Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

224 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
34 saatte okudu
Neden öneriyorum? Gören olmuştur sitede kitap ya da film önerisi istendiğinde bu eseri öneriyorum. Peki neden? Nedir beni bu kitapta bağlayan? Öncelikle defalarca kitabını okuyup, kitabın filmini de izlemiş biri olarak bir de üstüne üstlük bu kitabı inceleyen
Tüketim Toplumu, Nevrotik Kültür ve Dövüş Kulübü
Tüketim Toplumu, Nevrotik Kültür ve Dövüş Kulübü
kitabını da araştıran biri olarak yeterince bilgi sahibi olduğumu düşünüyorum. Şimdi ben bu eseri keşfetmeden önce Camus'un varoluşçuluğu ile Dostoyevski'nin yeraltısıyla iki arada bir derede gidip geliyordum. Bu iki yazarın ortak ele aldığı akımlar "Kendini toplumdan soyutlama, ve dışlama" dır. Şahsen hayatımı da bu akımlar düzeyince geçirip gidiyordum. Ancak bu kitap ile tanıştıktan sonra böyle bir farklılık, böyle bir haz almadım. Şimdi yanlış anlayanlar elbet olacak; ben Dostoyevski ve Camus'u asla gömmüyorum. Onların eserleri hâlâ benim için bir başyapıt değerinde. Ancak bu eser gerek kurgusundan gerekse topluma yönlendirdiği sivri dilli göndermelerle gönlümde baş sıraya koyuyor. Evet, değiştirdi. Şu an bile bana deseler; "Sana bir kitap okutacağız ve hayatını değiştirecek." yine de inanmam. Ancak samimi olarak söylüyorum ki bu kitap benim topluma ve dünyaya olan bakış açımı kökünden değiştirdi. Tüketim kültürüne, markalara, popüler kültüre ve para babalarına nasıl köle olduğumuzu gördüm. Hayatımdaki birçok olaylara karşı gözlerim açıldı. Ahh! Evet, sizi biraz sıktım değil mi? Keşke baştan uyarsaydım içeriğe girmeyeceğim diye. Sıkıcı bir insanım ben! Her neyse nerede kalmıştık? (Kitabın içeriğine ve konusuna ulaşmak için diğer incelemeleri ve kitabın arka kapağını okumanız yeterli.) Öncelikle kitap bir yeraltı edebiyatı olduğu için bolca kara mizah, bolca argo bulunuyor. "Ayy! Ben küfür sevmiyorum." diyenlerden ve "İslam, dünyaya hakim olacak moruk!" diye geçinenlerdenseniz bu kitap sizlere asla uymaz! Kitapçılarda önünden bile geçmeyin. Şimdi, bu eserde cüzi derecede felsefe, profesyonel olmayacak düzeyde postmodernizm, biraz sosyoloji, gerektiği kadar topluma yönelik sivri dilde eleştiri, çoğu kitabı aratmayacak kadar duygusallık, eşsiz benzersiz bir kurgu, üç tane farklı kişilikleri temsil eden üç ayrı karakter, bolca yeraltı edebiyatı ve bir o kadar da kara mizah var. Evet, bunların hepsini karıştırınca karman çorman olmaması elde değil. İşte bu yüzden bu eseri bir düz metinmiş gibi sorgulamadan, aklını kullanmadan okuyanlar ya bir daha yeraltı edebiyatına girmemek üzere tövbe ediyor ya da "Sadece dövüşüyorlar ya!" deyip bir daha kitabın yüzünü açmıyorlar. Anlamaya uğraşarak okuyanlar ise böyle bir eseri okuyarak toplumdaki bu uyuşukluğumuzu görerek tabiri caizse "gözleri açılıyor". Eşsiz benzersiz kurgu dedim. Evet, çünkü bu eseri Dostoyevski'nin
Öteki
Öteki
eseriyle kıyaslıyorlar. Şahsen iki eser de birbirinden apayrı eserler. Aslında bu konuda söyleyecek o kadar çok şeyim var ki... Ama susacağım. Siz yine de ikisini de anlayarak okuyun da. Ne demek istediğimi anlayacaksınız. Filmi mi? Kitabı mı? Eveet, tartışmalı konuya geldik sonunda. Aslında bu soruyu sormak için kendimize şunu sormalıyız; "Ne için kitap okuyorum?". Çoğunuzun cevabını tahmin edebilirim; "Kendimden bir şey bulabilmek için.". Peki filmden mi daha çok şeyler alırız yoksa kitaptan mı? Bunun cevabı bu eser için diğer filmi yapılan kitaplara oranla daha da zor. Çünkü filminde vermek istediği mesajı tamamıyla verdiğini düşünüyorum. Ayrıca muhteşem oyuncu kadrosu ile de gönüllere taht kurdu (en azından şahsıma). Ancak bir filmi izlerken o karakteri o oyuncu ile bağdaştırırsın. Kitapta ise tüm o olayları kendi hayalgücünde resmederek tüm o kurguyu kendi içinde yaşarsın. Hazır aklımdayken şunu da