Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

226 syf.
10/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Vüs'at O. Bener: ''Çünkü Çok Duyguluydu O.''
Buzul Çağının Virüsü nihayete ereli çok oldu elbette. Ama bendeki duyuşu hala kaybolmayan, henüz hissedişlerimde izleri bozulmayan bazı satırları, ifadeleri var ki onlara biraz olsun değinmeden yapamayacağım. (Bu sebeple bu yazı, tipik bir incelemeden daha farklı bir hal alacak.) Çünkü Vüs'at, tarzıyla diğer emsallerinden biraz daha farklıdır gözümde. Çünkü rastladığım hiçbir insan, zor yaşantıları yüzünden onun kadar kendisine acımasız davranmamış, diğerleri bu sıkıntılarının sebebini dış faktörlerde ararken; o en zehirli, en öldürücü okları kendisine yollamakta bir an bile tereddüt yaşamamıştır. Bu kitabında da aynen böyledir kendisi. Osman'ı anlatır belki görünürde; fakat ne çok izler yükler kendi yaşamından ona. Kim bilir, Osman'ın topallaması da belki bundandır romanda... Ve unutmaz kitabında güzel dostunu: 'Oğuz Atay'ın anısına...' diyerek başlar kitabına. Ölümünden sadece birkaç yıl geçmiştir ki; varlığının o rakik,nazik renkleri gözlerinde solmaz, boşluğu henüz dolmaz, acısı öyle derindir ki hala kaleminde tazedir. Ve bir anışları vardır ki hissettirmek istemez; ama bazı yerlerde de, belki de istemsizce açığa çıkarır sitemini: Onun beynini büyütmesine izin verdiği 'tümör'e yapılan. ''Duyuyor musun Oğuz Atay! Çınar elli, kızdı mı kezzap gibi bakan, oysa iri çağla gözlü, kapılardan sığmaz, güzel adamım! O zamanlar pek ayırdında değildin sanırım 'tutunamadığının'. ... Canımlarım, katılırdı gülmekten. Oturduğun salıncaklı koltuk yıllardır soğumadı. Ne vardı beynini büyütecek o kadar? Suçlusun!'' Evet, suçlusun, hatta suçlusunuz güzel insanlar. Çünkü sen de masum değilsin Vüs'at. Çünkü dediğim gibi, sen de öldürücü bir hırsla acımasızdın kendine. Hatırla Muannit Sahtegi imzasıyla yazdığın zehirden notlarını: ‘’Derseniz ki, başka kapıya, alışığım, inini kendin bul… Tamam canlar. Soyu Sahtegi, muannittir ve tepeden tırnağa ittir, def olur gider, mağarası bol bir yerlere, gidemese de gittiğini var sayar. Canına kıyamaz, o kesin…’’ Ve bu kitabında da vazgeçmedi bundan. Kendi yaşantısına yaptığı yergileri, ama bunu yaparken ne de hoyrattır, saldırgandır evrende işgal ettiği savruk mevcudiyetine. Sanki kendisine yüklendikçe alır intikamını hayattan, sanki kendisini eksilttikçe tamamlanır. Ve kendisini eksiltenlere mutlu olma şansı vermez belki de böylece, umursamaz bir iflah olmazdır çünkü bu bohem adam, umarsız bir derbeder azizimdir o benim. Benim hassas azizim, benim kasvetler yaratmada cömert ilahım, benim renk renk, çiçek çiçek hüzünler var etmede kudreti bol üstadım. Nasıl bir duyuşla yazdın, yazabildin bu satırları... Ben okurken bile bu kadar eksilirken, senin için bu satırları yazıya dökmenin bedeli çok ağır olmadı mı? ''Bir ölü dölüt doğurdu karım, hınk demiş, burnumdan düşmüş, bildiğim kadarıyla yedi aylıktan gün alamamış, can borcunu peşin ödemiş bir bebek. Kıyameti kopardı, erkekliğimi suçladı, tırmaladı yırttı, yüzümü gözümü. Dövüştük, vuruştuk kıyasıya. İstersen çileden çıkabiliyorsun. Oysa ben doğal karşılamıştım olayı. Ölü doğmayı yeğler benim çocuğum. Çok duyguluydu o.'' İşte burası, belki de bana en çok tesir eden bölüm olmuştur. Belki de kendi çocuğuna yazdığı için, yitirdiği yaşam ve nice yaşamlar için ya da kendisi için. Adını tam koyamıyorum, tanımlamak çok mümkün değil. Çünkü der ki sonra: ''Dağılan cam kırıklarının doluştuğu yatağına uzandı gün ağarırken, boynu vuruldu, düştü başı giyotin sepetine.'' İşte böyle yazılmış bu kitap da. Anlattım; ama yine de eksik söyledim. Fazlasını anlatacak duyuş yok bende. Çünkü ancak böylesini yeğler Vüs'at'ım... Çünkü çok duyguluydu o.
Buzul Çağının Virüsü
Buzul Çağının VirüsüVüs'at O. Bener · Yapı Kredi Yayınları · 2017346 okunma
··
552 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Liliyar okurunun profil resmi
Yeniden okumak istedim..Kaleminize sağlık..:)
Batuhan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim :)
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.