Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

68 syf.
8/10 puan verdi
·
22 saatte okudu
Bartleby: Bir ‘Değil’ Olarak Yaşayıp Hayatı Olumsuzlamak
Kâtip Bartleby, Herman Melville’in zamanında bir dergi için yazdığı öykülerden birisi. Tabi Melville genel olarak o dönem okuyucunun ilgisini çekmediği için bu öyküsü de arada kaynamıştır muhtemelen. Kimdir bu Bartleby? Onu normal bir insan olarak değerlendirirsek, kendisini sevecek insan pek azdır. Çünkü uyumsuz ve hiçbir şey yapmayan, her söyleneni olumsuzlayan bir karakter. Güya çalışıyor ancak ne yaptığı belli değil. Bir işyeri sahibi olsanız onu en kısa sürede kadronuzdan tasfiye edersiniz. Yahut iş arkadaşınız olsa onunla pek karşılaşmak istemezsiniz. Çünkü takım çalışmasına müsait değil. Genel düzene ve işleyişe aykırı, işyerinin insicamını bozup genel motivasyonu kötü etkilediği için memnun kalınmayacak bir çalışan. Ancak Bartleby aynı zamanda dürüst, kendi halinde, kimseyle ilgisi olmayan, sakin birisi. Dünya ile bağı o kadar zayıf ki kendi menfaatine yarayacak ama ahlaki olarak yanlış olan bir şeyi yapmasına olanak yok. Dünya’yı çok sevse, canına düşkün olsa; kendi ben’i öne çıkacak böylece yalan, hırsızlık, dolandırıcılık, kendi menfaatini herkesin önüne koyma gibi durumlar meydana gelebilecek ama onun umrunda değil. Bu durum, dürüstlüğüne güven duyulacak bir biçimde yaşamasını, bu konuda herhangi bir yanlışa düşmemesini kolaylaştırıyor. Peki Bartleby neden Bartleby olmuş? Mesele burada düğümleniyor. Bu soruyu sorduğumuzda Bartleby’i sevip sevmememiz ikinci plana düşüyor. Çünkü öne çıkan şey Bartleby’i anlamak. Tüm nedenler sonuçlara gebedir. Bartleby de bir nedenin sonucu. Umudunu yitirmiş, anlamını kaybetmiş insanı temsil ediyor bana göre. Bir uçurumun kenarına gelmiş ve bulunduğu yeri yavaş yavaş kaybeden, tutunduğu dal yavaş yavaş elinden kayan bir insan metaforunu canlandırın zihninizde. Bartleby işte bu. Tutunduğu dalı; yanında çalışmaya başladığı yaşlı işvereni ve çevresinde oluşturduğu kendi küçük rutini, hayatta kalmasına yarayan da zencefilli çöreği. Ancak onda da hayal kırıklığına uğradığında son daldan da vazgeçip temel içgüdüsünü terk edebiliyor. Eğer yaşamak için gerçek bir neden bulamazsa insan, akan gündelik yaşamın pek bir önemi olmuyor. Bu yüzden artık önüne çıkan eylem her ne olursa olsun, onu yapmamayı tercih ediyor. Bunun genel insanlara itirazdan öte hayata karşı bir olumsuzlama olduğu açık. Çünkü bu seviye gelmiş bir insanın diğer insanlar pek de umrumda olmaz. Akan hayatta inadına durma, hiçbir şey yapmama, onu yaşamayarak kendi tepkisini gösterme, belki kendince hayatı durdurmaya çalışmak. Olay mekânı olarak Wall Street seçilmiş, yani ticaretin ve finansın merkezi. Yani gökdelenlerin, yüklü işlemlerin, insan kalabalığının çok olduğu, hayatın çılgınca bir hızda yaşandığı merkez. Böyle bir yerde, insanın anlamını kaybederek çıldırmaya yakın gelmesi çok normalken, aynı zamanda bu karşıtlıktan dolayı da kurgusal anlamın pekişmesi bakımından oldukça manidar bir tercih. (Bartleby yoksa bana da mı alıştırdı bu tercih sözünü :) Öykünün en dikkat çekici noktalarından birisi de Bartleby’nin tüm karşı çıkış ve tepkilere rağmen kimseyi umursamayarak tek kişilik eylemine, hayatı olumsuzlamaya devam etmesinin ardından etrafını da etkilemeye başlıyor olması. Çevirmen Kaya Genç, yazdığı önsözde bunu Hegel’ci efendi-köle ilişkisi üzerinden görerek kölenin hep öğrenen, güçlenen taraf olarak efendisine karşı irade-iktidar kazanması olarak değerlendirmiş. Ben daha genel düşündüm. Yani evet