Gönderi

Köleliğin afrika’nın bazı yörelerinde henüz var olduğunu işitirdim. çok geri kalmış ve bozulmuş yarı vahşi bazı afrika kabileleri bulundukları bölgeden alıp başka bir yörede sattıklarını duyardım. fakat kendi gözlerimle gördüğüm kölelik batı’nın kendisinde cambridge’in merkezinde (oxford ile birlikte ingiltere’nin en önemli üniversite kenti) sorbonne’un merkezinde (paris üniversitesi merkezi) idi. kaçak pazarlarda vahşi kabile mensuplarının değil, en üstün insan beyinlerinin pazara çıkarıldığını gördüm. artırma masasına çekiç vuruluyordu: -sen ne veriyorsun!- o ne veriyor! deniyordu. kara çin’inden, sovyetler’den kuzey amerika’dan, avrupa’dan önemli firmaların büyük sermayedarları geldiler. -beyefendi, bu filan sınıfta ikinci olan öğrencidir. ne verirsin buna? -biz mi beyefendi? 15.000 riyal veririz. oradan bir diğeri atılır: -biz üstelik bir de otomobil veririz. üçüncüsü: -ben bir de şoför veririm. söz konusu olan kişi de, bir o patrona bakar, bir bu patrona bakar, kararsızdır, kimi seçse ki? sonunda en çok veren birini seçer. niçin? çünkü tutsak, esir bir insandır. kabul etmesi ricaları ile çağrılan ve yüzin dinar verilmek istenen bu kimse, işte toplumu doğa zindanından kurtarabilecek insandır yahut insanı toplum zindanından çıkarabilecek bir ideolog veya toplumbilimcidir, ya da insanı tarih zindanından çıkarabilecek feylesofun ta kendisidir. gelgelelim, kendi kendinin ne ölçüde zebunu olduğunu görüyoruz. bu yüzden de köle durumuna gelmiştir. bir köle insanlığı özgür kılamaz. kendisi de üç önceki zindandan kurtulmuş olsa bile özgür değildir. işin çetin yanı şuradadır ki bu dördüncü zindan insanın kendi boyutları arasında, insanın bir parçası gibidir. bilgin insan, kendi dışında olan zindanlardan kurtulsa bile, kendine karşı başkaldırıp özgür olamaz. ... kolayca ele geçirilemeyen bu korkunç dördüncü zindandan, insan, aşk gücü ile kurtulabilir. aşk, akıl ve mantığın ötesinde, bizi kendimize başkaldırmaya ve kendimizi (nefs-i emmare) yadsımaya çağırır. gereğinde bir ülkü veya başkası uğruna fedakarlık etmeye çağırır. bu, insan olma sürecinin en üst aşamasıdır. sözlerimin özü: o özgür kılıcı, yaratıcı, bilinçli insan; doğa, tarih ve toplum düzeni zindanlarından bilim ile kurtulur. dördüncü zindandan ise din ile kurtulur, aşk ile kurtulur. radhakrishnan’ın (18888-1975 hind feylosofu) dediği gibi: ‘biz insanlar, insan olma ödev ve sorumluluğu ile, bir işbirliği andına çağrılıyız. nasıl bir ahd ve and? öyle bir and ki, bu and ile insan, tanrı ve aşk, başka bir yaratış ve başka bir insan için koyulurlar. budur insanın sorumluluğu
·
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.