Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

416 syf.
·
Puan vermedi
·
18 günde okudu
Kafka’nın ölümünden sonra 1926 yılında basılan, yarım kalmış bu romanı ben Cem Yayınevi’nin yayınladığı, Kamural Şipal çevirisinden okudum. Dikkatimi çeken Şato’nun bu çevirisinde 368 sayfalık roman metnine “Başlangıç Bölüm Varyantı”, “Fragmanlar” ve “Yazar Tarafından Çizilip Çıkartılmış Yerler” başlıklarından oluşan ek bir bölüm ilave edilmiş ve bu ek ile birlikte kitap 413 sayfaya çıkartılmıştır. Kafka’nın tüm romanlarında olduğu gibi sakin kafayla, özümsenerek okunması gereken bir hikaye olup kafalarda bir dolu soru işareti bırakmaktadır. Şato romanının konusu; adından da anlaşıldığı gibi bir Şato'dur, fakat bu sözü çok edilen yapının betimlenmesi noktasında pek çok belirsizlikler vardır. Kafaları karıştırmaya daha ilk temel veriden başlayan Kafka “Şato” adı altında: kale, köyler, yönetim binalarını da içeren kent merkezi, çevre kırsalını kapsayan bir şehir tanıtmaktadır aslında. Bu Şato'nun sınırları belirsizdir, iç mimarisi belirsizdir, işleyişi net değildir, sürekli git geller vardır. Kafka,
Dönüşüm
Dönüşüm
ve
Dava
Dava
‘da olduğu gibi bu romanında da daha ilk birkaç sayfada okuru başka bir yaşam mantığının hakim olduğu bir evrenin içine sürükler. Anlamda, mekanda, ve anlatıda esnekliği ve belirsizliği kaldırabilecek bir okuyucu kitlesi bekler. K. adlı kahramanımızın kimdi? Nereden geldiğini ve neden geldiğini asla öğrenemediğimiz, Şato'ya doğru yolculuk eden, belki de bizim adımıza Şato'yu keşfetmek ve fethetmek için gönderilen biri dir. Ama zamanla Şato'nun gazabına uğramış motivasyonları da, arzuları da, konuşmaları da, eylemleri de manasız, çaresiz, ne idüğü belirsiz ve sonuçsuz bir rota haline gelmiş bir kadastrocudur. Olayların akışı, K.nın Şato civarındaki köylerden birine bir gece varıp konaklamaya kalkmasıyla başlar ve daha köye adımını atar atmaz kahramanımız muhbirlerin ve meraklı bakışların kurbanı, hikayenin kurgusu içinde ilerledikçe, sırası geldikçe tanıştığımız ufak tefek memurların, dedikoducuların, entrikalacıların oyuncağı haline gelir. Romanın olay mekanı hakkında ise; K.nın genel izlenimler dışında çok az bilgi vardır. İlk olarak K. Şato’yu "tepede açık seçik kenar çizgileriyle", “ne eski bir derebeyi kalesi, ne de bir saraydı”; az sayıda iki katlı, buna karşılık çok sayıda alçacık binadan oluşup geniş bir alana yayılmış, birbirine pek yakın bir yapılar topluluğuydu olarak görürse de kurgu içinde konturlar silikleşir, bir avludan haberimiz olur, bir de evrak işlerinin görüldüğü bölmelerden, ve bir iki ufak tefek yapı parçasından.. Hepsi bu... Kimbilir belki de Şato son derece başı sonu belli, dış dünyayla bağları güçlü, iç işleyişi tıkır tıkır bir yerdir. Belki de belirli odaları, belirli düzenleri, habercileri, memurları, temizlikçileri vardır… Belki bizim K., yolunu şaşırmış, çaresiz, çevreye rahatsızlık veren tehditkar ve manasız hareketler içerisinde olduğundan, çevresini de kendine benzer görmekte ve Şato'yu arapsaçına dönmüş bir belirsizlikler yeri olarak anlatmaktadır! Kim bilir?... Şato romanı, uzun diyaloglar ve monologlarla dolu, okunması, okutulması gerektiğini düşündüğüm bir kitap. Keyifli okumalarınız olsun. blog.milliyet.com.tr/sato--franz-kaf... kitapdusleri.com/icerik/iz-birak...
Şato
ŞatoFranz Kafka · Cem Yayınları · 202010bin okunma
··
49 görüntüleme
Requiem okurunun profil resmi
Şato modernitenin krizini anlatıyor sanki..sembol olarak kullanılan kavram, içi ve işleyişi modernlik ile gelen eskinin yok oluşu yenin varoluşu arasında kalan belirsiz birey ve toplumu belirlemiş sanki..bu açıdan bakmak daha faydalı olur sanki..🐴🐴
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.