söyleyeyim; kitabında filminde yer vermediği birkaç bölüm de var, haberiniz olsun. Bunlar yüzünden önce kitabını yaşamanızı, sonra isteğe bağlı olarak filmini izlemenizi öneririm. Ya da unut, bu söylediklerimin hepsini unut! İnsanlar gerçekleri okumaya dayanamaz... Zaten her kim okusun ki böyle gerçekleri söyleyen ve herkesin kendine bir şeyler katabileceği bu gereksiz eseri... Eğer bana aldırmayıp okumayı hâlen düşünüyorsanız, hiçbir şey için daha geç değil, vazgeçebilirsiniz. Ancak eğer başladıysanız; aşağı tırmananların dünyasına hoşgeldiniz. Son olarak şunu da söyleyeyim; "YERALTI ASLA SEVİLMEZ.". Daha söyleyeceklerim bitmedi. Geliyorum. Kahvemi içip kafam yerinde olduğuna göre, bir cesaretlik yapıp, birçok kuralımızı çiğneyerek, hayalarımın kesilmesi uğruna sizlere bizlerden bahsedeceğim; Bizler her yerdeyiz, gündüz görebileceğiniz her meslekte olabiliriz; öğretmen, aşçı, polis... Ancak geceleri bizler apayrı kişileriz. Tüm bu topluma olan öfkemizi birbirimizden çıkarıyoruz ve dövüşüyoruz. Dövüşlerde kazanmak ya da kaybetmek umurumuzda değil. Yeter ki fiziksel acıyla tanışıp bu tüketim toplumunun uyuşturucu etkisinden kurtulalım. Etrafa zarar veriyoruz bu doğru ama bize asla bir şey yapamazlar. Bizler onların yemeklerini hazırlıyoruz, ulaşımlarını sağlıyoruz. Hatta güvenliklerini bile biz sağlıyoruz. Onlar bizlere her zaman bağımlı, tıpkı yaptıkları tüketimler gibi. Bizler sağcı ya da solcu değiliz. Görüşümüz, paranın yönettiği tüm şeylere karşıyız. Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız. Bizler büyük bir acı yaşamadık çünkü bizim acımız, hayatlarımız. "Televizyon programları izleyerek bir gün milyoner olacağımıza, film yıldızı, rock yıldızı olacağımıza inandık. Ama, hiçbirini olamayacağız." (180) Tanrının bizi sevmeme ihtimâlini düşündüğümüz için, kendimize çok öfkeliyiz...
Dövüş Kulübü
Dövüş KulübüChuck Palahniuk · Ayrıntı Yayınları · 20209,6bin okunma
··
1 artı 1'leme
·
8,1bin görüntüleme
Erhan okurunun profil resmi
Elinize sağlık, güzel bir inceleme olmuş. Filminden sonra henüz kitabını okumamıştım ki sanırım bu incelemeyi okuyanların da büyük bir kısmı benim gibidir. Yani mecburen filmi önce seyretmiş olacağız sizin söyleminizin aksine. Öteki ile Dövüş kulübünü ilk Oğuz Bey kullanmıştı birlikte, ama karşılaştırma manasında değildi bu. Chuck Palahniuk'un Öteki kitabını okumuş olması gerektiğini düşünüyordu o da tıpkı benim gibi. Kitaplar farklı içerikli farklı kitaplar ama Dostoyevski'nin kendinden sonraki bir çok yazar için bir esin kaynağı olduğu gerçeğini değiştirmiyor bu fark. Tıkanma da okumadıysanız mükemmel bir kitaptır, ama onun filmini izlemenize gerek yok:)
harun inan okurunun profil resmi
Evet, 1 aydır evde boş boş bekliyor Tıkanma. Onu da okuyacağım. Sizin Öteki ile bir incelemeniz vardı. O konuda da siz haklısınız.
Nesrin A. okurunun profil resmi
"Ben dindarım ulan!" ve "Ayy! Ben küfür sevmiyorum." diyenlerdenim ve tabii ki filmini izleyip kitabını okumayan güruhtanım. Öncelikle beni neden rahatsız eder bir söyleyin :) O karanlıktan dolayı, Palahniuk'un tüm incelemelerindeki sivrilikten dolayı dünya yeraltı edebiyatına girmedim, Türk yazarlarınki de sanırım bu seviyede değildir. Ama öyle bir anlatmışsınız ki felsefe, sosyoloji, eleştiri, kurgu, duygusallık vb. okunmadan geçilecek bir kitap değil demek ki filmi izlense bile. Teşekkürler bu güzel inceleme için.
harun inan okurunun profil resmi
Şimdi öncelikle sizleri asla eleştirmiyorum çünkü ülkemizin genel olarak kültürü böyle, eserde bolca bel altı espri var ancak bu tür esprilerinde bile birçok farklı anlamlar çıkabiliyor. Gerçekten okunandan farklı farklı anlamlar çıkarılabilen bir eser. Palahniuk'in de yeteneği aslında burada çıkıyor. Diğer eserlerinde de böyle ama içlerindeki en hafifi ve topluma daha da hitap eden eseri bu. Beğenmenize sevindim. Çok teşekkür ederim.