orada bir irade-iktidar edinerek güç devşirme, o psikolojinin üstün gelmesi durumu var. Ancak genelde de bu böyledir. Kendinden emin ve güçlü duruşu olan kişiler, diğer insanları güçlü duruşları ve psikolojileriyle kendi tavırları hakkında sorgulatıp kuşkuda bırakabilirler. Başta karşı çıkan birisi, muhatabında en ufak bir değişme olmadığında kendini ve düşüncesini sorgular. Çünkü karşısında sarsılmamış bir duruş ve psikoloji vardır. Bu etkileşimde güçlü olan psikoloji üstün çıkıp diğerini etkiler. Bazen tavırlar ve huylar da etkileşime açılır. Baskın olan belki de duyulan gizli saygıdan ötürü yansılanmaya, bilinçsizce de olsa taklit edilmeye başlar. (Metinden örnek: Bartleby’nin “tercih etmiyorum” sözünün ofistekilerce kullanılmaya başlanması ve yine eserden yaptığım alıntılar da buna örnek teşkil ediyor) Burada Bergson’un “Olmak, tesir etmektir” sözü de geldi aklıma. Melville’in hayatını öğrendiğimde Bartleby’den Melville’i çok öteye koyamadım. Eserler ve içindeki karakterler muhakkak yazarının yaşamında bir yerlere temas ediyordur, buna zaten inanıyorum. Yaşadığı dönemde kimse tarafından pek okunmaması, depoda duran kitaplarının yangında yanması, Amerikan Edebiyatı’nın önemli eserlerinden gösterilen Moby Dick’in o hayattayken üç binlik ilk baskısının on dokuz senede hala daha tükenmemiş olması ve yazarının hayatını kazanabilmek için başka işte çalışmasının gerekmesi, ölümünün ardından bile gazetede ölümü üzerine anma yazısında adının yanlış yazılmış olması… Tüm bunlar genel resme baktığımızda daha fazla anlam kazanıyor ve Bartleby, Melville’e biraz daha yaklaşıyor. Madem Hegelci anlamda olumsuzlamanın olumsuzlaması bir olumlamayı ifade ediyor, biz de Bartleby’ce olumsuzlamamızı yapalım: Bu kitabı okumamış olmamanızı tercih ederim :) Not: Diğer baskıları okumadım ama Helikopter Yayınevi’nin baskısı; gerek farklı bakış açısı içeren önsözü gerek çevirisi gerekse de en sonda sunduğu Melville portresiyle oldukça güzeldi, okumayı düşünenlere tavsiye edebilirim.
Katip Bartleby
Katip BartlebyHerman Melville · Helikopter Yayınları · 201312,3bin okunma
··
193 görüntüleme
K. okurunun profil resmi
Güzel bir inceleme, kaleminize sağlık. Umudunu yitirmiş ama işe girmeye çalışıyor fakat hayattan vazgeçmiyor ama aslında vazgeçmiş, ama vazgeçmemişlere de fenalık geçirtmeyi tercih ediyor, ama, ama, ama, falan falan. :) Puan vermemişsiniz. Vermemeyi mi tercih ettiniz, yoksa ikilemde mi kaldınız?
Emin K. okurunun profil resmi
Öncelikle teşekkürler, sonrasında evet, umudunu yitirmiş, ama geride biraz da umut vardı başta. Yeni bir iş, yaşlı avukat patronu, daldığı rutini ona başta oyalanmaca oluyor. Kendince küçük bir dünya ama kimseyi kabul etmiyor. Bıraksalardı yıllarca o şekilde yaşardı da. Aslında Bartleby başta işini gayet iyi de yapıyordu, çok çalışıyordu sürekli, adamın sadece kolektif uyumu yok, sıkıntısı o :) Herhangi bir baskıda, müdahalede bulunmasalardı kopyalama işini bırakıp ofiste boş oturmayacaktı. Yaşlı avukat ne bilsin tabi olayların buralara geleceğini :)) Neyse uzatmayalım, ama, lakin, fakat bitmez bu öyküde. Hatta Bartleby'i daha Melville bence biraz gizlemiş, bu keskin çizgilerle resmi çizilmemiş adamı her okuyan kendi kafasından ona bir karakter ve geçmiş yazabilir. Tabi böyle olunca da eserin derinliği ve yorum çeşitliliği de artıyor. Puan vermemeyi tercih etmiştim ama Bartleby hastalığı bulaştı bir kez, bu sefer de sorgulandığım için puan vermeyi tercih edeceğim :) (Şaka yapıyorum, alınma olmasın)
5 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.