Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

704 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Suç ve Ceza. Edebiyat tarihinin yapıtaşlarından ve dönüm noktalarından biri olan roman. En son hasta eşinin yatağı başında yeraltında bıraktığımız Dosto, Yeraltından Notlar'dan kısa bir süre sonra eşini kaybeder. Karısının acısını atlatmaya çalışırken, üç ay sonra büyük bir kayıp daha yaşayacaktır. Ömrü boyunca en büyük destekçisi olan kardeşi Mişel'i de kaybetmiştir. Kardeşi ile birlikte kurdukları ve ismi önceleri Vakit olan, sonradan Çağ olarak değiştirdikleri dergi ise borç içindedir. Mişel'in bıraktığı 300 rublelik miras ancak cenaze masraflarını karşılarken, müdürü olduğu dergiden dolayı Mişel'in 25000 ruble borcu vardır. Öte yandan yine derginin abonelerine verilmiş 6 sayılık bir söz vardır. Dostoyevski bu borçlardan sorumlu değildi, abonelerin parasını da dergiyi kapatarak ve derginin demirbaşlarını satarak geri ödeyebilirdi. Dosto ise bunu kardeşinin anısına bir hakaret olarak gördü, tüm borçların yanı sıra kardeşinin ailesinin tüm bakımlarını üstlendi ve dergiyi tek başına çıkarmaya devam etti. Bir yandan tüm bu sorunlarla ve borçlarla boğuşan Dosto, dergiyi çıkarmak için yeni borçlar almaya devam etti. Zaten dönmeyen çark bir süre sonra tamamen kırıldı. Tüm mali sorunların üstüne Sansür de derginin çıkmasını geciktirmeye başlayınca, abonelerden sert mektuplar almaya başlayan Dosto, bütün bu sorunlar karşısında arkadaşına yazdığı bir mektupta, bütün borçlarını ödeyebilmesi karşılığında 4 yıl kürek cezasını seve seve tekrar çekebileceğini bile söylemiştir. Daha sonra vadesi gelen bir borç yüzünden haciz ve hapis cezası tehlikesiyle karşı karşıya kalan Dosto, bu borçtan, Kumarbaz'ın yazılmasına neden olan ünlü anlaşmanın altına imza atarak kurtulur. Bu anlaşmadan kendisine kalan para ise sadece 175 ruble olur. Hem tüm sorunlardan uzaklaşıp söz verdiği romanı yazabilmek, hem de Polin'i tekrar görebilmek amacıyla bu parayı yurtdışına çıkmak için kullanır. Yurtdışına çıkar çıkmaz 175 rublenin hepsini kumar masasında kaybeder. Turgenyev'den aldığı borcu da tükettikten sonra kaldığı otele para ödeyemediği için, otel müdürü, Dosto'ya yemek verilmesini ya da geceleri yazabilmesi için gerekli olan mumun verilmesini bile yasaklar ve sadece çay verilmesini söyler. Aç bir şekilde günlerini geçiren ve bir şeyler yazmaya uğraşan Dosto, çeşitli arkadaşlarına mektuplar yazıp borç istese bile herhangi bir geri dönüş alamaz. Çeşitli dergi yayımcılarına yine roman vadetmesine rağmen hepsinden ret cevabı alır. Bir dergiye vadettiği ve yine ret cevabı aldığı romanın konusu ise şudur: “Küçük burjuva asıllı, üniversiteden kovulmuş, aşırı yoksulluk içinde yaşayan bir öğrenci, bu sıkıntılı durumdan bir anda kurtulmaya karar verdi… Tefeci, yaşlı bir kadını öldürmeye karar verdi...” Dostoyevski, Suç ve Ceza'nın temellerini küçük, sefil bir odada, açlık, yoksulluk içinde, herkesten uzak ve bir başına kalmış şekilde attı. Raskolnikov'un ilk başlardaki