Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

132 syf.
·
Puan vermedi
Kitabın ana temasını aşk ve evlilik ilişkisi oluşturuyor. Aşk'ın neliğine, kadın erkek ilişkilerinde ne anlam ifade edebileceğine dair değerlendirmeler yoğunlukta ama ilk aşkın evlilikte nasıl muhafaza edileceği ve edilmesi gereği üzerine uzun tahliller zaman zaman sıkıcı bir hal de alabilmekte. Konuların işlenişinde referans alınan Hıristiyanlık da eserin tamamına sirayet etmiş vaziyette. Kitapta aşkla ve kadın erkek ilikleriyle ilgili yapılan önemli tespit ve yorumları bir tarafa koyarsak, benim dikkatimi çeken iki şey oldu: Bunlardan birincisi, Kierkegaard'da kadının -bilhassa erkek karşısında kadının- yüce konumuna dair vurgulardı. Kadının erkekten daha zayıf olduğu yollu klasik kabulleri kesin bir dille reddeden yazar, bununla da kalmayarak, verdiği bazı durum örnekleri üzerinden, asıl zayıf olanın kadını zayıf gören erkek olduğunu da vurgulamaktadır. Doğrusu, kitap -elbette değer olarak değil ama- yapısal olarak (veya bizdeki karşılığıyla fıtri olarak) kadının erkekten daha zayıf ve zarif bir yapıya sahip olduğu kabulüne sahip zihinlerin dahi, bu konuda yanıldıklarına dair, ikna edeci düzeyde yoğun vurgular taşıyor. Birçok sayfada erkeğin güçlü kadının zayıf olduğu geleneksel kabulünü sorgulamak zorunda kalıyor ve yazardan yana taraf almak durumunda kalıyorsunuz. İkinci husus ise konunun (aşk ve evlilik) Hıristiyanlık'ın temel kabulleri çerçevesinde açıklanmasının vazife edinilmiş olması. Yazarın kitabı yazmadaki temel amacının, Hıristiyan dogmaları makul şekilde izah etmek ve uygulanmaları gereğini vurgulamak olduğu dahi söylenebilir. Bu bir tercih elbette ve sorun bunun niçin tercih edildiği değil. Sorun, Hıristiyanlık gibi kadın karşıtı köklere, söylemlere ve tarihsel pratiğe sahip bir kurumun, Kierkegaard'ın kaleminde (yorum gücünde) aldığı şirin, çekici, pozitif hal. İnsanların günahkar doğmaları dogmasını bir kadın olan Havva'nın ayartıcılığına indirgeyen, evliliği yasaklamamakla birlikte erkekler için kadınların kirletici ve adi türden yaratıklar olduğunu resmen benimsemiş olan, engizisyon uygulamalarında toplumdaki kötülükleri sürekli ve sadece kadınlarda arayıp onları bu suçlarından(!) dolayı yakarak öldürmeyi görev bilen, müntesiplerinin daha iki asır önce dahi "kadın insan mıdır?" başlıklı meclis oturumları düzenledikleri bilinen bir dinin ya da dinsel geleneğin, aslında kadını şerefli kabul ettiği, yücelttiği, onurlandırdığı şeklinde yorumlanması, yorumun buralara kadar zorlanması, Kierkegaard gibi açıklık ve dürüstlüğü önemseyen bir karakterin bu karakterine hiç mi hiç yakışmamış. Kitabı okuyunca insan Levinas'ın "Dört Talmut Okuması" eserini anımsıyor; Levinas da bu eserde ölüm, şiddet, zulüm, kan, yok etme, boyun kırma gibi ifadelerle dolu en sert Yahudi metinlerinin aslında nasıl da iyiye yorulabileceğini(!) göstermeye çalışır çünkü. İyi okumalar.
Evliliğin Estetik Geçerliliği
Evliliğin Estetik GeçerliliğiSoren Kierkegaard · Araf Yayınları · 2013162 okunma
·
54 görüntüleme
Devrim Keşoğlu okurunun profil resmi
Şahane bir inceleme, tebrik ederim.
ali okurunun profil resmi
Teşekkür ederim
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.