Kolaycı eleştirmenlerin kötü bir alışkanlığı vardır: Ele aldıkları her yazarı belirli bir konuma oturtup belirli bir yönelimle tanımlamaya çalışır, bunu yaptıktan sonra her şeyi çözümlediklerini sanırlar: Flaubert'in gerçekçi, Mallarmé'nin simgeci, Proust'un izlenimci olduğunu söylemişlerse, yarı yarıya çözmüşlerdir sorunu, geri yanı kendiliğinden gelecektir. Ne var ki, özellikle büyük sanatçıları tek bir yönelimle açıklamak olsa olsa yanıltır bizi; çünkü büyük sanatçıların en belirgin özelliklerinden biri de böyle hazır kalıplara kolay kolay sığmamalarıdır.