Gönderi

Çinli yığınların, Mao düşüncesini nasıl bu ka­dar çabuk Konfüçyüsleştirdiklerini anlamak da ilginç. Bu noktada, bize göre, Stalin ve Mao'nun yüceltilmesi arasındaki ayrılıklara parmak bası­lıyor. İnkârın gereği yok, bazı yanları birbirinin tıpatıp aynı. Tıpkı, yirmi yıl önce Rusya’da oldu­ğu gibi bugün Çin’de de diktatörün portreleri var her yanda. Tıpkı daha önce Rusya’da oldu­ğu gibi Çin’de de propaganda doğrudan şefle il­gili. Ama Stalin’in yüceltilmesi, tanrılaştırtması diktatörün öz kişiliğine tamamen çağdaş ve tan­rı tanımaz biçimde yöneltilirken Mao’nun yücel­tilmesi, ilkel ve köylü dindarlığıyla renklenmesi bir yana, kişiden düşüncesine, dolayısıyla kita­ba kaymış görünüyor. Stalin’in yüceltilmesi ola­ğanüstü insana, kahramana, sanki yaradana du­yulan hayranlığı ortaya koymaktaydı. Mao’nun- ki tersine, dokunaklı bir denge, düzen ve devam­lılığa duyulan büyük bir istek gösteriyor. Bu yüceltilmenin ne ölçüde Mao tarafından istenip on­dan ne denli esinlenildiğini bilmiyoruz. Temel­de, devamlı bir ihtilâl kışkırtısı olan kitap okun­duğunda tersi düşünülüyor. Ama Çinli halk yı­ğınları, aşağı yukarı yüzyıl boyunca iç savaş ve yabancı işgâllerin acısını çekmişse, sonunda dü­zen ve birliği sağlayan adama, biraz da kadim ,Konfüçyüs geleneğinin itişiyle minnet duyup; diktatörün düşüncelerine dengeleyici ve dinsel bir yer verdikleri için onları kim ayıplıyabilir? Öte yandan, Mao’nun kitabında öğütlenen de­vamlı ihtilâlle denge, düzen ve yığınların birlik ihtiyacı arasında gerçekten çelişki yoktur. Ara­da bir patlayan bir ihtilâl ürkütücüdür. Ama de­vamlı ihtilâl, kanunî, dengeli, alışılm ış, tam an­lamıyla devamlı birşey oluyor. Burada Avrupa ile Asya arasındaki büyük ayrılığa parmak bası­lıyor. Avrupa, dengesiz devletlerin, geçici ha­nedanların, sayısız ihtilâllerin kıtasıdır. Oysa Asya, yüzyıllar boyu süren Devletlerin ve hane­danların, devamlılığa dönüşen ihtilâllerin kıta­sıdır.
·
6 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.