Gönderi

464 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Umut Bıçağı, dünyadaki bütün erkeklerin -Doğru kelime adamların ama kitapta erkek olarak çevrildiği için ben de erkek diyeceğim.- düşüncelerinin herkesçe duyulabildiği bir distoptada geçiyor. Ana karakterimiz Todd, Prentiss kasabasındaki on üç yaşına basmamış tek çocuk. Ona söylenene göre annesi erkeklerin düşüncelerini duymalarına neden olan bu vürüs yüzünden diğer bütün kadınlar gibi ölmüş. Kasabadaki kurala göre on üç yaşına basan her çocuk yetişkin sayılıyor ve kasabada çalışmaya başlıyor. Todd'da on üçüncü doğum gününden yirmi sekiz gün önce çok büyük bir sırrı açığa çıkartıyor ve bütün hayatı değişiyor. Ben kitabı -diğer bütün Patrick Ness kitaplarında olduğu gibi- konusuna bakmadan aldım ve kitaba başlayana kadar da konusunu bilmiyordum. Ben kitabın bir polisiye roman olduğunu falan düşünmüştüm ki bence böyle bir distopyada polisiye bir kurgu efsane bir iş olurdu ama Patrick Ness'in kurgusu da fena değildi. Kitabın büyük bir bölümümü çok severek ve bir sonraki sayfada ne olacağını merak ederek geçirdim. Bence bir yere kadar gerçekten sürükleyici ve eğlenceli bir roman fakat bir süre sonra kitap kendini tekrar ediyor. Mesela kitabın yarısına kadar geliyorsunuz, diyorsunuz ki "Aa şimdi kim bilir neler neler olacak. Gizemler bir bir çözülecek.". Peki böyle bir şey oluyor mu? Hayır. Olan şey kitabın kendini tekrar etmesi. Sanki kitabın başındaymışsınız gibi aynı olayları bir daha okuyorsunuz ve sanıyorsunuz ki ana karakterimiz yaşadıklarından biraz ders çıkarır, aynı hataları bir daha yapmaz ama Patrick Ness de akıl hastası birinin ortaya attığı "Ana karakterler salak olmalıdır." cümlesine uyup karakterimize aynı hataları tekrar yaptırıyor. Bu durum beni kitaptan baya bir soğuttu açıkcası. Yani on iki yaşındaki bir çocuğun dünyanın en zeki insanıymışcasına hareket etmesi en sinir olduğum olaylardan biri tamam ama hiç mi aklı yok? Baştan sona salak mı yani? On iki yılda hiç mi bir şey öğrenememiş yahu! Ayrıca sen koskoca Patrick Ness'sin. Yazacak bir şeyin mi kalmadı da olayları tekrar ediyorsun? Hadi diyelim ki tıkandın ara kankan Neil Gaiman'ı. Yani bu olayların tekrar etmesi bende "Hadi şu kitap bitsin de paramı alıp tatile çıkayım." havasında yazılmış hissiyatı bıraktı. Bu iki şeyin haricinde ben kitabı sevdim. Adamın yarattığı distopyaya hiçbir lafım yok. Olayları öğrenmek için sayfaları hızlıca çevirmekten parmaklarımın uçları bir garip oldu. Sadece şey olmasın isterdim mesela, tam her şeyi öğreneceğimiz sırada sürekli araya bir şey giriyor. Adam gelmiş "Sana gerçekleri anlatmam lazım Todd." diyor ama anca bir elli sayfa sonra falan söylüyor. Bu tiple, "Bir soru sorabilir miyim?" tipi tıpkısının aynısı yani. Söyle geç daha ne uzatıyorsun konuyu ya. Sanki ben sana "Hayır dur söyleme. Duymak istemiyorum." diye Yeşilçam ayarı yapacağım... Kitapta anlamadığım ve elle tutulur bir sebep göremediğim bir olay daha vardı ama o biraz spoilera giriyor bu yüzden artık ikinci kitabın yorumumda eğer hatırlayacak olursam değinirim. Eğer kitap elinizde varsa bence okuyun çünkü Umut Bıçağı kesinlikle bir şansı hak eden bir kitap ama "Gidin alın, kitap çok güzel ne duruyorsunuz aaa." cümlesini de kuramıyorum yani. İkinci kitap çıkınca almayı düşünüyorum ama bakalım kitap çıkınca düşüncelerim hangi yönde olacak 🤷‍️ Umut Bıçağı, okurken zevk aldığım ama genel itibariyle baktığımda beni tatmin etmeyen bir kitap oldu. Kitabı seveni de sevmeyeni de çok iyi anlayabildiğim bir noktadayım. Sizin kitap hakkındaki düşünceleriniz ne şekilde?
Umut Bıçağı
Umut BıçağıPatrick Ness · Yabancı Yayınları · 2018515 okunma
·
123 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.