hayatına benzer bir şekilde. Daha sonra borç alarak Rusya'ya dönen Dostoyevski, yeni romanına hız verse bile ortaya çıkan işten memnun kalmayarak tüm çalışmasını yaktı ve en baştan başladı. Daha önce kafasında Zavallı Sarhoşlar olarak adlandırdığı ve Marmelodov'u anlattığı bir konu vardı. Marmeladov ve Katerina karakterleri ise yine kendi hayatından bir kesit. Katerina, ölen eşi Mari'nin ta kendisidir. Marmeladov karakteriyse Mari'nin ilk kocasıdır. Dostoyevski bu aileyle ilk tanıştığında Mari veremin kucağında, ama coşkulu bir kadındır. Katerina gibi şal dansında yeteneklidir ve babası bir soyludur. Kocası ise tıpkı Marmeladov karakteri gibi alkoliktir. Bir öğretmendir ve sürekli alkol ortamlarına akarak memurluktan kovulur. Dostoyevski, Zavallı Sarhoşlar adını verdiği konu ile dergiye bahsettiği üniversite öğrencisinin hikayesini birleştirir. Raskolnikov'u günlük şeklinde anlatmayı tasarlarken romana çevirir. Edebiyat tarihinin en önemli romanlarından biri işte böyle bir dönemden ve aşamalardan geçerek ortaya çıkar. Raskolnikov, üniversiteyi yarım bırakmış eski bir hukuk öğrencisidir. İçinde bulunduğu durumlar ve zihnini sürekli kurcalayan bir teori eşliğinde, tefecilik yapan yaşlı bir kadını ve bu kadının üvey kız kardeşini bir baltayla öldürür. Buraya kadarı kitabı henüz okumamış kişilerin bile malumu. Raskonikov'un teorisi şudur: İnsanlar, olağanüstüler ve sıradan insanlar olmak üzere ikiye ayrılır. Napolyonlar ve bitler. Olağanüstü insanlar yasa koyuculardır. Kendi düşüncelerini kabul ettirmek için mevcut düşünceleri ve düzenleri ortadan kaldırırlar. Bu düzen yıkıcılar bunu doğal olarak kan dökerek yaparlar. Raskolnikov'a göre bu yasa koyucular zaten büyük bir kan dökücü olmak zorundadır. Amaçları için kan dökmekten asla çekinmezler. Bu doğalarında vardır. Bu kan dökmeye eğilimli doğaları gereği az ya da çok oranda birer suçludurlar. Sıradan insanların görevi ise kendileri gibi bitlerin çoğalmasını sağlamak, olağanüstülere itaat etmek, olağanüstülerin amaçları uğruna ya kan dökmek ya da kendi kanlarını akıtmaktır. Kitleler yani bitler ancak bugüne ait olabilir. Kendilerini feda etmeleri ancak kendilerini seven eş, dost ve çevreleriyle doğru orantılı olarak etkilidir. Yarınlara asla taşınamazlar. Olağanüstüler ise kendi zamanlarına hükmederken yarının efendileri olmayı da garanti altına alırlar. Mesela Napolyon'un adını bugün dâhi bilirken, ölümüne sebep olduğu yüzbinlerce sıradan insandan bir tanesinin adını bile biliyor muyuz? Raskolnikov'a göre iktidar ancak eğilip yerden onu almaya cesaret edebilenlerin hakkıdır. Raskolnikov, bu teorisi nedeniyle kalkıp tefeci cinayetini işler. Amacı üniversiteye rahat devam edebilmek için bu kadını öldürüp, parasını almak değildir. Çünkü amacını paraya indirgemek bu karakteri sıradan bir karaktere çevirir. Amacının para olmadığını, kendisinin diğerleri gibi bir böcek mi yoksa bir insan mı olduğunu öğrenmek amacıyla bu cinayeti işlediğini kendine ettiği itiraflarda görürüz. Raskolnikov, ilk