Kalanın Kucağında Bırakılan KorBir kitap okumak bazen bizzat hayatın kendisine benzer. Birini sevmeye, bir tercih yapmaya, kaderini yaşamaya…
Suzan Defter’i 2016 yılında okumuştum aslında. Ayfer Tunç okumaya yeni başlamıştım ve sanırım dördüncü kitabıydı. Ancak diğerlerinin aksine bu, bende yer etmemişti. Hakkında yorum bile yazmamıştım. Çift sayfalı anlatımı nedeniyle biraz da sıkılmış olmalıydım.
Sonra aradan üç yıl geçti. Dahası benim o üç yıl önceki hayatım tepetaklak oldu. Çok şey değişti, ben değiştim. Bu arada Tunç’un neredeyse bütün kitaplarını okuyup, sıkı bir okuruna dönüştüm.
Sitedeki arkadaşlar bir Ayfer Tunç okuma etkinliği düzenlemeseler, dahası bana özellikle “siz niye yoksunuz?” diye mesaj yazmasalar, Suzan Defter’i tekrar okumayacaktım. Ve meğer ne büyük bir hata yapacaktım!
İlk okumamda bende bir iz bırakmayan bu kitap, şimdiki okumamda içimi yaktı. Üstelik edebi değerinin de çok yüksek olduğunu söylemem lazım.
Tunç değişik bir tarz denemiş ki, benzerini Aşıklar Delidir’de de yapmıştı. Burada biri kadın, biri erkek iki karakterin notlarını, yan yana sayfalar üzerinden vermiş. Yaklaşık on gün boyunca aynı evde, karşılıklı oturup dertleşecek olan iki insan; avukat Ekmel Bey ile Derya. Ancak Derya, eser boyunca kendisini ağabeyinin eski sevgilisi ve kendisinin de arkadaşı olan Suzan’ın yerine koyuyor. Suzan Defter adı da buradan geliyor.
Bu arada, Suzan isminin bende çok farklı ve özel bir yeri olduğunu söylemem lazım. Kitabı okurken çoğu zaman fonda Suzan Suzi türküsünü dinlediğimi de belirtmem lazım.
“Köprü altı kapkara, Suzan gel beni ara, Saçlarıma kumlar doldu/ Tarak getir de tara…”
Tunç, Suzan Defter’de yine edebiyatın dibine vurmuş. Şahane ruh tasvirleri, aşk öyküleri, insan hikayeleri ve tabii şehir. Ayfer Tunç bir şehir insanı anlatıcısıdır zira…
İlk baskısında Taş, Kağıt, Makas kitabının içinde bir uzun hikaye olarak basılan Suzan Defter, doğru bir tercihle birlikte bağımsız bir roman olarak basılmış. İyi yapılmış, çünkü bunu hak eden bir eser.
Daha evvel de yazmıştım. Bence Ayfer Tunç, Türk edebiyatının yaşayan en başarılı kadın romancısıdır. İyi ki yazmıştır, iyi ki yaşamıştır; hem zaten yaşamak bir iz bırakmak değil midir yeryüzünde?
Hele şu ayrılık alıntısı yok mudur?
"Ayrılmak, gidenin, kalanın kucağında bir kucak kor bırakmasıdır, yanar durursunuz kül olana kadar."
Kucağında bir korla yıllardır yananlar, hatta yandığını anlamadan yananlar çok severler bu hikayeyi. Hem belki onlar da Suzan gibi, geçip giden yılların ardından gözlerini tavana dikmiş, maziyi anıyorlardır ve hala seviyorlardır.
Kim bilir?