Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

652 syf.
8/10 puan verdi
·
11 günde okudu
Aşk deniz gören evdeki teras mı?
Merhamet göstermek gerekmiyorken merhameti yüceltmek kolay, adalet dağıtan değilken adaleti yüceltmek kolay... Yaşamadığını dışarıdan gözlemleyerek eleştirmek kolay... Ya başrol sensen? Ya adaleti uygulaman gerekirken kendi çıkarların söz konusuysa... Adil olabilir misin? Refahından vazgeçebilir misin? Kendi başını derde sokup merhamet edebilir misin? Sorgula kendini ne kadar adilsin, ne kadar merhametlisin? Mantığını ne derece baskılabiliyorsun? Aşık mısın hırslı mı? Kırmızı ve Siyah okumamın sonunda kafamda hep bu sorgular... Şu iğrenç düzen çarkında çoğumuz birer Julien'iz aslında. Milyon dolarlarımız yok, ünlü bir aile adımız yok, siyaset oyununda bir koltuğumuz yok, Ankara'da dayımız yok... Bu yüzden adalet dedikleri duruma göre değişebilen kurallar silsilesi bizim için hep sabit. İktidar oyununda bizden çıkarı olan hiç kimse yok, bu yüzden bir sabah uyandığımızda kendimizi inşaat zengini olarak bulamayacağız, aniden köşeyi dönen insanlar kervanına katılamayacağız. Bir yasa, bir belge ile kılıfına uydurulamayacak durumumuz. En acısı da sosyal statü sebebiyle ceza ver(e)medikleri ya da göstermelik ceza verdikleri suçlardan doğan adalet uygulama açlıklarını ufacık bir suçta üzerimizde uygulayacakları. Dokunulmazların da dokunulurluğu bize dokunacak. Evet, her sabah kendimi kocaman bir yalandan ibaret dünyanın kucağına bıraktığımın farkındayım ve böyle değilmiş gibi davranamadığım her an tiksiniyorum bu dünyadan... Gözleri hırstan, kibirden, dalkavukluktan, ikiyüzlülükten parlayan bu kalabalığa her sabah karışıyor olmak çağımız insanını mutsuz eden yegane şey canım https://1000kitap.com/meleenk . Aşklar yalan, dostluklar çıkar, gülüşler sahte... Gençliğimiz var ama yorgunuz. :) 19.yüzyıldan bugüne değişen bu kadar az şey varken ne için uğraşıyoruz? Kitapta anlatılan taşra, soylu sınıfı, ruhban sınıfı ve devlet adamları arasındaki kirli düzen 21.yy'da adını değiştirdiyse, kırmızı ile simgelenen aşk hala siyahlara büründürülüp hırpalanıyorsa, adalet sistemi arızalıysa, karşı görüşlerin finali Silivri'de gösterimdeyse neden bu kadar sinirleniyoruz yaşadığımız çağa? Fikirlerimiz bizim mi sistemin mi? Stendhal, Hugo ve diğer pek çoğu çağının bastırılan sesini bulup bugünlere taşımış yine de düzen değişmemişse neden salıvermiyoruz kendimizi, amaan battı balık yan gitsin biz mi kurtaracağız? Tatar Ramazan misali düzeni bozarız diye çığırsak da düzen aynı kara düzen olarak kalıyorsa, yeryüzünün bütün karıncaları birleşemiyorsa, sistemin aksaklıklarını söyleyip bağırıp çağırıp rahatlamak mı bunca telaşımız? Retorik sorular sorup durmak içimi rahatlatmıyor. Sorgulamaların sonu yok. Bu kitabı aşk kitabı diye okumak isteyebilirsiniz ama birbirlerine duydukları aşk mıydı, diğer şeylerin yansıma yapıp kendilerine dönmesi miydi okurken hep bunu düşündüm. Madam Renal kendisini bir iş anlaşması, toplumsal statü yükseliş aracı aksesuarı olarak görmese Julien'e tutulur muydu? Mathilde kafasındaki ideal aşık rolünü Julien'e yüklemiş olmasa, bu kadar benmerkezci olmasa sırf Julien herkesin aksine kendisiyle ilgilenmiyor diye kendine aşk yaratır mıydı emin değilim. Karakterlerin aşk ilişkisi çok gelgitli ve tutarsızdı. Bir dönem anlatısı olarak; sınıf farkının işlenmesi, din ve Tanrı sorgulaması, psikolojik tahlil olarak kısmen başarılı bulmuş olsam da Stendhal'in anlatım tarzını çok dağınık bulduğum için kitabı çok sevemedim. Hristiyanlık olarak ele alınmış kitapta ama inanç da diyebiliriz buna, ayrıcalık elde etmek için inanç ya da aşkla bağlanılan aşk(ki kitapta göremiyoruz) sorgulamaları
Quo Vadis?