başlarda kendini olağanüstü insanlardan saymaktadır. Sıradan olduğunu aklına bile getirmez. Tefeci kadını öldürmek, onun için tek bir yaşama karşılık, tasarıları ve gelecek planları açısından binlerce hayatın yararınadır. Tefeci kadını öldürmek, Napolyon olmaya başlayabilmesi için aşması gereken bir eşik, bir ilk adımdır. Eğilip yerden iktidarı alma cesareti göstermesidir. Ona göre tüm bu düşüncelerin, tasarıların yanında kötü bir kadının yaşamının hiçbir önemi yoktur. Ama kazın ayağı kurduğu teorideki gibi olmaz. Daha doğrusu kendisi kurduğu teorideki olağanüstü insanlardan biri değildir. Daha cinayeti işlediği ilk andan itibaren kendi zihninde kurduğu, önceden sadece tefeci kadını yargıladığı mahkemede kendisini de yargılamaya başlar. Zaman zaman bir bit olduğuna ya da bir bit olmasa bile Napolyon gibi biri olmadığına kanaat getirdiği düşünceleri, işlediği cinayeti sorgulamasına neden olur. Her şeye ve romanın finaline rağmen, Dostoyevski, Raskolnikov'un suçundan pişman olmadığını söyler. Peki insanları ikiye ayırıp, birine kan dökme hakkı veren, büyük bir çoğunluğa ise sıradan yaftası yapıştırarak, hayatlarına hatta canlarına hükmedilmesi gerektiğini düşünen ve bunun için cinayet işleyen bir karakter neden bu kadar çok sevildi? Okurlar neden Raskolnikov'a pis bir katil gözüyle bakamıyor? Neden bu karakterin ünü çoğu yazarı bile gölgede bıraktı? Neden bir sendroma adı verildi? Neden dünyanın farklı ülkelerindeki üniversitelerinde işlenen psikoloji derslerinde hâlâ bu karakter masaya yatırılıyor? Neden üstüne tezler, makaleler yazılıyor? Geçen burada tesadüfen Raskol'un Baltası diye bir yayınevi olduğunu öğrendim. Üstlerde de anlattım. Dostoyevski, kendi ülkesine dönmek için Rusya'daki bir yayınevine bu romanı teklif edip, ret cevabı yerken, 1.5 asır sonra bu karakter başka bir ülkedeki yayınevinin ismine ilham oluyor. Kaç yazara ve o yazarın karakterine nasip olur bu? Peki neden? Aslında romanda Newton açısından bakılan bir kısım olsa bile Raskolnikov'un teorisi genelde fatihler yani fethedenler üzerine kuruludur. Ben biraz farklı şekilde Newton üzerinden yürümeye başlayayım. Bir bilim insanısınız. Bir virüs keşfettiniz. Ve bundan 10 yıl sonra bu virüsün geçirdiği evrimlerle bir milyar insanı acılar içinde öldüreceğini biliyorsunuz. Muhtemelen sevdikleriniz de bu virüsle tanışacak, hatta olayı biraz dramatikleştireyim çocuğunuzun gözünüzün önünde can çekişeceğinden eminsiniz. Bu virüsün tedavisini bulmak için yüz bin insan üzerinde deney yapmanız ve tümünü bu tedaviyi bulmak için feda etmeniz gerekiyor. Bu tedaviyi bulur musunuz? Yoksa bu kararın kendinize düşmeyeceğini söylerek kenara mı çekilirsiniz? Biraz daha zorlaştırayım. Bu karar size bırakılıyor. Siz bu deneyleri hiç görmeyeceksiniz. Kendinizin ve sevdiklerinizin yakalanacağı bu hastalık için hiç görmeyeceğiniz yüz bin kişinin feda edilmesi hususunda ne karar verirsiniz? Yine farklı bir açıdan sorayım. Ünlü bir fıkra vardır. Adamın biri falcıya gider. Falcı bu adamın milyonlarca