Tadını Kaçırmadan GüldürmekAziz Nesin’den okuduğum beşinci kitap. Az çok yazımına, üslubuna ve ele aldığı konulara alıştım. Okutturuyor kendini, diğer edebi eserlere nispeten not alma gereği duymuyorum bunun yanı sıra çağrışımları ya da alt metinleri algılama gibi zorluklarla da karşılaşmadığım için her an her yerde okuyabiliyorum. Özetle Nesin kitapları için ekstra bir motivasyon veya hazırlığa gerek duymuyorum.
Nesin kitaplarının en önemli özelliği eleştirdiği veya dikkat çekmek istediği meselelerin hala günümüzde güncel olmasıdır. Siyasilerin davranışları, siyasiler yolunda giden insanların çıkarları, toplumumuzun tarafgirliği ve cahilliği de geçmiş döneme paralel olarak güncel olduğundan olsa gerek okurken yazıların tarihindeki bireyleri veya toplumu düşünmek yerine günümüzün başrollerini düşünüyoruz. Hala çıkarılması gereken önemli mesajlar, aydınlanması gereken bir toplum ve ahlak sahibi olması gereken siyasiler var. Ne yazık ki!
Biraz hikayeleri özelinde ilerlemekte fayda var. Kitap Nesin’in seçme öykülerinden oluşuyor. Daha çok köy insanını konu edinen öykülerinden bir toplu seçmeler kitabı demek daha doğru olacaktır. Öykülerde ağalar, muhtarlar ve köylüler var çokça. Her bir öyküde az da olsa Nesin’in nüktedan yönüne şahit oluyoruz. Kimisi kahkaha attırıyor kimisi gülümsetiyor. Kimi zamanda rahatsız edici olabiliyor nüktedanlığı öyle ki “Nasıl Hacı Oldum?” öyküsünde Türk Toplumunun kutsalları ile nükteci olmaya çalışmış hatta alttan altta da hakaret etmiş Nesin amca, tabi bana göre. Bir başkası okusa belki de ne alakası var kardeşim diyecektir… Öyküde hacca gitmek isteyen bir adam var ismi Mustafa, eşleri var isimleri Ayşe ve Hatice! Ayrıca bir de üçüncü bir eş alıyor kendisine. Sonrasında eşlerinden birinden mal, mülk, para kalacak diye mutlu oluyor karakter. Zannımca Hz. Hatice’ye ve peygamber efendimize göndermede bulunuyor. Her neyse bu karakter arkadaşları Bekir ve Ahmet ile kredi çekerek (faizle yani) hacca gidiyorlar bu arada karakterin asıl amacı da toplum nezdinde itibar kazanmak, ardından hac için Arabistan’a varıyorlar ve Arap insanın dolandırıcılığını, işi ticarete dökmelerini gibi konuları eleştiriyor. İşte, hac vazifelerini yerine getirirken yaşanan zorluklara değiniliyor falan. Bu esnada diğer hacılara da bir taş atma söz konusu oluyor. Şöyle ki, bu arkadaşlar sıcakta tepeye falan çıkıyorlar orada arkadaşı Bekir susuyor, su istiyor kimse yardım etmiyor ve ana karakter “Şunlar da hacı olacak!” diye söyleniyor. Nitekim ana karakter hep çıkar düşünüyor zaten oraya kutsal ve içten bir vazife ile gitmediği için normal geliyor bizlere de. Son olarak hacdan ana karakter dönüyor cebinde de çok az bir para kalıyor bunla da zannediyorum ki geneleve gidiyor zira “Kalan parayı da İstanbul’da yidim ya, gayrık nasın yidiğimi sormanğ canım!..” diyor...
Başta belirttiğim gibi ben bu şekilde algıladım bir başkası yine söylüyorum ne alakası var diyebilir. Şahsi kanaatim, bu tarz konular insanların hassas olduğu konular olduğu için girilmese daha doğru olurmuş. Evet belki eleştireceğin konular vardır, olabilir eleştirebilirsin sonuna kadar arkanda olurum ama bunu yaparken alt bir mesajla peygamber üzerinden bir anlamda hakaretvari bir eleştiri yapıyor olmak birazcık provokatörlük rolü getirir sahibine. Her neyse ben yine de Aziz Nesin’i değerli bulduğum düşünceleri ölçüsünde hatırımda tutacağımı sizlere duyurmak isterim.
Çok değerli ve anlamlı olan öykülerinden birisi de “İnkılap Var” öyküsüydü. Toplum kurallarının belirlenirken zengin olanın çıkarına hizmet edecek vaziyetle belirlendiğini bizlere açık etmeye çalışıyor öykü. Doğrusu halkın cahilliği, sorgulamaması ve hep zarar gören tarafta olması yine günümüzle paralel bir husustu. Misal bir kadın hastalanıyor, şehre hastaneye götürüyorlar, kadının hastalığını bilen sıhhiyici, doktor veya herhangi bir meslek erbabı yok. Burada kadının değersizliğiyle ilgili noktalarda var fakat benim asıl değinmek istediğim, bir vatandaşın bazı aksiyonlara mecbur bırakılmasıdır. Nitekim kadını son çare olarak bir hocaya götürüyorlar. Orada da jandarmalar geliyor, yasak kardeşim hocaya götüremezsiniz diyorlar ve sonrasında elbette haklı bir isyan çıkıyor ortaya…
“- Neden hocaya gittiniz?
- Neden gitmeyelim? Doktor yok. Doktorun yerine sıhhiyeci yok… İlaç yok, onun yerine bu… Bu yok, onun yerine şu. Şu yok, yerine o… Biz de hocaya geldik.”