Quo Vadis?
'in üzerine cila gibi oldu. Benim için kitabın en güzel kısmı da bu son kısımlar oldu. Son olarak kitabı okumaya önce İletişim yayınları ile başlamışken, çeviri kıyası sonucu İş Bankası'na dönsem de ufak tefek editöryal aksaklıklar vardı bunda da. Yayın dünyasının iki büyük ismi bile böyle özensiz iş yapabiliyor, elimizde şimdilik daha iyi bir seçenek olmadığından İş Bankası yayınlarından okunmasını tavsiye ediyorum.
Kırmızı ve Siyah
Kırmızı ve SiyahStendhal · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20229,9bin okunma
··
265 görüntüleme
Ayşe* okurunun profil resmi
Selman’la seni bilmiyorum da ben kitap bitince kitabı özlediğimi farkettim bunu bazı kitaplarda zaman zaman yaşıyorum. Kitabın sıkan kısmı galiba aynı şeyleri sürekli dolaylayıp dolaylayıp anlatmasıydı çünkü hep aynı şeyden bahsediyordu Parma Manastırı öncesi iyi oldu okumamız :) bir klasik daha devirmenin dayanılmaz hafifliği :D ağzına sağlık seni o kadar iyi anlıyorum ki 😬 Bide benim etiketim niye öyle hatalı cınım 👹
NigRa okurunun profil resmi
Sonundaki noktadan mı ne bilem düzelttim. 😂 Neredeyse sonuna kadar laf salatası yaptı gibi olaya bir türlü giremediğimizi hissettim. Son kısımda da zaten bir anda delilik nöbeti gibi paldır küldür kiliseye gitti. Nasıl diyim hani okurken kafamızda izleriz ya kitabı.. çoğu kısmı canlandıramadım. Havada bırakmış gibi.. Zaten yazarın başladığı işi tamamlayamama sorunu varmış biraz. Bazı yerlerde anlatırken sıkılmış vb vb deyip kapatmış mesela. 😂😂 Bir Victor Hugo değil canımss. Yine de klasik tabi etkilenmedim değil, popüleritesine göre daha iyi bir kitap bekliyordum sanırım.
Roquentin okurunun profil resmi
Ben bunu yeni okudum , incelemede delirmeler:) Kırmızı ve Siyah ile başlamak daha iyi oldu bence size ben Parma ile biraz nooluyo lan havasında kaldım ama Stendhal için Yaşar Kemal'e söz verdim bunu da okuyuciim;)
NigRa okurunun profil resmi
Okurken de delirdim de.. :) Çok sevmedim Stendhal'i aslında siz olmasanız da bunu bilmem kaç yıl sonra okurdum. Baştan sona geveledi geveledi sonunda kitap patladı. =) Parma'yı da böyle birbirimizi gazlarsak okurum heralde. :))
7 sonraki yanıtı göster
Selman Ç. okurunun profil resmi
Lan ne güzel bol sorgulamalı bir inceleme olmuş bu :)) Giriş çok güzel. Anlatılanlara bakınca hiçbir şeyin değişmemiş olmasına şaşırsam mı üzülsem mi bilemedim. İnsanoğlu her çağda aynı işte. Ne diyeyim ki... O kadar okuyoruz, ediyoruz, görüyoruz ama eksik mücadele ediyoruz herhalde o yüzden değişmiyor. Veya düzen bu şekilde halinden memnun. Değişime direniyor. Değiştirmek isteyenleri de bir şekilde içine alıyor. Son bölümde yazdıkların ise kitabın ana temasını oluşturuyor. Eline sağlık. Ayşe kadar etkilenmsek de Julien'nin, Madam Renal'in, Mathilde'nin yaşadıklarını, unutmak da mümkün değil.
NigRa okurunun profil resmi
Teşekkürler lan. =)) Çıkarlar dünyasında yaşıyoruz. Adaleti kendimiz için isterken çok ateşliyiz ama kendi çıkarımıza olduğunda adaletsizlik yapmamayı ne derecede becerebiliriz bunu sorgulamak lazım. Hakan Günday Daha kitabında "Hepimiz sağ kalmayı bilenlerin çocuklarıyız." der. "Dolandırıcıların, hırsızların, katillerin, yalancıların, muhbirlerin, hainlerin....." o yüzden de çok da anormal değil. İnsanlık tarihi güçlülerin, sömürgecilerin ellerinde ilerlemiş. Ben aşk kısmından zerre etkilenmedim zaten de :) Julien'in gelgitli hali çok gıcıktı. Mathilde'nin de öyle... Böyle aşk mı olur. :))))
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.