Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

152 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
1871: "Bugüne kadar kitabınızdan daha güzel bir şey okumadım! Cosima'ya dedim ki, ondan hemen sonra siz gelirsiniz: Sizin ardınızdan da uzun süre hiç kimse..." 1872: "Kitabınızı tekrar okudum ve Tanrı huzurunda yemin ederim ki benim ne istediğimi bilen tek kişi olduğuna inanıyorum." Wagner'in, Tragedyanın Doğuşu ile ilgili Nietzsche'ye yazdığı övgü dolu birkaç cümleyle incelemeye başlamak istedim. Nietzsche ve Wagner olayı biraz çetrefilli. Neden aralarının bozulduğu konusuna girmeyeceğim. Wagner'e müzik konusunda eleştiri getirebilecek hâlim yok. Kişiliğine gelirsek evlat olsa sevilmeyecek biri benim için. Peki Nietzsche neden kendi eserini parçalayıp, Tragedyanın Doğuşuna "Wagner'e Önsöz" diye bir bölüm ekledi? Nietzsche, daha sonra Wagner'in müziğini eleştirdiği eserinde, müziğine getirilen eleştirileri anlamayıp yüceltildiğini sanan ve direkt kendisiyle ilgili olmayan hiçbir eserini kâle almayan bir besteciye neden herkesten çok hayranlık besledi? Çünkü Nietzsche kadar müziğe hayranlık ve tutku duyan başka bir filozof yoktur. Çocukluğunda başlayan bu tutku, gençliğinde Wagner'e kendini tamamen bırakmasıyla devam eder. Bu müzik tutkusunun derecesi zaman zaman artar ve azalır, hatta bir dönem duyduğu tutku seviyesinde müziğe karşı sert bir sırt dönmesi de yaşar. Ama müzik Nietzsche'nin hayatında hep önemli bir yerde olmuştur. Tragedyanın Doğuşu'na dalmadan önce, Nietzsche için sanat nedir, sorusuna cevap aramak, bu soruya cevap bulmak için de insan denilen varlık Nietzsche için ne anlama geliyor, sorusunu cevaplandırmak lazım. Nietzsche, insanı bütün haliyle ele alır. Sokrates'le başlayan ve insanı sadece bilince ve bu bilincin oluşturduğu kurgulardan ibaret olan hakikatlere indirgemeyi reddeder. Sokrates'e bu eserinde sık sık eleştiriler getirmesi ve yeri geldiğinde bildiğimiz gömmesi bu yüzdendir. Nietzsche, felsefesinde önemli bir yer kaplayan güç istencini, bilinç yerine içgüdüye yani bilinçdışına konumlandırır. İnsan denilen varlık güç istenci ile yani içgüdüleri eşliğinde bir bilinç oluşturur ve o bilincin kurguladığı hakikatler üstünden ömrünü tamamlar. Dolayısıyla Nietzsche bedeni sadece bilincin uzantısı olarak gören ve küçümseyen yaklaşımlara savaş açar. İnsanın içgüdülerinin tetiklemesiyle, bilincinden doğan kurguları şaşmaz hakikatler olarak bellemesini kabul etmez. İyi, kötü ve ahlak kavramları, toplum, devlet, din, mitler ve üzerine konuştuğumuz ne varsa insanın bilincinden taşan kurgulardır. Örneğin: Bugün üzerinde çeşitli şekiller, sayılar bulunan ve banknot diye adlandırılan kağıtlar, ancak devletlerin ve toplumların belirli bir değer kurgusuna kolektif bir biçimde inanması ve kabul etmesi sonucunda değerli sayılan kağıt parçalarından öte bir şey değildir. Nietzsche'nin sanat hakkında görüşü ise insan bilincinden taşan ve gerçek olarak kabul edilen, üstüne konuştuğumuz, tartıştığımız tüm yaratım ve kurguların aksine, sanatın, yarattıklarının bir yanılsama olduğunun zaten farkında olmasıdır. Diğer tüm kurgular gibi bir gerçeklik ve nesnellik talep etmez. Çünkü sanat zaten bir kurgu olduğunun son derece farkındadır. Nietzsche de bu istisna kurguyu ele alırken üstün millet kabul ettiği Yunanlıları ve onların sanat anlayışı odağına alır. Ve Tragedyanın Doğuşu ortaya çıkar. İncelememde tragedyanın ne olduğundan ya da tanımından bahsetmeyeceğim. Bu kurgu olduğunun farkında olan tragedya hakkındaki her şeyi, kurgu olduğunun genellikle farkında olmadığımız devletten beklemeyin. Nietzsche'ye göre tragedya hakikate götüren ya da bunu amaçlayan bir kurgu değil, yanılsamayı ve yaşamı onaylayan bir kurgudur. Yaşamın iyi ve kötü yönleri iç içe geçer. Yunanlılar varoluşun korkularına ve kötümserliğe nasıl göğüs gerdi? Tragedya denilen sanat sayesinde. Nietzsche'ye göre eski ve bozulmamış tragedya iki sağlam kolon üstünde yükselmiştir. Yunanlıların iki tanrısı Apollon ve Dionysos üstünde. Nietzsche, bu iki tanrı üstüne, yukarıda bahsettiğim insanın bilinç ve içgüdü konusundaki görüşlerini ve felsefesinin büyük bir bölümünü inşa etmeye başlar. Apolloncu görüş, tasarım, bilinç ve diyalogu temsil eder. Bir şarap ve doğa tanrısı olan Dionysos ise istenci, bilinçdışını ve müziği temsil eder. Apolloncu görüş görüneni, bilinç ve bilincin yarattığı kurguları, Dionysosçu görüş ise görünmeyeni ve içgüdüleri kendisine temel olarak