Ahh! Tezer Özlü, ahh canım KADIN. Ben seni bugün anladım, sevdim hatta bugün tanıdım. Daha önce okuduğum Kalanlar ve Çocukluğun Soğuk Geceleri kitaplarını hiç anlamamış, hissetmemişim meğer...
Zaman Dışı Yaşam, senaryo olarak yazılmış ve Tezer Özlü vefat ettikten sonra, 1998 yılında yayınlanmış bir eserdir.
6 yaşında bir çocuk anılarıyla başlıyor senaryo. Sonra çocuk büyür, bir KADIN olur. Başlar kadının yolculuğu. Ayrılmaktan, yalnızlıktan korkan bir kadın, aşk ve diş ağrısı çeken bir kadın. Kadının varlığıyla ilgilenmeyen bir adamı düşünen, özleyen bir aşık. Oradan oraya süren yolculuklar, diş ağrısı için alınan ilaçlar. Ya aşk acısı için ilaç var mı?
Yolculuklarında her daim yanında sürükler bavulunu. Her sürüklediği bavulda, "İnsan nereye giderse gitsin, yazgısını yanında götürüyor." diye düşünmeden edemedim. Her yolculukta farklı adamlar, insanlar tanıdı KADIN, farklı yerlere gitti, fakat ait değildi hiçbirine, hiçbir yere...
Galiba ait olamamasını şu alıntı ile örneklendirebilirim.
KADIN garsonu çağırır: Hesabı ister.
Garson: Hangi millettensiniz siz?
Kadın: Hiçbirinden.
Yolculuklar sırasında yazma ve ortaya güzel eserler çıkarma çabaları vardı kadının. Kadın, Cesare Pavese hayranı. (Tıpkı Tezer Özlü gibi.) Kadın o derece benimsemiş ki senaryoda dış ses, CESARE PAVESE.
Kadının yolculuğunda bir durağı daha vardı. Pavese'nin intihar ettiği otel odası... İntiharın izlerini, hissettirdiklerini aradı. Gençliğini, kendi intiharını anımsadı...
Belki senaryoda KADIN yaşadı bunları ama bu kadın SENDİN, bu kadın TEZER ÖZLÜ'YDÜ.
Sonsuz teşekkürler sana, hissettirdiklerin, yazdıkların ve yüreğime dokunduğun için... İyi ki geçmişsin bu dünyadan...