HERKES KENDİ KİŞİSEL KOMASINDA!!
Çocukken Yunan Tanrı’larının gerçek olduğuna inanırdım, Allah’ın bizim, Yunan Tanrı’larının Yunanlıların olduğunu sanırdım çocukluğum boyunca, ta ki okulda hepsinin mitolojik hikaye, efsane olduğunu öğrene kadar, kabul ediyorum büyük hayal kırıklığına uğramıştım. Son ansiklopedi okuyan nesil olmanın avantajlarından biri de, şimdilerde bir tık uzağında ki bilgiye erişmeye üşenirken, o zaman öğrendiğin ne varsa kitabın kokusundan mı, dokusundan mı bilmiyorum bilginin zihinde pırıl pırıl kalıyor olması. Oidipus, Poseidon, Ares, Medusa, Zeus, Hades, Athena hepsi benim çocukluğumun kahramanları. Ve bana göre hepsi ölümsüz.
Dünyaya maalesef kazık çakamıyoruz arkadaşlar burada bir anlaşalım önce. Olsa olsa en fazla bir iki çam fidanı, bir iki limon selvi bırakırız ardımız sıra. Elli bilemedin yüz sene sonra adımızın esamesi bile okunmaz, mezar taşı dışında da anımsayan olmaz.
Peki ya bazıları ölümsüzlüğü buldu desem ne dersiniz? İnsanoğlu yıllar boyunca, fani olduğunu kanıksadığı bu hayatın sonunda kendinden yüzyıllar sonra bile, söz konusu edilmesini sağlayacak şeylerin peşinde koşuyor. Van Gogh, Beethoven, Frida, Shakespeare, Atatürk, Nietzsche, Dostoyevski, Tolstoy, Tarkovski, Sigmund Freud, Stephan Hawking, Einstein, Che hepsi ölümsüzlüğü bulmuş kişiler bana göre. Hepsinin bu dünyadan göçüp gitmeden yeryüzüne bıraktığı savunduğu bir fikri, bestelediği bir şarkısı, yazdığı bir kitabı, çizip boyadığı bir tablosu, uğruna savaştığı idealleri, insanları aydınlatmak gibi gayeleri vardı. Nitekim bundan 300-500 belki 1000 yıl sonra onları hala milyonlar tanıyor olacak. Çünkü hemen herkes bu dünyaya kendi imzasını bırakmak istiyor, kimi kendisine benzeyen bir çocuk doğurarak, kimi pastoral bir şiir yazarak ama Chuck abinin de dediği gibi ;
“Hepimiz kendimizi anlatmak istiyoruz.
Hiç kimse unutulmak istemiyor”
Ve sadece kayıtlarda bulunması açısından söylüyorum;
“Herkes kendi kişisel komasında.”
Ölümsüzlüğü aramak için yollara düşen Lokman hekim gibiyiz, vitesi biraz daha yükseltip günümüze geliyorum, sosyal medya hesaplarındaki binlerce taşlaşmış an, yüzlerce yaşanmadan yaşanıyormuş gibi yapılan, teğet geçilen hayat. Sürekli beğenilme, unutulmama, takdir görme arzusu, büyük kaos.
Demem o ki, ölümsüz olmak o kadar da zor değil. Görmeyeceğim bir ölümsüzlüğün bana ne yararı var derseniz boşverin, ölümsüz olmak istiyorsanız da zaten göremeyeceksiniz yine boşverin. Ne diyordu Amelie film sahnesinin girişinde ki replikte;
“Hayat asla sahnelenemeyecek bir oyunun sonsuz tekrarından ibaret! “
Chuck Palahniuk’un okuduğum 4. Kitabı ve en beğendiğim kitabı diyebilirim. Kitap sürekli bir flashback halinde, iki satırda bir geçmiş gelecek yer değiştiriyor, yazarın diline artık aşina olduğum için pek zorluk yaşamadım ama yeni başlayacak arkadaşlara önerim Chuck Palahniuk okumaya Görünmez Canavarlar ile başlamaları yönünde. Kitaba puanım on üzerinden on (sana puanım on kanka \w/ ) Keyifli okumalar diliyorum, tabi mümkünse :)