alır. Örneğin; Bu görüşü sanat konusundan ayırarak baktığımızda, özellikle son zamanlarda sosyal medya sayesinde patlayan çeşitli tatlı furyaları ve markaları var. Birçok insan medya ve reklam fırtınalarına maruz kalarak ve en önemlisi sürüden geri kalmamak amacıyla bu furyaya kendini kaptırıyor. Bu konuda yani medya ve popüler kültür eşliğinde şekillenen tüketim toplumuna mensup insanlar hakkında birçok görüş, sohbet, kitap ve çeşitli materyaller üretiliyor ve üretilmeye devam edecek. Ama bu konudaki elimizdeki görünen bilgilerin ve çıkarımların hepsi aslında yine kurgulardan ve bu kurgulara atfettiğimiz özelliklerden ileri geliyor. Yani bilincimizden. Konunun bu kısmını Apolloncu görüş olarak alıyorum. İnsanlık tarihini baz aldığımızda total tarihi nispeten çok yeni olan bu kurgular, insanların genellikle yemekten sonra ya da tok olduğu anlarda midesine tatlı şeyler indirmesini tamamen açıklıyor mu peki? Aslında hayır. Dionysosçu görüşe yani içgüdülere kulak vermek lazım. İnsanların genellikle tok olduğu zaman tatlı ve şekerli yiyecekler tıkınmasının nedeni için aslında oldukça geriye, avcı-toplayıcı zamanlarına gitmek gerekiyor. Avcı-toplayıcı toplumlarının yerleşik bir yaşama sahip olmamasından dolayı o zamanlarda yaşayan insanlar özellikle tatlı meyvelere rastladıkları an, hem taşıma ve en önemlisi taze şekilde saklama imkanının bulunmamasından ötürü yarın yiyecek bulup bulamayacağının verdiği korkuyla, tok olsa dâhi bu tatlı meyveleri mideye indiriyor. İşte bu korku ve korunma içgüdüsü nesilden nesile aktarılıyor. Ortada bu korku kalmadığında bile atalarımızdan gelen bu alışkanlık devam ediyor. Binlerce yıl öncesinden gelen bu içgüdü, daha sonra bilinçten taşan kurgular eşliğinde kullanılıyor ve yönetiliyor. Bu durumu iyi, kötü, ahlak, din, toplum dahil her türlü konuya uyarlayabiliriz tabii ki. Benim verdiğim örnek çeşitli okumalar esnasında edindiğim bilgiler sonrasında bu konuları okurken kafamda beliren bir örnek. Öznel. Kavramları birebir karşılamıyor olabilir. Teşbihte hata olmaz diyerek işin içinden sıyrılıyorum. Nietzsche, Tragedyanın Doğuşu'nun yarısından fazlasını Apollon- Dionysos görüşlerine ayırıyor. Geri kalan bölümlerde ise Sokrates'in bilince yüklediği önemi ve görüşleri benimsemiş, önemli bir tragedya yazarı olan Euripides'in tragedyalarında görselliğe ve bilince önem vermesi ve Dionysosçu görüşe ait en önemli unsurlardan olan koronun yapısını değiştirmesiyle yıkılan ve bozulan tragedyayı mercek altına alıyor. Tragedya karşıtı Sokrates'in, Euripides'in yeni oyunlarında yerini aldığını da belirtmiş. Sadece ilk kitabı olmasından dolayı değil, Dionysos'un sanattan ayrılarak Nietzsche'nin felsefesinde önemli bir figür haline gelmesinden dolayı, genel anlamda Nietzsche'nin daha iyi anlaşılabilmesi için okunması elzem olan bir eser. Bir okuma tavsiyesi de bu eserden önce Sophokles, Aiskhylos ve Euripides eserlerinin okunmasıdır. Genellikle kısa eserler olduğundan, önsözü uzun tutarak tragedya hakkında güzel bilgilere yer vermişler. Diğer yayınların durumunu bilmiyorum ama, Türkiye İş Bankası Yayınları'nda güzel bilgiler mevcut. Kesinlikle çok yararı oluyor. Verimli bir okuma için kesinlikle tavsiyedir. Tragedyanın Doğuşu'nun sonuyla incelemeyi bitiriyorum. İyi okumalar. "Mutlu Helen halkı! Nasıl da büyük olmalı aranızdaki Dionysos, dithyrambik çılgınlığınızı iyileştirmek için Delfoi tanrısı böylesi büyülere gerek duyduğuna göre!" – Bu ruh hali içindeki birine yaşlı bir Atinalı, ona Aiskhylos'un yüce gözüyle bakarak, şu yanıtı verebilirdi: "Şunu da söyle ama, ey tuhaf yabancı: ne kadar çok acı çekmesi gerekmişti bu halkın, bu kadar güzel olabilmek için! Hadi, şimdi peşimden tragedyaya gel ve benimle birlikte iki tanrının tapınağına da kurban ver!"
Tragedyanın Doğuşu
Tragedyanın DoğuşuFriedrich Nietzsche · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20191,594 okunma
··
1.365 görüntüleme
Kaan okurunun profil resmi
Eline sağlık hocam. Gayet güzel, bilgilendirici ve faydalı bir inceleme olmuş. Nietzsche okumak isteyen insanlar oldukça faydalanacaklardir.
Numan okurunun profil resmi
Çok teşekkürler hocam. Umarım faydalı olur birilerine. 🤘
Zeynep Sena Çakır okurunun profil resmi
Kitapta şöyle bir söz geçiyor “sanat doğanın bir taklidi değildir; tersine ona yapılan bir ektir, kendisini aşmak üzere yanına dikilen fizik ötesi bir ekidir doğanın" sizce ne anlatıyor bu cümle
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.