 çeşit insandan bahsediyor üstü kapalı olarak. İlki iflahsızın Yusuf gibi gurbete ne için çıktığını bilen, işinin ardından tutan insan tipi. Bu kişilere saygımız sonsuz. İkincisi Köse Hasan gibi. Olan şeyler karşısında hemen boyun eğen, çaresiz kalan, elinden bir şey gelmeyen insan tipi. Üçüncüsü sonradan görerek aslını, sılasını unutup gurbette harcanan insan tipi. Bu kişiler kendi eder kendi bulur, örneği romanda. Dördüncüsü ise en şerefsiz kategoride yer alan insan tipi. Sömüren, emeğin karşılığını vermeyen, açgözlü pislik insanlar. Bunlara saygı falan duyamayız. Duymamız gerekir. Açıkçası ben her insanı sevmenin gerekli olduğunu da düşünmüyorum. İnsan olduğunu unutan kişileri severek niye kendimize eziyet edelim. “Ne olursan ol gel” düşüncesi bana ters, ne kadar acımasız olduğumu düşünseniz de. Bana göre roman bu dört tip insan üzerinden bir yapıya bağlanıyor. Çukurova’nın bereketli topraklarının üstünde ne hikayelerin döndüğüne aşırı bir gerçeklikle şahit oluyoruz. Geçenlerde İzdiham Dergisi’nin 32. sayısını okurken “Ben Kapitalizmi kurduğumda böyle şeyler olmasını beklemiyordum” tarzı bir yazı vardı. Bu romanın üstüne güzel bir tesadüf oldu. Başta zaten tüm düşünceler temizdir(!) Adam diyor ki “İnsanlara yediğinden fazla üret, ihtiyaçtan fazlasını sat, sermeye yap görüşünü benimsettim. Amacım topluca refahı artırmaktı, oysa onlar biriktirdikçe aristokratlara özendiler, kibirliydiler, takıntıları vardı, kendilerine burjuva dediler. Başta her şey planlarıma uygundu…Ama sonra işler kontrolden çıktı. Burjuva iktidara ve güce önce ortak sonra da sahip olmak istedi…savaşlar çıktı…satamadıkları hiçbir şeye değer vermediler…doğru değil bedeli olan kıymete bindi.” Orhan Kemal’in deyimiyle a be hırt sen insanların fazlayı görünce gözü döndüğünü bilmiyor musun? Romanda tam bu burjuva tarzında ağalar, ırgatbaşıları var. İşçinin parasını tam vermezler, saatinden fazla çalıştırırlar, yemeklerini kısarlar, kendileri paşa gibi yaşarlar. İşte bu düzeni görmek için de bu roman okunabilir. Yazdıkları birilerini rahatsız etmiş olacak ki Orhan Kemal hapislerde yatmış. Şimdi mi artık insanların duyguları sömürülüyor…
Bereketli Topraklar Üzerinde
Bereketli Topraklar ÜzerindeOrhan Kemal · Everest Yayınları · 20205,8bin okunma
··2 alıntı·
1 artı 1'leme
·
1.637 görüntüleme
Metin T. okurunun profil resmi
Aklımda en çok ne kaldı biliyor musun bu romandan? Tıslayan gaz ocağı ve onu almanın hayali. Kayserililer Adana'daydı. Ve üstü kapalı cinsellikti. Olan ama sanki yokmuş gibi davranılan.
Bu yorum görüntülenemiyor
Reşat Karakaş okurunun profil resmi
Eline sağlık güzel kardeşim :)
Murat Sezgin okurunun profil resmi
Eyvallah. Sırf sen istedin diye yazdım yoksa yazmayacaktım. :)
2 sonraki yanıtı göster
Gökhan Gülümser okurunun profil resmi
Uzun zamandır böyle incelemelere denk gelmemiştim, ellerinize sağlık.
@Saire'nin Kitap Dünyası okurunun profil resmi
O kadar güzel ankatmissin ki dilim.tutukdu bir daha okumak istedim
Rûken okurunun profil resmi
Harika bir yorum olmuş tebrikler. Şu sıralar okuduğum "kafamda bir tuhaflık" benzer bir içeriğe sahip olduğu için sanırım incelemenizden ilham alacağım. :)
Murat Sezgin okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. İncelemenizi merakla bekliyorum. :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.