Gönderi

223 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
38 günde okudu
fecr yayınlarından çıkan baskısının önsözü şöyledir: "allah ölümsüzdür ve insan, o'nunla sözleşme yapan, o'nun ruhunu taşıyan, risaletine sahip olan ve nihayet gücünün, bilgelik ve güzelliğinin aynası olan bu anlamlı ve kutsal doğada o'na halifelik eden bir varlıktır. bu doğa, allah'ın sünnetleri çerçevesinde yeşeren, yetiştiren, eğiten, doğan ve doğuran diri ve bilinçli bir surettir. onun kara toprağındaki her zerrenin kalbinde bir güneş parlar; her çakıl taşının diline, her yaprağının, suyunun, toprağının ve gülünün nutkuna aşk sözü ve ilahi şiir akar. doğa ne ruhsuz ve bilinçsiz bir leş, ne de batıl ve abes öğelerden oluşmuş bir anlamsız, hedefsiz, sert, soğuk ve kara bir yığındır. uçsuz bucaksız okyanusların derinliklerinden ve hakikatin sonsuzluğundan kopup gelen çeşitli ve sayısız dalgalar, hayatı doğuran bir kaynak olarak ruh, bir bilinç ve bir varlığın ayetlerinden temiz ve vefalı bir aynadır. hareket, güzellik, bilgi, değer, yetkinlik... ve dünyaya ruh, varoluşa anlam, insana değer, yaşama sorumluluk ve harekete yön veren şeylerin tamamı... öyle bir allah ile böyle bir evrende! bütün melekler, özgür, bilinçli ve yaratıcı olan bu tanrı benzeri insan önünde secdeye kapanmışlardır. yer, gök ve bu ikisi arasındaki her şey onun emri altındadır. insan, gerçek güzellik ve hayrı, bilgi, ahlak ve sanatın gücüyle elde eder. azameti över, değerlere tapar, özgürlüğün peşinde koşar. dünyayı tanıyıp bilmekten kendini tanıyıp bilmeye, ondan da allah'ı tanıyıp bilmeye erişir. o zaman ölüm gününden ebediyete, çokluktan birliğe, görünüşlerden oluşa, dünyanın alçaklık ve zelilliğine yönelmekten(bakma, görme, düşünme, seçme, gitme, yürüme, yaşama ve var olmada) ahiret yüceliğine yönelmede, dünyadan ahirete ve şirkten tevhide... erişir. isra ilerleyişi içerisinde dünyanın mescid-i aksa'sına, miraç tekamülü içerisinde yaklaşmanın sidretül-müntehasına; allah'a iki fersah kalıncaya kada, hatta ondan daha yakına gider. allah'ın ruhuyla nefes alır. ilahi fıtrata sahip olarak maruf ve münker karşısında aşk ve kinle dolar, meftun olur. kendini bilme ve bilinçlilik, onu yabancılığa ve yalnızlığa sürükler. o, bu dünyayı gurbet olarak görür; kendi ilahi özünü bu dünyada sürgün olarak bulur. o zaman gayb kaygısı, asıl arayış, kavuşma arzusu, mevcut olduğu şekliyle kalmaktan bıkma ve kaçışın yorgunluğu ve burada olmadığı gibi nerede olduğunu da bilmediği varlığa iştiyak kendisini gösterir. o, kendi olmaktan bezmiş, dar bir gömlek, dar bir ayakkabıdır. evrenden öte bir yeşeriştir. olduğu durumdan kaçmaktan yorulmuş... öyle ki artık var olduğu gibi olmak, var olduğu yerde kalmak, var olduğu şekliyle yaşamak, onun için azaltıcı ve ızdırap vericidir. o, evrenden daha ileri gider ve akıldan daha öteye uçar. ilahi bir sanat ve mucizevi bir iksir elde eder. kendi yokluğunda ölümsüzlüğe, kendini inkarda ispata, ölümünde insan hayatı için şehadete, kullukta özgürlüğe ve itaatta isyana erişmeyi öğrenir. bütün ömrü boyunca, gece gündüz, hakkın saltanat davulunu arş damında çaldığı her beş vakitte ve her tekbirde, bütün alçak saltanatları aşağılar. hepsi vesvasın şerri ve hannasın hilekar vesvesesi olan, bütün boş haşmet ve büyüklükleri, yalan gürültüleri, rablıkları, sultanlıkları ve ilahlıkları kulak ardı ederek unutturur. sadece güzelliğe ve hakka tapan her kalbin övdüğü ve taptığı yüce varlık karşısında ayakta durarak, ömrünü yıllara, yılları aylara, ayları günlere böler. fakat müşrikler ve kafirler, bütünüyle bir kemiğin peşinde köpek gibi dolaşmak, efendilerin hizmetinde uşaklık, bir mabudun huzurunda kulluk, övülen bir varlığın yanıbaşında dalkavukluk ve ikbal'in deyimiyle, bir köpeğin önündeki bir başka köpek gibi kulluk başını eğmekle; güce, paraya ve kadına tapmakla; dünyanın merhametsiz efendi ve patronlarının kapısında zelilce oturmakla, kendi şereflerini satma pahasına efendilerdenyardım ve lütuf edinmekle ömür geçirirler.  evet, o, her sabah uyandığında, öğleyin işten ayrıldığında, ikindileyin işbaşı yaptığında, akşam işten döndüğünde ve geceleyin uyumak için yatağa girdiğinde -her defasında kesinlikle- "o"na hitap ederek, tağutların tamamına ilan kendisine ilka ederek şunu tekrar eder:  "hamd ve sena -alçak ve zorba efendilere, patronlara ve rablere değil- rahman ve rahim olan rabb'e özgüdür. melik ve malik, tam manasıyla o'dur.  biz sadece ve sadece o'nun karşısında kulluk için baş eğeriz ve sadece ve sadece o'ndan yardım dileriz. o da, değersiz yardımlar, bencilce alçakça istekler için değil, bilhakis hidayet bulmak amacıyla doğru ve hak yolda ilahi nimetlere mazhar olmuş halis insanların yolunda gitmek için; kirli kötü düşüncelilerin ve beyinsiz sapıkların yolunda değil..." (1) nihayet insan aşkta erir; allah'a biat eder; tevhit kalesine sığınıp takva elbisesini giyinir. insan irfanla görür; hikmetle anlar; dua ile ister ve ibadetten rububiyyet cevherine erişir.(2) kendi emir, nehiy, hicret ve cihadında, insanları ve dünyayı bambaşka yapar. (1) hamd veya fatihatu'l-kitab suresi'nin tercümesidir. bu sure, kuran'ın ve namazın anahtarıdır. her namazın sabit ve değişmez suresidir. (2) ibadet, hakikati rububiyyet olan cevherdir."
Kendini Devrimci Yetiştirmek
Kendini Devrimci YetiştirmekAli Şeriati · Fecr Yayınevi · 2011985 okunma
·
216 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.