kişiyi öldüreceğini söyler. Korkuya kapılarak falcıdan çıkan adam tren raylarına bağlanmış bir çocuk görür. Tren son hızla yaklaşmaktadır. Hemen kendi hayatını riske atarak son anda çocuğu kurtarır. Falcının söylediklerine rağmen bir hayatı çıkar çıkmaz kurtarmıştır ve mutlu bir şekilde çocuğa adını sorar. Çocuk ise şu cevabı verir: "Adolf Hitler." Gelecekte milyonlarca kişiyi öldüreceğini bildiğiniz birini, hiçbir şekilde ceza almayacağınızı bilseniz öldürebilir misiniz? Ya da basitleştireyim soruyu bu sefer. Tren raylarındaki çocuğun gelecekte herhangi bir kişiyi öldüreceğini bilseniz yine de kurtarır mısınız? Bunlar karşı karşıya kalınmayacak durumlar olduğu için birçok insan her yaşamın değerli olduğunu ve bunlara kendisinin karar veremeyeceğini söyleyecektir. Ama hepimiz kendimizin ya da sevdiklerimizin acı çekmesi ya da ölmesi yerine başkalarının acı çekmesini ve ölmesini yeğleriz. Uzun ve mutlu bir hayat, ideallere ve amaçlara ulaşma şeklinde bir seçenek sunulsa ve sadece biriniz bunu sahip olacaksınız diyerek bu karar bize bırakılsa hepimizin seçeceği şık bellidir. Diğerinin tam tersine maruz kalacağı bir an vicdan sızlatsa bile kimsenin umrunda olmaz. Hayatımızı biriyle birleştirmek için bir yüzük aldığımızda, o yüzüğün üstündeki elmasın bize ulaşması için dökülen kanları düşünmeyiz. O görünmez kanlarla, Raskolnikov'un baltası üzerindeki kanın pratikte olmasa bile teoride pek bir farkı yoktur. Raskolnikov, tüm insanların çok derinlerde verdiği bir kararı hayatına yansıtan ve bu kararı haykıran bir karakterdir. Raskolnikov neden bu kadar çok sevildi? Çünkü her insan bir parça baltasız birer Raskolnikov'dur.
Suç ve Ceza
Suç ve CezaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022160,2bin okunma
··
263 görüntüleme
Neşe okurunun profil resmi
Okudukça bitmesin istedim. Ne kadar güzel bir inceleme yazmışsınız. Kaleminize, yüreğinize sağlık. “Yarınlara asla taşınamayanların” sürekli çoğaldığı Dünya’da, asıl okuyan ve okumaya teşvik edenlerin artması dileğiyle...
Numan okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim güzel yorumunuz ve düşünceleriniz için Neşe Hanım. 🤘
Bu yorum görüntülenemiyor
barış okurunun profil resmi
Önce beğendim sonra okudum, yanılmamışım, müthiş müthiş ! Eline, kalemine sağlık
Numan okurunun profil resmi
Çok teşekkürler. 🤘
Kaan okurunun profil resmi
Mükemmel bir inceleme olmuş hocam, emeğine sağlık. Dürüst olacak olursam, büyüdüğünde aileme veya milyonlarca insana zarar vereceğini kesinkes bildiğim bir çocuğu o an zor olsa da yüksek ihtimal öldürürüm, tabi ceza almayacaksam. Ceza alacaksam muhtemelen, ileride bir ihtimal bir cani olmaz diye kendimi avutur öldürmem heralde. Ekstra dürüst oldum hocam. :DD
Numan okurunun profil resmi
Çok teşekkürler hocam. 🤘 Muhtemelen birçok kişinin seçeceği seçenek. Herkes dürüst olmaz ama. :D
Zülal T. okurunun profil resmi
Harika bir inceleme olmuş. Emeğinize sağlık 👏
Numan okurunun profil resmi
Çok teşekkürler.
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.