Quidam okurunun profil resmi
"YERALTI ASLA SEVİLMEZ." kısmı hariç on numara inceleme. Şahsen gölgeyi ve karanlığı her zaman sıcağa ve ışığa tercih etmişimdir. Hiçbir şekilde korunma yolu yok. Etkilerininden kaçmamın bir yolu yoksa eğer, sevme imkânım da yok. İnceleme için teşekkür ederim, Harun Bey. Listeye ekledim.
harun inan okurunun profil resmi
Onu dememdeki sebep bu kitabı okuyan insanlarda çok ters etki yapanlar var sadece o yüzden dedim. Ama siz gibi nitelikli bir okurun asla yeraltını sevmeyeceğini düşünmüyorum.
Necip G. okurunun profil resmi
Harun çok güzel bir incelemeydi, emeğine sağlık. Ben filmi Türkiye’de vizyona girdiği hafta sinemada seyretmiş şanslı insanlardan biriyim. Yanlış hatırlamıyorsam 1999 yılıydı. Harıl harıl üni. sınavlarına hazırlanıyorduk. İlk seyrettiğimde çok yüzeysel izlemiştim filmi. Gaza gelip bütün gün Pixies’den ‘Where’s my mind’ dinliyorduk. Sonra film vizyondan kalkana kadar 2-3 defa daha gittim. Palahniuk adını Türkiye’de çok az kişi tanıyordu. Hatta filmin bu kadar tutulması dahi bir anda şöhret getirmedi ülkemizde ona. Daha çok David Fincher ve oyuncu kadrosu ön plandaydı. Yaklaşık 1-2 yıl sonra filmin etkisi azalmaya başladığında bunun aslında bir kitap uyarlaması olduğu gerçeği daha çok ön plana çıkmaya başladı. İşte 2001-2002 gibi bir tufan koptu ve kitap çok satılanlar listesine girdi. Bugün ise film hala popüler ama kitabı da okuyan çok sayıda okur var. Daha önemlisi Palahniuk artık ülkemizde tanınan ve aranan bir yazar oldu... Biraz uzattım kusura bakma. İncelemeni çok sevdim. Zaten bu esere özel bir ilgin olduğunu biliyordum. Öylesine bir ilgi değilmiş bu, gerçekten hakkını teslim etmişsin. Kalemine sağlık... Selam ve sevgilerimle...
harun inan okurunun profil resmi
Teşekkürler hocam
Anıl okurunun profil resmi
Harun kendini her geçen gün geliştiriyorsun ve seviyeni bu inceleme ile en yukarıya çıkarmışsın. Bize de bunu keyifle okumak kalmış oldu. Eline sağlık. Tebrik ederim.
harun inan okurunun profil resmi
Hocam öyle incelemelerim var ki aslında ama hepsi kendimde saklı artık ara ara paylaşacağım. Baktım fakir edebiyatı aldı başını gidiyor, biz de bir şeyler yapalım.
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Esther. Sema okurunun profil resmi
Filmini izlemiştim. Kitabı okuyup okumamakta kararsızdım. Filmini izleyince genelde kitaplar etkilemiyor beni. Ancak bu incelemeden sonra okumaya karar verdim teşekkürler:)
harun inan okurunun profil resmi
Okuyunuz, hayatımı kökünden değiştirdi gerçekten. Bu dönemlerde herkesin okuması gerekiyor şahsen.
Ömer Yaşar okurunun profil resmi
İncelemeni çok beğendim. Kitabı da okumayı düşünüyorum ama 12.yüzyılda Fransa'nın zevk sefa içerisindeki kralına karşı çıkan ve Fransa'nın özgürlüğü için çırpınan Jeanne D'arc'ı yakan, sırf yahudi olduğu için onları aşağılamak için vakti zamanında hekimlik bile yapmalarına izin vermeyen ve kırmızı şapkayla gezmek zorunda bıraktıkları, yine benzer şekilde sırf yahudi olduğu için Yüzbaşı Alfred Dreyfus'u suçsuz olduğu halde casusluk suçlamasıyla ömür boyu hapis cezasına çarptıran ve şu anda günümüzde medeni dediğimiz, örnek gösterdiğümiz batılı ülkeler bunu yaptı. Almanya'da müslüman oldukları için evlerini kundaklatan ve diri diri yanmalarını isteyen de batı medeniyetiydi. Çok var ama son olarak Yeni Zelanda da ibadethanede ki masum insanları da vahşice katleden de batı medeniyeti. Medeniyetler gelir, geçer, değişir, kim hakkı hukuku doğru uygularsa o güçlü olur. Şimdi onlar güçlülüler, İslam ülkeleri de birbirleriyle kavga etmekle meşgul. Diyorum ki bu ne zaman olur bilmem, ben görürüm, göremem bilemem o ayrı mesele ama "İslam, dünyaya hakim olacak moruk!"
23 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.